Bozcaada'nın yazgısı

    Güzellikler ve özgürlükler her zaman tehlikededir.

    Bu yüzden Bozcaada'nın kendisini tehlikede hissetmesinde şaşılacak bir şey yok.

    Buna bir de adanın stratejik konumunu ekleyin.

    Ada, çağlar boyunca istilalardan istila beğenmek zorunda kalmıştır.  Zamanla hepsinden de kurtulmasını becermiştir.

    Şimdi yeni bir istila tehlikesi ile karşı karşıya. Ve galiba bu seferki daha öncekilerin hepsinden daha tehlikeli. Betonlaşıp taş kesme tehlikesinden, daha doğrusu tehdidinden söz ediyorum.

    Kabul edilmek üzere olan yeni imar planı adanın yüzde doksanını "imara" açıyormuş!

    Bizdeki "imar" kelimesi kadar asıl anlamının tam tersini ifade eden bir kelime var mıdır?
İmar, yani bir yeri güzelleştirip bayındırlaştırmak,  artık güzel bir yeri rantın kucağına atıp çirkinleştirmek ve zamanla yok etmek anlamına geliyor.

    Marmara, Ege ve Akdeniz sahillerimiz bunun yüzlerce örneği ile dolu.

    Şimdi sıra Bozcaada'ya gelmiş!

    Adalılar "Teşekkür ederiz, biz kullanmayalım!" diyorlar.

                           ***
   
       Ada,  bugün hayran olunan haline,  1. dereceden SİT alanı olması nedeniyle  imara kapalı olması sayesinde ulaştı.  Daha önce de imar edip icabına bakmak isteyenler oldu ama onlardan ufak tefek yaralarla kurtuldu. Bağların ve kumulların korunması çabası ve yapılaşmaya getirilen ciddi sınırlamalar onu Avşa'nın ve Kuşadası'nın yazgısından korudu. Bugün "mavi kurdeleli" gözde bir turizm destinasyonu olmasının nedeni budur.

     Bundan 20 yıl kadar önce de adayı ucuz kooperatif evleriyle doldurma girişimleri olmuş, parseller bile belirlenmişti. Bizim buna karşı çıkmamızdan hoşlanmayan bir esnaf arkadaş:

      "Haluk abi, niye karşı çıkıyorsun, bırak gelsinler de para kazanalım!" demişti.

      "Tamam, sen kazanırsın ama çocukların ve torunların kaybeder," demiştim ona.

       Haklı çıktım.  Kooperatif inşaatı  gerçekleşmedi. Ada çok özel bir yer olarak tanındı. Şimdi o arkadaşın çocukları,  25 liraya bir tabak yemek, 70 liraya bir şişe şarap, gecesi 200 liraya bir otel odası satıyorlar.

     

                        ***

     Bozcaada'nın yazgısı aslında coğrafyası ve tarihi tarafından belirlenmiş.  Troya'nın karşısına düşen bu minik ada (topu topu 39 kilometrekare)  üç bin yıldır bağları ve şaraplarıyla ünlenmiş.

     Güzel rastlantıya bakın ki, bağcılık ve şarapçılık turizmi, zamanımızın en çok para getiren turizm çeşidi. Kaliforniya'da Napa ve Sonoma vadileri, İtalya'da Toskana, Fransa'da Provence gibi yerler bu tür turizmin en güzel örneklerini sunuyorlar.

     Ve çok para kazanıyorlar.

     Şuna emin olun ki, Bozcaada'nın bunların hiçbirinden eksiği yok, fazlası var.

     Yeter ki iki şeye dikkat edilsin:  Bağlar ve doğal ortam korunsun, geleceklere uygun sanat ve kültür ortamı yaratılsın.

      Orta ve uzun vadede bundan "Acaba yeni plandan ne kaparım?"  diyen birkaç köpekbalığı dışında herkes kârlı çıkar.

      Bunun tersini yapmak ise adaya ve Türk turizmine ihanet olur!

Önceki ve Sonraki Yazılar