1 Mayıs 1977'de Taksim'de ölebilirdim!

Kentlere meydanlar ve anıtlar anlam verir. Kentler onlarla anılır, onlarla tanınırlar!


Meydanlar ve anıtlar anı deposudurlar da ondan. Yıllar geçer, kuşaklar gelir gider; insanlar bir meydanı ya da da anıtı, çoğu kez ikisini birden (çünkü anıtlar vardır meydanlarda) hayatlarının nirengi noktalarından biri olarak hatırlarlar.


Taksim Meydanı böyledir milyonlarca insan için. Benim için de öyledir. 1977 yılının 1 Mayıs’ında ölenler arasında ben de olabilirdim.


1976’nın görkemli 1 Mayıs’ını Gezi Parkı’nın merdivenlerine kurulmuş tribününden seyretmiştim. İsmail Cem’in çıkarttığı, sonra DİSK’in satın aldığı Politika Gazetesi'nin yazar ve editörlerinden biriydim..


Müthiş bir coşku vardı. Sanki büyük bir değişimin arifesindeydik. Ben, Türkiye’yi 12 Eylül’e götüren Gladyo operasyonuna 1 Mayıs 1976’dan sonra karar verildiğini düşünmüşümdür hep.


***


Bir yıl sonra, 1977 ilkbaharında çok şey değişmişti. Politika’dan ayrılmıştım, üniversiteye alınmamıştım, kızım ilkokul ikinci sınıftaydı, oğlum ise bir yaşında… Memleketin dört bir yanından karışıklık ve ölüm haberleri gelmekteydi.


Gene de 1 Mayıs töreni için Taksim’e gitmek istiyordum. Orada olmam gerektiğini düşünüyordum.


Türkiye feci gerilmişti. Kötü söylentilerin bini bir paraydı:


“Ülkücüler basacakmış!”


“Maocular provokasyon yapacakmış!”


“Kontrgerilla tuzak kurmuş.”


“Fraksiyonlar arasında çatışma çıkacakmış!”


Örgütsüz, bağlantısız, işsiz ve iki çocuklu bir gazeteci/akademisyen olarak ne yapmalıydım?


Şöyle düşündüm: “Taksim Meydanı’na, adeta çaktırmadan, Cihangir tarafından, Kazancı Yokuşu'ndan gireyim. Yokuşun meydana ulaştığı yerde durayım. Bir olay çıkarsa Kazancı’dan aşağıya kaçabilirim”


O sabah şimdi hatırlamadığım bir gaile çıktı, Taksim’e gidemedim. Olanları biliyorsunuz: Ölenlerin büyük çoğunluğu Kazancı Yokuşu’nun en tepesinde, tam benim olmayı planladığım yerde ezilerek öldü!


Ben de orada olsaydım ben de ölebilirdim!


***



Bu benim hikayem. Böyle nice hikayeler vardır. Despotik iktidarın anlamadığı şey bu. İnsanlar 1 Mayıs’ta Taksim’e boş bir inat uğruna değil, biraz da böyle hatıraları olduğu için çıkmak istiyorlar.


Taksim herhangi bir meydan değildir, 1 Mayıs Meydanı’dır! Anı-yoğun bir anıttır orası. Bazılarının öldüğü, bazılarının ise neredeyse öldüğü yazgısal bir mekandır. Onun yerini hiçbir meydan tutmaz: Ne Yenikapı, Ne Kazlıçeşme, ne Kadıköy…


Aradan neredeyse 40 yıl geçtikten sonra, 2014 yılında ben gene düşünüyorum: 1 Mayıs töreni için Taksim Meydanı'na nasıl çıksam?


Ama şunu çok iyi biliyorum: Bu yıl çıkamasam da gelecek yıl ya da ondan sonraki yıl, ya da daha sonraki yıl mutlaka çıkarım. Ben çıkamasam da, çocuklarım, torunlarım çıkar. Çünkü Taksim Meydanı 1 Mayıs Meydanı’dır ve artık bunu kimse değiştiremez!

Önceki ve Sonraki Yazılar