Sağlık olsun, Sömürü olmasın!

Sağlığa Türkiye toplumu ne harcıyor? Harcama, kalitenin göstergesi mi? Harcadıkça daha mı sağlıklı bir toplum oluyoruz, yoksa tersi mi? Bu sorular günümüzde daha çok soruluyor. Soruluyor ama, sağlığa ne kadar harcadıysan, o kadar sağlığa önem veriyorsun, anlayışı hakim. O nedenle de, sağlık endüstrisinin telkinleriyle, önce sağlık harcamaları araştırmaları yaptırılıyor. Türkiye’de verilen şablona göre; bunu önce Sağlık Bakanlığı yapıyordu, sonra TÜİK’in işi oldu.
 
NE HARCANIYOR?
 Önceki hafta, TÜİK’in açıkladığı sağlık verilerine göre; 2012 yılında Türkiye sağlığa 76 milyar TL harcamış. Bu, 42 milyar dolar demek. Yani, milli gelirin yüzde 5,4’ü. Çok mu, az mı? Uluslararası karşılaştırmalara gidelim.
ABD’de sağlık harcamaları, ülke gelirinin yüzde 17’sine yaklaştı. Kişi başına sağlık harcamasının yıllık boyutu 7 bin 300 dolar. Kişi başına yıllık geliri 40 bin dolar dolayındaki çoğu AB üyesinde sağlık için milli gelirin yüzde 9-10’unun harcandığı bildiriliyor. OECD üyelerinden G. Kore’nin sağlık harcaması, ülke gelirinin yüzde 7’si olarak gerçekleşirken, Meksika’da yüzde 6, Türkiye’de ise yüzde 5,4.
 
NEDEN ARTIYOR?
Sağlığa yapılan harcamaların, 30 OECD ülkesinde yüzde 8’e yaklaşması, Türkiye’de bile yüzde 6 dolayına ulaşması; bir yönüyle, hastalıkların  artmasıyla, hastalık üreten bataklığın büyümesi ile ilgili.
Dünya genelinde gidişat sağlıklı değil, bir kere. Yaşanabilir bir dünya yerine, iklim değişiklikleri, çölleşme, kirli hava, suların kirlenmesi, kötü beslenme, tütün kullanımının azalmaması, artan işsizlik sonucu yıpratıcı stresin ve daha başka olumsuz hastalık üreten koşulların gelişimi yönünde... İş cinayetleri, iş hastalıkları ve yaralanmalar azalmıyor; işe yabancılaşma artıyor. Ya trafik cinayetleri? Gelecek kaygısı, korkusu ile psikolojik rahatsızlıklar? Bu da, hastalıkların kaynağının kurutulması yerine, hastalık üreten kapitalizm bataklığının büyümesi ve ürettiği hastalıklara daha çok para harcanması demek elbette!
 
Öte yandan; bir yönüyle gelişme, daha uzun ve sağlıklı yaşama isteği, dolayısıyla sağlık hizmetine erişimin artması da, harcamaları artırıyor. Ama aynı zamanda bu artış, sağlığın metalaştırılması, sağlık üstünden kar ve sermaye birikimi sağlama eğilimiyle paralel yürüyor.
Medikal ve ilaç sanayileri, pazarı enine ve boyuna derinleştirme çabasındalar. Bir kamu hizmeti olması beklenen sağlık, hızla özelleştirilmekte; sağlık, hasta hakları hiçe sayılarak  istismar edildikçe, harcama rakamları da büyümekte.
 
TÜRKİYE’DE...
 Bir ülkede sağlık harcamalarının artmasında bu etkenlerden hepsinin payı olabilir. Türkiye’de OECD ortalamasının gerisinde olmakla beraber, sağlık harcamalarının görece artmasında birçok etkenin ağır basmasından söz edilebilir.
Dış kaynakla ekonomiyi büyütme şansı bulan AKP iktidarının bütçe gelirleri de arttı. Yükselen ithalat ve tüketim üstünden alınan dolaylı vergiler de artınca, sağlığa daha çok para çıktı. AKP rejimi, sağlık hizmetinin arzını artırmanın oy getirdiğinin bilinciyle; hastaneye, hizmete erişimi kolaylaştırdı. Hekimin, sağlık personelinin çalışma koşulları, hakları hiç dert edilmeden; omuzuna basılarak, iş yükü ağırlaştırılarak yapıldı bu.
Yanı sıra, çoğu yandaşlar sektöre sokularak özel hastanecilik teşvik edildi. SGK’dan özel hastanelere sevk kolaylaştırılarak ‘özel’e pazar yaratıldı. Bu büyütülen pazardan, ithalata dayalı medikal ve ilaç endüstrileri de nasiplendiler tabii ki... Neoliberal sağlık politikaları, erişimi kolaylaştırmanın ardından, yavaş yavaş faturaya hastayı ortak etmeye, cepten harcamaların payını artırmaya başladı.

Bunların sonucu olarak, hem kamu kaynaklarından sağık için harcanan pay arttı  hem de halkın cebinden harcamalar... Genel sağlık harcamasının 2012’deki boyutu 76 milyar TL’yi bulurken; 2009 yılında yüzde 81 olan kamunun harcamadaki payı, 2012’de yüzde 76,8’e geriledi. Geri kalan yüzde 23’e yakın harcamanın 16 puanı ailelerin harcamalarından, 7 puanı da özel sigorta şirketlerinin sağlık harcamalarından oluşuyor. Haneler, her yıl biraz daha fatura ödemeye mecbur bırakılıyorlar.
Harcamaların karşılığı mal ve hizmet satışını; artan ölçüde özel hastaneler,  firmalar gerçekleştiriyor; sağlık endüstrisinin büyümesinden büyük karlar elde ediyorlar. Özel hastaneler, tıbbi cihaz satıcıları, ilaç endüstrisi pastadan en büyük payı alanlar.
 
NE OLACAK ?
 Yakın gelecek için ise şunlar söylenebilir; ekonomi büyümeye devam etmez, tersine küçülür ise bütçe de küçülür. İstihdam azalır, SGK prim gelirleri düşer. Bu, sağlık bütçesinin de küçülmesi demek olur. Kamu üstünden sağlığa erişimde niceliksel ve niteliksel daralmalar söz konusu olur. Bu durumda, hastane ve tedarikçilerin de pazarı daralır. Aileleri cepten harcamaya daha çok mecbur tutarlar, faturayı aşırı iş yükü ve düşürülmüş maaşlarla sağlık çalışanlarına çıkarırlar. Faturayı; gelir marjını azaltarak eczacılara, cepten harcamaya daha çok mecbur tutarak, halka çıkartırlar. Bu biline ve önlem alına...
 
* İzninizle, yazılarıma 21 Ekim’e kadar ara veriyorum. İyi bayramlar, iyi tatiller…

Önceki ve Sonraki Yazılar