Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Balık baştan kokmaz!

Balığın tüm gövdesi kokar, ancak ağzı açık olduğu için pis kokular en kolay ve çok ağızdan çıkar. 

Zira balığın tüm gövdesi, özellikle yeme- içme, yani sindirim organları, çürüyünce, koku ne yapsın?

En kısa ve kolay, yani açık yoldan, dışarı çıkar. Toplumlar da canlı organizmalardır.

Bireyler gibi toplumlar da, genelde işin kolayına kaçar ve hemen “Balık baştan kokar” der,
kurtulduğunu sanır! Bu anlayışın da değişmesi gerek.

En çok ürkülen ama yine de esrarengiz cazibesine kapıldığımız anahtar kelimelerden biridir,
DEĞİŞİM.

Hani, söylemesi kolay, ama ya uygulanması? Zor, hem de çok zordur sağlıklı değişim.
Sağlıklı değişim, başarılı olursa, adı ‘GELİŞME’ olur.

Siyasi parti, fikir ve anlayış farklarından öte düşünmek gerek. Bazen, insanın kendinden mümkün olduğunca çıkıp, şöyle uzaktan kendine ve topluma kuşbakışı bakması sağlık göstergesidir.

Hani dost acı söyler. Her eleştiriyi düşmanca karşılamamalıyız.

Herkes için kabul edilebilecek ve akılcı en asgari öneriler yaratmak veya en iyilerini bulup
geliştirmek tıkanılan zamanlarda yeni yollara vesile olabilir.

Hepimiz siyasetten, siyasetçiden, terörden, kavgadan, tertip ve entrikalardan, suçtan, suçludan
bezmiş durumdayız.


Donanımlı dürüst, bilgili bir kişiye ‘siyasete gir’ dediğimizde, “Aman bulaştırmayın beni o
pisliğe” lafını çok duymuşsunuzdur. Herkes böyle gitmez, değişmek zorundayız, diye dövünüp duruyor.

 

Değişim nasıl olacak? Karar vermek zor. Aslında temel birkaç kural koyarak değişimin
önü açılabilir: Örneğin; seçimle gelinen makamlarda süre sınırlaması, bağımsız yargı,
kanun değil, hukuk devleti, tam demokrasi, inanç ve düşünce özgürlüğü.

 

Seçilmiş makamlar iki dönemle sınırlanmalı. Gerçekten, hiç kimse aynı işi iki dönemden
(veya sekiz-10 yıldan) fazla yapmamalı. Ne belediye başkanlığı, ne milletvekilliği, ne
delegelik, ne de parti başkanlığı…

 

Tüm seçilmiş siyasi makamlarda iki dönem kuralı! İlle üçüncü dönem olacaksa bir tam dönem
ara verecek. Sonra yine de gelebilene zaten şapka çıkarırız. Ama üçüncü dönem gerçekten
son olsun!

 

Muhtarlık, sendika, sivil toplum kuruluşlarında ve derneklerde bile iki dönem kuralı uygulanmalı. Ve bu kural Anayasa’nın değiştirilemeyecek maddeleri arasına saklanmalı.

 

İşine gelmeyince, hoop bir gecede değiştirilme yolu ve imkânı olmadan!

Unutmayalım!

Demokrasi koşullarında hiç kimse vazgeçilmez değildir!

Elbette istisna olarak hepimiz bazen üzülebiliriz. Falanca çok iyi, başarılıydı, deyip bu kurala, nadir de olsa haklı olarak kızabiliriz. Ama inanın böylesi yine de hepimiz için daha
iyi olur. Bir düşünsenize, genç ve dinamik toplumumuz iyi bir eğitim ve dönüşüm fırsatıyla ne kadar sağlıklı gelişir ve büyür!

Zorla iktidarı ele geçirmek isteyen, kötü, koltuğa yapışmış, kurtulamadığımız, hatta zorbalıkla, şiddet ve şantajla, tehdit ve hileyle, baskı ve yalan-dolanla, tertip ve riyakârlıkla makamını bırakmayan birinden toplumu koruyacak bir SİGORTA gibi düşünün bu kuralı.

Örneğin, Fetö darbecileri gibi darbeci ve teröristlerin korkulu rüyası olmaz mı böyle sağlam,
yıkılmaz, değiştirilemez bir toplumsal mutabakatımız olsa?

 

Suçu hemen başkalarına yıkarız. En kolayı, “BALIK BAŞTAN KOKAR” deyişimizi kullanıp,
topu yukarılara atarız! Ancak, bu yanlış bir inanıştır!


Yani; “BALIK BAŞTAN KOKMAZ, BALIĞIN TÜM GÖVDESİ KOKAR, SADECE AĞZI AÇIK OLDUĞU İÇİN, KOKU EN ÇOK BAŞINDAN ÇIKAR”!

 

Yani, tüm toplum olarak yavaş yavaş aynaya bakma zamanımız geldi. Umarım, çok geç olmamıştır!

Önceki ve Sonraki Yazılar