İşte geldiğimiz nokta: 'Tanrı' cezası

Saray’ın merdivenlerine komik kıyafetli adamları dizip, gelmiş geçmiş Türk devletlerine sahip çıkacaksın. İşine geldiğinde “özbeöz Türk’üm” diyeceksin.
Aslında, güzelim Türkçe’yi katlederek, sözcükleri çatlata çatlata Arapça’ya benzeteceksin. Hatta Araplar’a, Arap olmaya özeneceksin..
Onların içinde hapsolduğu karanlık kutuya bizleri de tıkmaya çalışacaksın.
Buyurun işte, geldiğimiz son nokta: TANRI sözcüğüne ceza geldi.
Okumuş olabilirsiniz, RTÜK TV 2’de yayınlanan bir yabancı dizide, oyuncu Tanrı dediği için kanala uyarı cezası verdi.
Şöyle “şahane” bir gerekçeyle:
“Ah Biz Kadınlar dizisinde baba - oğul ve iki kadın arasında Tanrı’ya ilişkin yapılan konuşmalar ile toplumun milli ve manevi değerlerinin aşağılandığı değerlendirilmiştir. Türkiye toplumunun tamamına yakını Müslümandır. Müslüman toplumlarda, Allah tek ilah olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de askeri tesislerde yapılan yemek dualarında ve bazı yayın kuruluşlarının yayınında ‘Allah’ yerine ‘Tanrı’ lafzının kullanıldığı görülmektedir. Bu bakımdan, yerli bir yapım olmamakla birlikte Türkiye’de yayınlanan ve çocukların ekran başında olabileceği bir saat diliminde buna benzer ifadelerin kullanılması, çocukların Allah algısını olumsuz etkileyeceği açıktır.”
Bu kötü ifadeye ne ceza vermek lazım, bilmiyorum. Ama konumuz zaten RTÜK’ün dili değil, KAFASI!
Bir yabancı dizide “Tanrı” dendiğinde “toplumun milli ve manevi değerleri” nasıl aşağılanmış oluyor? Evet, Türkiye’de Allah denir. Ama zaten, olay bir yabancı / hıristiyan ülkede geçmekte değil midir? O Hıristiyan “Tanrı” dediğinde, ekran başındakiler ve özellikle çocuklar bundan ne şekilde etkilenebilir?
Ayrıca, değerli RTÜK uzmanları ve yöneticileri, Tanrı sözcüğünün Hıristiyanlar veya Yahudiler tarafından kullanıldığını mı zannetmektedir. Oralarda, Tanrı’yı “Dieu”, “God”, “Gott”, “Dio” gibi kendi dillerindeki sözcüklerle anıldığından haberleri yok mudur? Bu durumda, diyelim ki, Fransız dizisinde çeviri yapılırken “dieu” mü demek lazımdır, yoksa gerçekle hiçbir ilgisi bulunmamasına rağmen o Fransız’a Allah mı dedirtmelidir?
Tanrı sözcüğünden böylesine korkan ve ağza alınmasının bile toplumun milli-manevi değerlerinin aşağılanacağını korkan ey sayın RTÜK yöneticileri.. Tanrı sözcüğünün Türkçe olduğunu.. TENGRİ sözcüğünden evrilip bugüne geldiğini.. Yani bu sözcüğün özbeöz Türk ve dolayısıyla BİZİM olduğunu.. Bilmez misiniz!
Ayrıca.. İnsanların, inandıkları yaratıcıya nasıl dua edeceklerine.. Onu nasıl anacaklarına siz mi karar vereceksiniz? Siz ahlak / din polisi misiniz? Bu memleket, artık ahlak / din polisi eliyle “hizaya sokulacak” hale ne zaman geldi?
Ayrıca.. Bir dizideki tek kelimeden yola çıkıp ceza vermekle kalmıyorsunuz. Açıklamanızın arasına, hiç yeri olmadığı halde “Türkiye’de askeri tesislerde yapılan yemek dualarını” sıkıştırıyorsunuz. Yoksa asıl amacınız bu mu? İktidarın Türkiye’yi dincileştirme projesinde sıra TSK’daki yemek duasına mı geldi? Gerekçenize, hangi yetki / sıfat ve cüretle bunu sıkıştırdınız?
Ayrıca.. Anadolu’daki “Tanrı misafiri” gibi atasözlerinin de sözlüklerimizden, dilimizden, kafalarımızdan silinmesi için bir öneriniz, projeniz olacak mı acaba?
Bu ülkeyi Araplaştırmak.. Araplaştırırken de, onlarınki kadar koyu bir karanlığa sürüklemek için elinizden geleni yapıyorsunuz ya.. Ne diyelim! Tanrı layığınızı versin!

***

Böylesi ilk kez oldu
Star Gazetesi, GENEL YAYIN YÖNETMENİ Nuh Albayrak’ın, Hakan Fidan konulu yazısını sansürledi. “Sayfada yer kalmadı” gibi acaip bir gerekçeyle koymadı. Albayrak da bunu –sanki sıradan bir muhabir veya yazarmış gibi- Twitter’la duyurdu. Bu mahallede sansürün, otosansürün, işten atmaların ne örneklerini görmüştük, ama böylesini ilk kez görüyoruz.

***

Bu fotoğrafa dikkat
Mekan, Elysee Sarayı. Fotoğraftakiler, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve iki PYD’li kadın savaşçı.
Hollande, programında duyurulmadığı halde –iddiaya göre özel uçakla getirttiği- kadınları sarayında ağırlıyor. Suriye Kürtleri’nin örgütü PYD’nin temsilcileri Asya ve Nesrin Abdullah ile neredeyse “resmi” bir görüşme yapıyor.
Elysee Sarayı’ndan verilen bilgiye göre, görüşmede PYD’nin IŞİD’e karşı verdiği mücadele övülüyor. Heyet de Fransa’dan, daha etkili bir mücadele için silah ve lojistik destek istiyor.
Bu haberdeki PYD sözcüklerinin yerine rahatlıkla PKK sözcüğünü koyabilirsiniz. Zira, onlar zaten kardeş!
İyi de, Erdoğan, PYD için “IŞİD kadar tehlikeli” demiyor muydu? PYD için “terör örgütü” diyerek, kendi adına “nokta” koymamış mıydı?
Oysa, o örgüt, Fransa Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul edildi. Kamuflaj, yani savaş kıyafetleri içindeki kadınlarla, hem PYD hem de Hollande Türkiye’ye çok kritik bir mesaj gönderdi.
Ayrıca, birkaç gün önce, Barzani’nin Öcalan’la mektuplaştığı ortaya çıktı.
Yani, bölgemizde tarihin çarkları artık daha hızlı dönüyor. Erdoğan ise çareyi, süreci uzatmakta.. Öcalan’ın taleplerini ötelemekte buluyor.
Nafile! Erdoğan, artık bu ülkenin kaderini belirleyecek oyunda “yardımcı rolde” bile değil.
Bakalım, hem onun hem de Türkiye için bu oyun nasıl bitecek! Nevruz’a ve seçime doğru daha neler yaşanacak!
Zavallı Turgay Ciner!!!
Önceki hafta, HaberTürk Gazetesi’nde bir hata vardı. Gazetenin iç sayfalarından birinde, Başkent Gündemi kutusunda yapılmıştı hata. Ankara’nın gündem maddeleri verilirken şunlar yazılmıştı:
·Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Kolombiya’da.
·Başbakan Tayyip Erdoğan Ankara’da.
·Bakanlar Kurulu toplanacak.
Güldük geçtik. Ama dün ortaya çıktı ki, BİRİLERİ gülmemiş. Tam tersine öfkelenmiş. Sonuçta, bu hatanın sorumlusu olarak iki kişi, Ankara gece İstihbarat Şefi Serhat Akkan ve İstanbul Yazı İşleri'nde şef editör olarak görev yapan Tarık Dağlıoğlu işten çıkartılmış. Hem de “TAZMİNATSIZ” olarak.
Turgay Ciner, belli ki (tedirginlikle / korkuyla) yüreği ağzında yaşıyormuş.
HÖT deyince, HOP insanların fişini çekiveriyormuş.
Ama ağıza gelen o yürek nasıl bir şey ki, iki genç insanı bu karda kışta işten atmakla kalmamış..
Tazminatlarını da gaspetmiş. VERMEMİŞ. O PARAYA TENEZZÜL ETMİŞ.




Önceki ve Sonraki Yazılar