RTÜK'te tuzak!

RTÜK’te neler oluyor? Kamusal görev yapan bir Üst Kurul’da, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna hakaret edilmesine nasıl göz yumulabiliyor? Bu yayına ceza isteyen muhalefet kontenjanından seçilmiş üyelere, iktidar yanlısı üyeler tuzak mı kuruyor?
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Kanal A’da, “Resmi Tarihten Gerçek Tarihe” adlı programda Atatürk, İsmet İnönü, dönemin CHP yönetimine hakaret edildiği gerekçesi ile RTÜK’e yazılı başvuru yaptı.
CHP kontenjanından seçilen üyeler Ali Öztunç ile Süleyman Demirkan programın “yayın ilkelerini ihlal ettiğini” savundular. AKP’li üyeler direnerek, karar çıkmasını önlediler. Öztunç ve Demirkan toplantıyı terk ederek, AKP’lilerin “kasıtlı” tavrına tepki gösterdiler.
RTÜK bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmelerinde muhalefet milletvekilleri, konuyu gündeme getirdiler. RTÜK’ün ilişkili olduğu Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, “Atatürk’e hakaretin cezalandırılması gerektiğini, bir sonraki RTÜK toplantısında beklenen kararın çıkacağını” söyledi.
Bir sonraki RTÜK toplantısında sadece CHP’nin kurumsal kimliğine yapılan iftira ve hakaretler için “ihlal” kararı çıktı. Atatürk’e yönelik iftira ve hakaret ise 5 AKP’li üyenin direnmesi sonucu yaptırımsız bırakıldı.
Kanal A yöneticileri de RTÜK üyelerini ziyaret ederek, söz konusu programın yayından kaldırıldığını bildirdiler ve ceza verilmemesini istediler.

Kısa süre sonra ilginç gelişmeler yaşandı. Kanal A yönetiminin, Ali Öztunç ve Süleyman Demirkan’ın “RTÜK Yasası’nın gizlilik ve tarafsızlık ilkelerini ihlal ettikleri” savı ile RTÜK Başkanlığına, Cumhuriyet Savcılığına ve TBMM Başkanlığına başvuru yaptığı ortaya çıktı.
O başvuruda Öztunç ve Demirkan’ın üyeliğinin düşürülmesi talep ediliyordu.
TBMM Genel Kurulu tarafından seçilmiş iki RTÜK üyesi, hakkında ”ihlal” cezası istedikleri bir özel kuruluşun şikayetiyle “üyeliklerinin düşürülmesi” tehdidi ile karşı karşıya kalıyorlardı.
Meclis’in seçtiği üyelerin, Kurul kararı ile üyeliğinin düşürülmesi çelişkisi bir yana asıl eleştiriyi denetlemekle görevli olduğu özel kuruluşun başvurusuna destek veren RTÜK Başkanı Dursun ve AKP’li üyeler hak etmiyor mu?
Birlikte görev yaptıkları arkadaşlarını savunmak yerine denetlediği kuruluş doğrultusunda tavır almak bir tuzak, bir kumpas, bir intikam operasyonu, siyasi cezalandırma değilse nedir?

AKP’li üyeler, Öztunç ve Demirkan’dan neden kurtulmak istiyorlar?
RTÜK yayıncı kuruluşlara verdiği cezalarla sadece düzenleme ve denetleme görevini değil bunun da ötesinde belli bir ahlak anlayışı doğrultusunda tüm toplumu dönüştürme misyonunu kendine vazife edinmiş durumda.
Öztunç ve Demirkan da işte bu misyonun karşısında dimdik durdukları için bugün hedefteler.
Oscar’lı “Piyanist” filmine ceza vermek isteyen anlayışa direniyorlar.
Teoman’ın “Tek Başına Dans”, Hadise’nin "Melek", Demir Demirkan’ın “Aşktan Öte”; Rihanna ve Shakira kliplerindeki dans görüntülerini cezalandıran kafaya karşı çıkıyorlar.
17 Aralık “Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları” kapsamında şüpheli görülen birçok kişinin gözaltına alınmasına dair haberlere yer veren, Bilal Erdoğan’ın adını geçiren yayın kuruluşlarının hepsine ceza verilmesine isyan ediyorlar.
AKP’nin eski Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “Sunucu öyle bir kıyafet giymiş ki olmaz bu yani. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı” sözleriyle eleştirdiği Gözde Kansu’nun ATV’deki işine son verilmesinden sonra RTÜK’ün “Yayıncı kuruluşun öz denetim mekanizmasını çalıştırdığı” tespitini yapmasına karşı duruyorlar.

RTÜK Üyesi Ali Öztunç, hukuk dışılığa, demokrasiye ve özgürlüklere ters düşen, bir siyasi bakış açısını dayatan bu anlayışa isyan ediyor. Öztunç “Anayasal hakkım olan üyeliğimi yerine getiriyorum. Hırsızlık yapmadık, yolsuzluk yapmadık. Eğer suç ise Atatürk’e küfür edilmesine karşı çıktık, Deniz Gezmiş yüzünden bir kanalın haksızca cezalandırılmasına karşı durduk. Muhalefet ettiğimiz için, haksızlıklara karşı durduğumuz için, ezilenleri savunduğumuz için bize karşılar. İstiyorlar ki susalım, ağzımızı açmayalım. Hakkımızda komisyon kurdular. Üyeliğimizi düşürmek tehdidi ile mobing uyguluyorlar. Ellerinden geleni yapsınlar geri duran da korkan da namerttir” diyor.

RTÜK Üyesi Süleyman Demirkan da yaşananları “kumpas” olarak görüyor. Demirkan “Davut Dursun, mahalle baskısı uygulayarak, beş AKP’nin oyu ile üç AKP’liden oluşan bir Komisyon kurdurdu. MHP Kontenjanından seçilen Esat Çıplak ile HDP Kontenjanından üye arkadaşımız Ahmet Yıldırım, bu zorlama kumpasa alet olmadılar, Komisyon’da da görev almadılar” diyor ve ekliyor:
“Şimdi düşünün, her türlü yasa ve hukuk ihlalinin yapan, yayın kuruluşlarına raporlama aşaması ve Üst Kurul’da oylama sırasında, çifte standartlı ve dönemsel çelişkili yaklaşımları sabit olan üç AKP kontenjanı, iki CHP kontenjanını yargılayıp rapor hazırlayacaklar, sonra da oylayıp üyeliğimizin düşürecekler!. Görüntü bile tuhaf değil mi? Diyelim ki, yanlı tutumu bu kadar ortada olan AKP ağırlıklı Üst Kurul’da bizim üyeliklerimizi düşürdüler. Bizim yerimize seçilip gelecek yeni arkadaşlar, diz boyu olan haksız, hukuksuz, ötekileştirici, vicdanlardan uzak tasarruflara göz mü yumacaklar!”
“Boşuna, güneşi balçıkla sıvamaya, zulme isyan edenleri susturmaya kalkışmasınlar” diyen Demirkan, eğer yapabilirlerse RTÜK’ün AKP’li üyelerinden “demokrasiye, farklı olana, muhalif duruşa, eleştiriye saygılı yönetim ortaya koymalarını” istiyor. Hepsini Anayasa, yasa, hukuk zeminine dönmeye davet ediyor ve şu çağrıyı yapıyor:
“Bizi tarafsızlıkla suçlayanlar, örneğin son üç buçuk yılın Üst Kurul toplantı kayıtlarını kamuoyuna açsınlar da, kim tarafsız ve haktan hukuktan yana, kim değil ortaya çıksın? Hodri meydan! Ama biliyorum, buna asla cesaret edemezler…”
Ankara Notları o kayıtlara sonuna kadar açıktır.
Ne dersiniz, buna cesaretiniz var mı sayın Başkan?

Önceki ve Sonraki Yazılar