Je pense, donc je suis Charlie!

İslamcı militanların Paris’te gerçekleştirdiği katliamı protesto mitinglerindeki bir pankart hınzırca Descartes’ı hatırlatıyordu: Je pense, donc je suis Charlie! / Düşünüyorum, o halde Charlie’yim!


***


Çok şükür ki, Batı'da gazetecilik ve entelektüellik bitmiş değil. Saldırılar sonrasında

“nerede hata yaptık” diyerek önce kendilerini sorguluyorlar…


Özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya en çok İslamcı militan ihraç eden Fransa için ortaya konulanlar o kadar sarsıcı ki, insan bu katliamlara şaşıramıyor.


Anlaşılan, on yıl önceki Paris banliyölerindeki ayaklanmalardan ders çıkarılmamış. Durum çok vahim.


Bugün, Fransa genelinde işsizlik oranı yüzde 10 iken Müslümanların yaşadığı banliyölerde en az yüzde 25.


Büyük kentlerin banliyölerinde yoksulluk, uyuşturucu kullanımı, suç oranı çok yüksek.

Barınma şartları fena, dışlanmışlık cabası.


***


Birçok gazete ve dergi Fransa’nın hapishanelerine odaklanıyor ve Fransız hapishanelerinin radikal İslamcılar için suç yatağı olduğu öne sürülüyor.


Bu ilginin sebebi, Paris’teki iki saldırıyı gerçekleştiren militanların (Chérif Kouachi ve Amédy Coulibaly) hapishane arkadaşı olmaları ve hapishanede radikal İslamcığa terfi etmeleri…


Örneğin The Economist son sayısında basit suçlar nedeniyle tutuklanan, dini bilmeyen, pek de dindar olmayan Müslüman gençlerin İslamcı terörle suçlanan İslamcı militanlarla aynı hücrede kaldığını ve onların etkisiyle radikalleştiğini öne sürüyor.


Paris saldırısını yapan yetim kardeşlerden Chérif Kouachi pizza teslimatçısı olarak çalışırken Irak’ta Amerika güçlerine karşı savaşa katılmaya teşebbüs etmekten yakalanıyor. Coulibaly ise daha 18’ine gelmeden soygun ve uyuşturucu satıcılığından tutuklanıyor.


Chérif ve Amédy 2001’de Paris’teki Amerikan elçiliğine bombalı saldırı girişiminde bulunan Djamel Beghal ile aynı hücreyi paylaşmışlar. Djamel’in onların mentoru ve lideri olduğuna dikkat çekiliyor.


Hapishaneden radikal İslamcı olarak çıkan bir diğer genç 2012’de 3'ü çocuk 4 Yahudi ve 3 polisi öldüren Mohamed Merah. Merah önce hırsızlıktan hüküm giymiş.


Durumu en çarpıcı biçimde ortaya koyan ise 2007 tarihli bir video. Gizlice çekilen videoda Coulibaly övünerek hapishanenin çok önemli bir okul olduğunu söylerken, Amed Merah “ilahi ilham” ile hapishanede tanıştığını söylüyor.


Madalyonun diğer yüzüne de bakmak gerek. Fransa’da suç patlaması yaşanıyor. Fransız hapishaneleri yüzde 100 dolu. Yer yok.


Fransız hapishanelerinde 68 binden fazla mahkum bulunuyor ve Parlamento raporlarına göre bunun yüzde 60’ından fazlası Müslüman.


Mahkumların rehabilitasyonu için oluşturulan vaiz (chaplain) kadrosunda 700 Katolik vaize karşın 178 Müslüman vaiz var.


Dışarıdaki eşitsizlik ve acımasızlık hapishanelerde misliyle devam ediyor…


***


Batı medyasında gelişmeler bu şekilde ele alınırken, biz ise “din” ekseninden bakıyoruz.


İslam ülkelerinin geri kalmışlığını, otoriter ve totaliter politik düzenleri, radikal İslamcıların yorum ve yöntemlerini din ile açıklamak doğru görünmüyor.


Bu, dünyayı ve toplumsal yaşamı dinle açıklamaya çalışan gerici söylemden çok farklı olmaz.


Her ideoloji ve din gibi İslam da toplumsal, tarihsel, nesnel gerçeklerden ve sınıfsal ilişkilerden bağımsız ele alınamaz.


Türkiye on yıllardır İslamileştiriliyor ve uzunca zamandır bilfiil aşırı sağ/İslamcı bir iktidar tarafından yönetiliyor olsa da gerçek bu.


Bilimsel ve eleştirel düşünceyi yok etmek isteyenlere inat, düşünmekten, kafa yormaktan başka çare yok…


Önceki ve Sonraki Yazılar