16 Mart 1978: Bir kontrgerilla operasyonu!..

 Toplumsal hafızada bazı sarsıcı tarihler vardır. Dehşetle hatırlarsınız. İşte iki gün önce 35. yılını dolduran “16 Mart Katliamı” da bunlardan biridir. “Vahim” kelimesinin bile yetersiz kaldığı olay Türkiye’nin bir dönem nerelere sürüklendiğinin de bir göstergesiydi aslında. Tablo ürkütücüydü!

12 Eylül öncesi rastgele bireysel öldürmeler, hedefli suikastlar, kahvehane taramalar, toplu katliam ve provokasyonlar o kadar yoğunluklu yaşandı ki şiddetin ne zaman çıkıp geleceği artık tahmin bile edilemez oldu. Bunların içinde en sarsıcı olanlardan birisi de 16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversitesi çıkışında yaşanan katliamdı. Olayların lokalize çatışmalar olmaktan çıkıp planlı katliamlara dönüştüğünün en somut göstergesiydi.

İşte 16 Mart günü yaşananlar bu “Trend”in en bariz dönüm noktalarından biriydi. (Ondan öncede 24 Ocak 1978’de Ankara DMMA’da sol görüşlü öğrencilerin üzerine bomba atılmış 9’u ağır 26 kişi yaralanmıştı.) Şiddet dozu artan bir ortam bilinçli olarak tırmandırılıyordu. Bu olay doğrudan bir “Kontrgerilla eylemi” olarak ”Para-militer sağ”la ortak olarak tasarlanmıştı. “Kontrollü iç savaş” senaryosu derinleşiyordu!

Bu açıdan 1978 kritik bir yıldı. Sanki bir güç “Terör daha da tırmandırılacak” kararı almış gibiydi. Terörde hem niceliksel hem de niteliksel bir artış oldu. Bunun birinci nedeni, Ecevit Hükümeti’nin bir an önce devrilmesi, yeniden bir MC Hükümeti’nin kurulmasıydı. İkinci neden ise bazı okul ve bölgelerden solun halen “Temizlenmemiş” olmasıydı. Kontrgerilla 1978 yılında “Solu ezme” operasyonuna hız vermişti.

O kadar ki polis olayı önceden net şekilde haber aldığı halde engellememiş, bu yönde istihbaratlar hasıraltı edilmiş, saldırgan para-militer odakla işbirliğine girmiş, bazı polis müdürleri eliyle önlem alınması engellenmişti. O kadar ki olay günü her zaman 50-60 polisle solcu öğrencilere eşlik eden polisler geri çekilmiş, daima Süleymaniye kapısından çıkan öğrenciler polis tarafından Eczacılık Fakültesi’ne doğru yönlendirilmişlerdi. Dahası olay sonrası saldırganları kovalayan birkaç polis amirleri tarafından durdurulacaktı.

İşte tam 13: 30 sularında olanlar olacak, “Beyazıt komünistlere mezar olacak” sloganı eşliğinde önce bomba atılacak sonra da silahla taranacaklardı. Olayda Cemil Sönmez, Baki Ekez, Hatice Özen, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl, Murat Kurt isimli öğrenciler ölecek bir kısmı da yaralanacaktı.  Ortalık kan gölüne dönmüştü!

Olay sonrası eylemin organizatörü olarak “Esrarengiz yüzbaşı” diye tanımlanan Yüzbaşı Mehmet Ali Çeviker’in ismi ortaya atılacak, bu kişinin “Özel Harpçi” ve  “Sağ eylemcilerin silahlı eğitiminden sorumlu olduğu” söylenecekti.  Aynı kişinin eylemlerde kullanılacak patlayıcı ve silahları ordu depolarından sağladığı iddia ediliyordu. (Maraş Olayları ile de ilgisi olduğu öne sürüldü.) Tabii ki somut bir sonuca varılamadı!

Öyle ki 16 Mart 1978 katliamı öncelikle bütün yönleriyle organize bir hareket olarak göze çarpıyor. 12 Eylül sürecinde bilinçli olarak tırmandırılan “Terör ortamı”nda devlet içindeki kontrgerilla yapılanması ile o dönem “Komünizmi ezme” misyonu biçilen sağ-paramiliter sokak güçlerinin “Ortak günahı” olarak duruyor!..

NOT: Bu konuda yazar Suat Parlar’ın “Kontrgerillanın İşgal Kuvvetleri / 16 Mart 1978 Katliamı.” ( Bağdat Yayınları. İst. 2006.) kitabını okumanızı tavsiye ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar