Geri dönmek yok

Bir sabah uyandılar ve hayatlarının ciddi anlamda değiştiğini farkettiler.
Çevreye, epeydir unuttukları türden bir sessizlik egemen olmuştu. Ciğerlerine çektikleri hava dünkünden daha temizdi. Sanki her şey daha hoş kokuyor, güzel görünüyordu.

Çok sevindiler. Aslında, epey zamandır istedikleri, konuştukları bir şeydi bu. İstedikleri, konuştukları, ama gerçekleşeceğine pek inanmadıkları.
İşte olmuştu. İşte artık otomobillerin kasabanın içine girip park etmesine izin verilmiyordu. İşte yollar ve sokaklar, otobüs ve otomobillerin Çin seddi gibi uzandığı vadilere dönüşmüyordu. İşte akciğerler egzoz dumanları, kulaklar otomobil hırlamalarıyla dolmuyordu.

Biraz zaman geçince, ilk sevincin yerini şaşkınlık aldı.
İyiydi güzeldi ama, yakın da olsa, hep otomobille gitmeye alıştıkları yerlere şimdi nasıl gideceklerdi? Dükkanlardan aldıklarını evlerine nasıl taşıyacaklardı? Deniz kenarındakii kafelere, lokantalara nasıl ulaşacaklardı? Gelen konuklarını karşılamak için iskeleye nasıl gideceklerdi?
Yürüyerek mi? Bu kadar yürümeye alışkın değildi onlar…
Bazıları hemen şikayet etmeye başladılar. Efendim böyle olur muydu? Böyle bir karar pat diye alınır mıydı? Yurttaşı böyle rahatsız etmek kimin haddineydi!
Bağırıp çağıranlar oldu. Küçük kavgalar çıktı...
Şikayetler göz önüne alınıp, yetkililerce, ufak düzeltmeler yapılmaya başlandı. Bazı şikayetler azaldı, bazıları hala devam ediyor. Büyük bir olasılıkla yeni şikayetler de ortaya çıkacak…
Ama tüm bunlar, yapılanın doğru olduğu ve bu değişiklik sayesinde kasabanın rahatladığı gerçeğini değiştirmeyecek.

***

7 Haziran sonrası Türkiye’sinden de söz ediyor olabilirdim ama Bozcaada’dan söz ediyorum.
Daracık yollarının kaldırmadığı trafik yükü ve kalabalık nedeniyle, özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında, Bozcaada’nın çok sıkıntılı bir yere dönüştüğünden bol bol şikayet ediliyordu. Bir şeyler yapılmalıydı ama kolay bir çözüm yoktu. Sonunda 15 Haziran – 15 Eylül arasında uygulanmak üzere bu düzen uygulamaya konuldu.
Dünyanın çok rağbet gören diğer adalarında da benzer yöntemler var. Yoksa, trafik ve kalabalıktan adalar yaşanmaz hale geliyor.
Şimdi elbirliğiyle bu düzenin en az kusurlu hale getirilmesi gerekiyor. Örneğin yaşlıları, bebekli aileleri ve ellerinde bavul olanları taşıyacak bir “shuttle” sistemi şart. Artık elektrikli araç mı olur, römorklu traktör mü olur, yoksa başka bir şey mi? Böyle bir ulaştırma yardımı şikayetlerin çoğunu durduracaktır.
Başka bir çok fikir var. Şikayetler dinmese de, biraz deştiğinizde, büyük çoğunluğun yeni düzenden memnun olduğunu anlıyorsunuz. Oh rahat nefes aldık ve adamıza çok yakıştı diyorlar!
Haydi Bozcaada, mimari koruma alanında olduğu gibi bu alanda da Türkiye’ye örnek ol!

***

Geriye doğru “zoom” yaparak adadan uzaklaşıp, çerçevenin içine Ankara’yı da alıp şöyle de diyebilirim:
“Haydi Türkiye, 8 Haziran sabahı daha temiz bir havaya ve daha güzel bir manzaraya uyandın. Rahat bir nefes aldın. Şimdi önünde büyük bir onarım fırsatı var, nelerin bozuk olduğunu biliyorsun. Onlara odaklan ve yola devam et! Geri dönmek yok!”

Önceki ve Sonraki Yazılar