Beyaz bayrak altında ölüm

Yaralı IMC kameramanı Refik Tekin’in canı pahası çektiği görüntülerde kan ağır ağır birikiyor..
İfade özgürlüğü bundan daha iyi ne anlatabilir?
Zırhlı araçlar, telsiz cayırtıları, uzaklarda bir yerlerde peş peşe ateşlenen otomatik silahların tok patlamaları...
İkisi battaniyelere sarılı halde el arabasında, ikisi o anda dört ölü daha. Kareye cenaze arabaları giriyor. Günler süren ablukada ölülerin sokaktan kaldırılması mesele.
Gemilerde ‘doğumu’ simgeleyen beyaz bayrak, burada ‘ölülerin sokaktan kaldırılması’ için çekiliyor...
Fakat işe yaramıyor.
Beyaz bayrak taşıyan yaşlı bir kadının bulunduğu grubun üzerine ateş açılıyor. Beyaz bayrak altında ölü taşıyan insanlar vuruluyor...
Türkiye 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ni 1954 yılında imzaladı... Sözleşmenin tam adı ‘Harp Halindeki Silahlı Kuvvetlerin Hasta ve Yaralılarının Vaziyetlerinin Islahı Hakkında Cenevre Sözleşmesi’...
“Savaş mı var?” diye soranlar için sözleşmenin 3. maddesi şunu söylüyor “Milletlerarası mahiyette olmayan bir silâhlı anlaşmazlığın Yüksek Akit Taraflardan birinin toprakları üzerinde çıkması halinde, anlaşmazlığa taraf teşkil edenlerden her biri, en az olarak aşağıdaki hükümleri uygulamakla mükellef olacaktır..
l. Muhasamata doğrudan doğruya iştirak etmeyen kimseler, silahlarını terk edenler ve hastalık, yaralılık, mevkufluk veya herhangi bir sebeple muharebe dışı kalanlar, ırk, renk, din ve akide, cinsiyet, doğum ve servet veya buna benzer herhangi bir kıstasa dayanan ve aleyhte görülen hiçbir tefrik yapılmadan insani surette muamele göreceklerdir...
Bu sebeple, yukarıda bahis konusu kimselere aşağıdaki muamelelerin yapılması, nerede ve ne zaman olursa olsun memnudur ve memnu kalacaktır:
a) Hayata, vücut bütünlüğüne ve  şahsa tecavüz, her nevi katil, sakatlanma, vahşice muamele, işkence ve eziyet.
b) Rehine almak,
c) Şahısların izzeti nefislerine tecavüz, bilhassa hakaretamiz ve haysiyet kırıcı muameleler
d) Medeni milletlerce elzem olarak tanınan adli teminata haiz nizami bir mahkeme tarafından önceden bir yargılama olmaksızın verilen mahkumiyet kararları ile idam cezalarının infazı...
Devlet, bırakın ölüleri, yaşayanlar için bile attığı imzaları unutmuş gözüküyor. Bu yüzden de 62 yıl önce atılmış bir imzanın gereğini yerine getirmemesi ayrı bir tartışma konusu. Fakat asıl mesele, devletin verdiği zırhlı aracın içinden, kabzasına ay yıldız yapıştırılmış resmi silah ve mermiyle, mutlaka bir kar maskesinin ardından beyaz bayrakla ölü taşıyan insanlara ateş etmek..
Demokratik yöntemlerle hak arayanlara, barıştan, kardeşlikten söz edenlere, Anayasa’daki temel haklarını savunanlara gösterilen koca bir sopa... Akademisyen, gazeteci, aydın, köylü, işçi, öğrenci fark etmiyor.
Daha kötüsü şu; birileri, devlette, karar mekanizmasında hayli etkili birileri Kürtlerin sivil siyaseti, parti ve seçim mekanizmasını bir yana bırakıp, yasadışı silahlı eylemlere yönelmesini, PKK saflarına katılmasını istiyor,  adeta bunun için çalışıyor...
Her iki tarafın şahinleri silaha sarılmayı, kan dökmeyi tek geçerli ‘politika’ olarak görüyor. 1980'li yılların başından itibaren Diyarbakır Cezaevi'ni insanlık tarihinin en büyük cehennemine çevirenler ‘vatan, millet, Sakarya’ edebiyatı altında aynı şeyi yaptılar... 34 kişi işkencede öldü. Beş kişi kendini astı, dördü diri diri kendini yaktı.
Akıl almaz, anlatılması bile utanç verici işkencelerle yasadışı silahlı eylemin ateşine benzin döktüler. İnsanlığın alnına koca bir kara sürdüler. Diyarbakır Cezaevi’ni yaşayanlardan biri, Selim Dindar bakın ne diyor:
“Diyarbakır Cezaevi’ndeki insanları birer militan haline getirdiler. Bunların yüzde 80’den fazlası dağa çıktı. İnsanın oradaki vahşeti gördükten sonra normal yaşama dönmesi çok zordu. ‘PKK hareketi 1984’te patladı’ derler ya, bu tarih, Diyarbakır Cezaevi’nden ana tahliyelerin olduğu tarihtir.”
Ardından 90'lı yıllar, Beyaz Toros'lar, ‘resmi’ faili meçhul cinayetler, adam kaybetmeler. Yıllar süren soruşturmalar, taşınan davalar, beraat kararları... Şimdi beyaz bayrak altında ölü taşıyanlara ateş açılıyor. Kan giderek yayılıyor ve tarih, artık soytarılık biçiminde tekrarlanıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar