CHP'nin çılgın projesi

Sahiden de.. “Çılgın proje” dediğin böyle olur. Olur ama..
Dün Kılıçdaroğlu’nu izlerken böyle düşündüm. MEGA KENT projesi, son yarım yüzyılda tanık olduğum tek ve yegane çılgın projeydi. Ama, acaba bir kısım ahalinin anlaması.. Muhalefeti vurmalara doyamayan aydınlarımızın beğenmesi.. Yani, “alkışlanması” mümkün müydü!!
Öyle ya! Bu ülkede nüfusun Aziz Nesinlik çoğunluğu için zaman kavramı, ay sonu / seçimin ertesi günü / en fazla bu yılın sonu ile sınırlıdır.
Bakın nükleer santral reklamlarına. Hadi zararını falan bir kenara bırakalım.. Zannedersiniz ki, santral bitmiş, üretime geçmiş.. Türkiye’yi pırıl pırıl enerjiye boğmuş.
CHP’nin projesi, 2035’e randevu verince.. Aynı etkiyi yaratır, anlaşılır, alkışlanır mı.. Göreceğiz.
Oysa, belli ki kılı kırk yararak hazırlanmış ve bölgesel ölçekte devasa bir tasarım.

***

* Öncelikle, Kılıçdaroğlu’nun bir tesbiti çok ama çok önemli: Türkiye’yi orta gelir ve orta teknoloji tuzağından kurtarmamız gerekiyor. Bunun yolu da mega ölçekli master planlardan geçiyor.
* Mega Kent için Şangay örneği verildi. Latin Amerika’daki, altyapıları birleştirme programı / Güney Asya demiryolu projesi / İpek Yolu ekonomik kuşak projesi benzerliği kuruldu. Bunların her biri, “gelişmekte olan ülke” masalından çıkış tabelası demek. En azından buna yönelik çaba demek.
* Ayrıca, anladığım kadarıyla Mega Kent, bu projelerden bir “tık”üstte. Zira, hem üretim, hem araştırma / geliştirme için bir ÜS görevi görecek. Hem de, Asya’dan Batı Avrupa’ya, Rusya’dan Körfez ülkeleri ve Afrika’ya kadar bölgemizdeki ulaşım sistemleri ile entegre olacak. Böylece ürün sevkiyatını süre olarak minimize edecek.
* Bunu sağlamak için ÖZEL YASA çıkartılarak, bürokratik mevzuat kolaylaştırılacak. Ve, Anadolu’nun kalbinde kurulacak bu çok özel kent, Türkiye’yi KÜRESEL LİMAN haline getirecek.
* Bu çerçevede, Mega Kent, Türkiye’nin SİLİKON VADİSİ işlevini de üstlenmiş olacak.
* Yanı sıra, yaklaşık 2 buçuk milyon kişiye istihdam olanağı da sağlayacak.

***

Ekonomik / sosyal boyutları ile, bugüne kadar görmediğimiz bir proje sunuldu dün.
Halk TV yayınında, projeyi “Türkiye’nin kurtuluşu olabilir” diye yorumladım. Gerçekten böyle düşünüyorum.
Çünkü sürüklendiğimiz yer, kişi başına 10 bin doları aşamayan milli gelir ve bağımlı / orta sınıf teknolojiyle bir Orta Doğu ülkesi.. Bu tuzağı aşmak herkesin boynunun borcu olmalı aslında. Ancak korkarım, her fırsatta CHP’ye yüklenmenin “entelektüellik belgesi almak” anlamına geldiği bir ülkede, bu hiç kolay değil. O belgeye sahip köşeciler, kamuoyu önderleri kimbilir nasıl gerekçeler üretecekler.. Beğenmemek, burun kıvırmak için..
Bir kısım ahaliye göre ise, zaten fazla uzak / fazla sofistike bir proje. 8, bilemedin 18 Haziran günü cebine kaç kuruş girecek.. Ona bakıyor.
Yine de, umutsuz olmayalım.
CHP, kabuğunu kırıp böyle bir hazırlıkla karşımıza çıktığına göre.. Bakarsınız, ahali de kabuğunu kırıp harekete geçer.

Eyy TÜSİAD

Malum, CHP’nin ilk projesi.. Yani emekliye yılda iki maaş ikramiye.. 1500 lira asgari ücret vb. vaatleri müthiş bir karşılık buldu. Öyle ki, iktidarın ezberi ve dengesi bozuldu.
Ama bozulan sadece bunlar değil. Terbiyesi de bozulmuş.
Zira, bana göre son derece ayıp bir şey oldu. Başbakan Davutoğlu, TÜSİAD’a seslendi. “1500 lira asgari ücret işlerinizi nasıl bozar, açıklasanıza” dedi.
Başbakanların / liderlerin, TÜSİAD ve benzeri örgütlerle, yani büyük sermaye ile iyi geçinmeye çalışması aşina olduğumuz bir durum. Ancak, ben ilk defa kamuoyu önünde.. Yani açık açık, “işçiye çok verirsen batarsın” diyen bir başbakan / lider gördüm.
Korkarım, bunu söylediği halde yine asgari ücretlilerden, yoksullardan oy alacaktır. Çünkü artık sapla saman karıştırılmış, inanç adı altında gözler “başka bir şey göremez” hale getirilmiştir. Hadi yoksul, cahil insanların mazerete var.
Ya, “meslektaşlarımın” gerekçesi ne?
Hadi SABAH, doğrudan Erdoğan’ın gazetesi sayılır. Yeni Şafak gazetesini hazırlayanlar bu ayıbı manşete taşırken ne yaptıklarının farkında değil miydi? 1500 lirayı bile çok gördükleri gariban asgari ücretliyi Patronlar Kulubü’ne şikayet etmenin anlamını kavramamış olabilirler mi?


Tekme yetmemiş!!!

Soma, bu ülkede acının simgesi. Yerde yatan madenciyi tekmeleyen Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel ise “iktidarın” simgesi. Peki, o madencinin başına gelenler. Onlar neyin simgesi?
Bakın;
* Erdal Kocabıyık adlı genç adam, o gün herkesin gözü önünde darp edildi. Aşağılandı.
* Ama özür dileneceği yerde, Başbakan’ın aracına TEKME SAVURDUĞU gerekçesiyle 500 lira para cezasına çarptırıldı.
* Yetmedi.. Hakkında, “KAMU MALINA ZARAR” vermekten 1-6 hapis istemiyle dava açıldı.
* Yetmedi.. İş için gittiği bütün kapılar yüzüne kapanmaya başladı. Hatta “artık hiçbir yerde iş bulamayacağı” söylendi.
İnsaf, vicdan, insanlık, adalet şu bu.. Memlekette hiçbiri kalmadı mı! Bu gencin linç edilmesine göz mü yumacağız! Ona sahip çıkamayacak mıyız!
Hadi, ey CHP.
Hadi, iş adamları / kadınları.
Görelim sizi.


Resmen tehdit.. Resmen şantaj..

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, son günlerde HDP’nin barajı geçip geçmemesine fena halde takılıp kaldı. Neredeyse her konuşması, bunun üzerine kurulu. Üstelik lafını da sakınmıyor. “HDP barajı geçemezse süper olur” diyor. “HDP barajı geçerse demokrasi açısından sorun olur” buyuruyor. En son yine, “HDP BARAJI GEÇMEMELİ” demiş. Yetmemiş. Bu kez bir de tehdit etmiş: “HDP’nin barajı geçmesi halinde AK Parti iktidarı güç kaybederse, çözüm süreci falan kalmaz” demiş.
Savcılar, “saray” diyene soruşturma açmak.. Cemaat medyasını susturmak.. Ve benzeri işler yüzünden çok mu yoğundur, bilmiyorum. Ama birileri, bu beyefendiye, yaptığının hem yasalar hem de siyasi ahlak nezdinde yanlış olduğunu söylemeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar