Düpedüz nankörlük ve riyakarlık

“AKP-Erdoğan devleti”nin Kenan Evren’e göğsünü gere gere devlet töreni yap(a)maması onun 12 Eylül’ün en koyu, en geri, en tahripkar temsilcisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Bu durum sadece AKP ve Erdoğan için geçerli değil elbette. Bugün kolay ve sahte demokratlık sergileyenler bir zamanlar darbenin destekçisi ve şakşakçısı idi. Bunlar birer yalancı, riyakar ve nankör olarak, Evren’i ve darbeyi övenlerden daha aşağı konumdalar.
“Evren’in üniforması”ndan çıkanların 12 Eylül düzenine ve zihniyetine karşı olmaları mümkün mü?
12 Eylül, bir yandan Türk-İslam (Sünni) sentezini devletin resmi ideolojisi haline getirirken bir yandan da serbest piyasa ekonomisini savunuyordu. Yani küresel neoliberal hegemonya Türkiye’de böyle sahnelenecekti. 12 Eylül’ün adeta bir “Levithan”a dönüştürdüğü devlet sol’u, emeği ve bütün olarak toplumu düşman olarak kodladı ve ezdi. Neyse ki, düzen ezdiği ve sömürdüğü nesillerin acılarını “din” ile teskin edecek kadar merhamet gösterecekti.
Erdoğan’ın rol modeli olan Turgut Özal, darbenin ekonomik ayağını oluşturan 24 Ocak Kararları’nın hazırlayıcısı idi. Özal aynı zamanda hazırladığı 24 Ocak Kararlarını darbe öncesinde Genelkurmay’a götürüp icazet alacak kadar da “sivil” ve “demokrat” biriydi.
Darbeciler ona fiili iktidarlarında başbakan yardımcısı yapacak kadar güveniyorlardı. Darbeciler iktidarı sivillere devrettiğinde her nasılsa Kenan Evren cumhurbaşkanı, Turgut Özal da başbakan oldu. Darbe karşıtı demokrat Özal 1987’de 12 Eylül’ün siyasi yasaklarının kalkması yönündeki referandumda yasakların devamı için kampanya yürüttü. Sonrasında ilk “sivil” cumhurbaşkanı oldu.
Erdoğan’ın geçmişte darbe ve Kenan Evren’i öven ifadeleri bir yana, Erdoğan iktidarında 12 Eylül doğal sınırlarına kadar ilerledi. AKP iktidarı daha geniş toplumsal kesimleri düzene entegre ederek, düzenin meşruiyet alanını genişletti. Uzun AKP iktidarında büyük altüst oluşlar ve sözde reformlarla “yeni Türkiye” inşa ediliyor gibi algı yaratılsa da bu dönem, aslında muhafazakar bir anlayışla gerçekleştirilen büyük bir restorasyon dönemiydi. “Yeni Türkiye”de iktidar, YÖK, Siyasi Partiler Kanunu, seçim barajı ve diğer tüm 12 Eylül düzeneğini kullanmaya devam ediyor, 12 Eylül’ün Türkçü-Sünni gerici ideolojisini topluma dayatıyor.
12 Eylül’ü cunta ile ve özelikle Kenan Evren ile özdeşleştirmek düzenin kendini aklaması açısından anlaşılır bir tutum. Göstermelik bir mahkeme ile iki generali mahkum etmek ya da Evren’in cenazesine sahip çık(a)mamak ama bir yandan da devlet töreni yaptıracak kadar taşra kurnazlığı bu gerçeği değiştirmiyor. Daha önce darbecilere dava açma girişiminde bulunan bir savcının AKP iktidarında görevinden ihraç edildiği unutulmamalı.
Evren ile Özal-Erdoğan ikilisinin fotoğraflarını yanyana koyun. Hangisi daha gerici/dinci, daha piyasacı/rantçı, daha çok sol ve emek düşmanı… Darbeci olan mı demokrat olan(lar) mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar