Göç yolda dizilir!

AKP için yasa demek, her türlü yoruma açık bir metin yazıp, boşlukları daha sonra uygulamada doldurmak veya kendisinden önceki yasa koyucuların bıraktığı boşlukları kafasına göre yorumlamak demek.

Özal’ın “Anayasa’yı bir kez delmekle birşey olmaz” sözünü başka bir biçimde sürdürmek demek.

Birkaç örnek vereyim.

1. Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesinin kabul edildiği 2007 referandumundan sonra Abdullah Gül’ün görev süresinin 5 yıl mı, 7 yıl mı olduğu tam beş yıl havada kaldı, çünkü Anayasa değişikliği metni bu konuda açık değildi. Sorun, Anayasa Mahkemesinin 2012’de verdiği kararla çözüldü, Gül’ün süresi yedi yıldı ve ikinci kez seçilebilirdi.

2. Erdoğan, 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa’daki boşluğu kendine göre doldurarak, ne Başbakanlık’tan ne de Genel Başkanlık’tan ayrılmadı ve Meclis’teki yemin törenini 18 gün geciktirdi. Asıl neden ise AKP Olağanüstü Kongresini toplayıp, Gül’ün Genel Başkan olmasının yolunu kesmekti.

O onsekiz gün Gül Çankaya’da Erdoğan’ın yemin etmesini beklerken, Kongre alelacele 27 Ağustos’ta toplanıp Davutoğlu’nu Genel Başkanlığa getirdi. Ertesi gün, 28 Ağustos’ta Erdoğan and içti, evli evine, köylü köyüne gitti. Ahmet Sever “Abdullah Gül ile 12 Yıl” kitabında bu konuyu “Vefa Kongresinde vefasızlık” diye anar (sayfa179).

3. Erdoğan şimdi de Davutoğlu’na hükümeti kurma görevini vermeyi geciktiriyor. Çünkü Anayasa’da bu konuda da boşluk var! Bir görüşe göre Meclis Başkanlık Divanının oluşması bahanesine sığınılıyor. Kimileri de bu oyalamanın Temmuz sonuna kadar sürdürüleceği, böylece Ağustos başındaki kritik YAŞ’a Davutoğlu’nun Başkanlık etmesinin sağlanacağını öne sürüyor.

Gerekçe, Erdoğan’ın “Ben yüzde 52 ile geldim” (aslında oy kullanan yüzde74’ün; yüzde 52’si) “alışılmış bir Cumhurbaşkanı olmayacağım” demiş olması. Cumhurbaşkanı’na örtülü ödenek tahsisi ve Cumhurbaşkanının tarafsızlığı konularına hiç girmiyorum.

12 Mart generalleri 1981 Anayasası’na kendileri için ömür boyu dokunulmazlık getiren bir madde eklemişlerdi. Acaba, Erdoğan da gönlünde yatan Anayasa’ya benzer bir madde eklemek istemez mi dersiniz?

HOMOFOBİ
28 Haziran’da bütün dünyada LBGTİ’nin Onur Yürüyüşü şenlik havasında geçti. İstanbul’daki yürüyüşü ise Valilik “Ramazan nedeniyle” yasakladı ve polis “müdahale” etti!

“Müdahale”nin açılımını yapmaya gerek yok, yaşayanlar bilir.

Ardından Arınç konuştu: “Maalesef özellikle hanım kardeşlerimizin bulunduğu bir yerde söylemekten haya ediyorum ama birileri bunu onur haline getiriyor. Bunların güpegündüz çırılçıplak hale gelip, İstanbul'un göbeğinde meydan okumaları eğlenmeleri ve ne yazık ki CHP ve HDP'li milletvekillerinin bunlara destek olması fevkalade üzüntü vericidir" dedi.

Onu, yandaş medyadan Meclis’e terfi eden biri tamamladı: “İstiklal'de yürüyen ayolcular, o cadde zaten günboyu sürekli kalabalık, sıkıyorsa Kazlıçeşme’de bir toplanın çapınızı çevrenizi bir ölçelim.”

Sonunda “imam ve cemaat” sözü gerçekleşti.

“Genç İslami Müdafaa”
adlı bir grup Onur Yürüyüşüne ait bir fotoğrafın üstünde "Lut kavminin çirkin işini yapanı görürseniz faili de mef'ulü de öldürünüz" yazan afişler yapıştırdı.

Siyasi Tarih Hocamız Coşkun Üçok “Her yeni düşüncenin felsefesini Almanlar, ihtilalini Fransızlar, uygulamasını İngilizler yaparlar” derdi.

Yaşasaydı, sanırım o cümlenin sonuna “Türkler de o düşünceyi savunanları önce polise dövdürüp, sonra da linç ederler” sözünü eklerdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar