Bazı anımsatmalar

AKP oyalıyor, CHP aşırı hevesli davranıyor. Görüntü böyle. Sonuçta koalisyon kurulmasa da -ki bu olasılık yükseliyor- AKP ile koalisyona istekli görüntüsü CHP’ye zarar verecek.

Olasılıkları zamana bırakıp, 1991’deki DYP-SHP koalisyonu üzerinden bazı anımsatmalar yapalım. Buna “tarihi uzlaşma” denilmişti, 1980 öncesinde didişen iki partinin ortaklığına atfen. Ama her iki parti de 12 Eylül’ün sillesini yediği için 12 Eylül’ün ürünü olan ANAP’ı iktidara ortak etmemek doğru olandı. Şimdiki durum farklı: 12 Eylül’ün ve ANAP’ın yolunda ilerlemekle kalmayıp, bunlara cumhuriyet yıkıcılığını ekleyen ve talan/yolsuzluk ekonomisini doruğa taşıyan bir AKP ile koalisyon görüşülebiliyor.

1991 koalisyonunun protokolünün yazımı için iki taraftan ikişer milletvekili (T. Çiller ile S. Oral ve H. Çetin ile O. Kumbaracıbaşı) yanında ikişer teknik isim görevlendirilmişti.

SHP adına teknik heyette SHP ekonomi komisyonu üyeleri olarak ben ve Aykut Ekzen (o zaman TCMB danışmanı) görev aldık. Yaptığımız mutfak çalışması, Çiller’in itirazlarına rağmen, özelleştirmeleri ciddi anlamda sınırlayan, kamu yatırımlarının ve sosyal harcamaların önünü açan bir protokolle sonuçlandı. Bizim devreden çıktığımız Hükümet Protokolü aşamasında bizim metnimizde kimi gedikler açıldıysa da ana gövde korundu.

Fakat uygulama farklı oldu. Bakan Çiller, UDİDEM diye bir ekonomi programı açıkladı. Sıkı ve gevşek maliye politikalarının tuhaf bir bileşimi olan bu program, Çiller’in reklamını yapmaktan başka bir işe yaramadı. SHP kanadı ise pek umursamadı; çünkü ekonomi yönetimiyle ilgili hiçbir bakanlığa talip/sahip olmadığı gibi, hiçbir üst düzey ekonomi bürokrasisi pazarlığı dahi yapmamıştı. Hatta bu durumda, “ekonomiyi tepeden izleyecek, alınacak kararları anında öğrenecek ve gerekirse müdahale edebilecek hiçbir pozisyona sahip olmamanın yaratabileceği sorunlar” müzakereci bakanlara tarafımızca hatırlatıldığında alınan yanıt tarihe geçecek nitelikteydi: “Boşverin, bunlar nasıl olsa ekonomiyi batırır, biz buna ortak olmayalım”!

1993’te Özal’ın ölümüyle ve Çiller’in DYP Başkanı ve Başbakan olmasıyla SHP için koalisyonu bozma fırsatı çıktı, ama bunu kimse istemedi. 1991’de kendi kişisel kariyer hesaplarıyla yola çıkmış olanlar, koltuklarını korumaktan başka birşeyle ilgilemediler. Yalnızca Başbakan yardımcılığını bırakan ve parti genel başkanlığına aday olmayan Erdal İnönü kendini kurtardı. Koalisyon ve hükümet programları eskisine göre daha liberal ve daha DYP damgasını taşıyarak yenilendi. Bu sırada Doğu ve Güneydoğuda o zamana kadar görülmemiş yoğunlukta iç çatışmalar sürdürülüyordu. “Çiller Özel Örgütü” de denilen gayri-nizami güvenlik güçlerinin faaliyetleri de koalisyonu sarsamadı. Tıpkı Sivas katliamının kanıksanması gibi…

İzleyen sorun ekonomi alanında çıktı. 1993 sonunda aldığı yanlış kararlarla (faizleri düşürerek kamu borçlanmasının maliyetlerini aşağıya çekme kararı) bir mali kriz yaratan Çiller’in emekçilerin ve çiftçilerin kazanımları aleyhine IMF ile imzaladığı 5 Nisan 1994 kararlarını sahiplenen SHP kanadı, kendi sonunu da hazırlıyordu. Koalisyondan çekilmek için SHP’nin önüne çıkan bu yeni fırsat da, Partiden ziyade kendi kişisel ikballerine odaklanan ve neo-liberal politikalara karşı içselleştirilmiş bir ideolojik-bilimsel duruşa sahip olamayan Parti yönetimince harcanacaktı. Sonuç, 1994 yerel seçimlerinden sonra 1995 genel seçimleri hüsranı oldu. SHP-CHP birleşmesine rağmen, 1995’te yüzde 10 barajı ancak aşılabildi, 1999’da bu dahi başarılamadı.

Özetle, koalisyonların küçük ortaklar aleyhine çalıştığı bir kez daha kanıtlanıyordu. Merkel’in Cameron’a 2010 seçimlerinden sonra güven vermek için söylediği de buydu: “Merak etme, koalisyonun küçük partisi her zaman kendini bitirir”. (Owen Jones, Le Monde Diplomatique, Haz. 2015). Gerçekten de, Liberal Parti 2015 seçimlerinde silindi. Bakalım Almanya’da SPD’nin akıbeti ne olacak? Peki ya CHP’ninki?

Önceki ve Sonraki Yazılar