Munis İslam projesi mi!

Çatı adayı olur mu olmaz mı? Kadın mı olsun erkek mi? Sağdan mı soldan mı? Derken, Ekmeleddin İhsanoğlu ismi, bomba etkisi yapan bir sürprizle geldi, gündemimizde baş köşeye kuruldu.

İsim tamam da! Seçmen ne yapacak? Biz ne yapacağız? Mesele hiç basit değil. Hem de hiç.

“Bu adamla hayatta olmaz” deyip, sonra koşa koşa gitmek ve “elimiz mecbur” diye oy kullanmak da var..

Baştan “ne yapalım, peki” deyip, sonra oy kullandığımız elimize bakarak “keşke kırılsaydın” diye çemkirmek de..

Son iki gündür karşıma çıkan hemen herkes “ne yapacağız” diyor. Tavrını daha şimdiden “oy kullanmam” diye netleştiren yok değil, elbette. Ama genel olarak akıllar karmakarışık.

Nedenleri de kaygılarımız da seçeneklerimiz de muhtelif. Gelin yine adım adım ilerleyelim:

    TANINMIYOR: Ekmeleddin İhsanoğlu’nun en büyük dezavantajı tanınmaması. Seçime şunun şurasında bir buçuk ay kalmışken, nasıl tanıtılacak? Nasıl oy istenecek?

    NASIL TANITILACAK: Hadi CHP, MHP, Gülen Cemaati el ele verdi. Tanıtmaya koyuldu. İhsanoğlu’nu bu seçmen kitlesine acaba şu özelliklerin hangisiyle takdim edilecek: Mısır’da doğup büyümüş bir El Ezher mezunu.. İslam Konferansı Örgütü’nün Genel Sekreterliğini yaptı. Arapçası Türkçesinden iyi.. Dolayısıyla Türkiye’den çok, Arap dünyasında tanınır..

    “ILIMLI ADAY”: Seçim kampanyalarında bir aday, öteki adayın zayıflıkları, eksiklikleri, yani kısacası “zıttı üzerinden” propaganda yapar. Yani, merakım şu: İhsanoğlu “Erdoğan’dan farkını” nasıl / hangi argümanla ortaya koyacak? Fark, Umur Talu’nun dünkü yazısında söylediği gibi “ÖFKELİ İSLAM ile ILIMLI İSLAM” arasındaki nüanstan mı ibarettir?

    FARKI FARK ETMEK: Sahiden de, mesele sadece ve sadece Erdoğan’ı Köşk’e çıkarmamak mıdır? Ne pahasına olursa olsun Erdoğan’ın yolunu kesmek midir? Öyle ya, öfkeli Erdoğan’ın yerine munis İhsanoğlu geldiği zaman denklemde ne değişmiş olacak! Türkiye’nin laik Cumhuriyet değil, bir İslam ülkesi olduğunu ilan etmek CHP’ye mi düşecek! Ne diyordu eski reklam sloganı: “Yok aslında birbirimizden farkımız.. Ama biz Osmanlı Bankası’yız..”

    MEZHEP MESELESİ: Hakkını yememek lazım. Aslında Erdoğan ile İhsanoğlu arasında elbette büyük farklar var. Örneğin, Erdoğan Sünni mezhep kavgası yürütürken, İhsanoğlu bunun tehlikesine dikkat çekiyor. Örneğin Erdoğan Mısır’da Mursi’ye açık destek verirken, İhsanoğlu Sisi’nin gelişine “darbe dememiş” kesimdendi. Daha pek çok böyle örnek bulabiliriz. Ancak tek tek başlıkları bir kenara bırakıp “bütüne” baktığınızda, görünen “dindar aday” fotoğrafıdır. Bir de, mezhep konusundaki tutumun tam da Arap Baharı sonrasında ABD’nin hesaplarına denk düştüğü gerçeği!

    KOZMİK SÜREÇ: Akılları karıştıran bir başka soru da, bu ismin belirlenmesi süreci. Dünkü gazetelerin hemen hepsinde Ankara bürolarının haberi vardı: İhsanoğlu’nun adını son ana kadar iki lider ve yakınlarındaki dört kişiden başka bilen yoktu. Radikal de, bundan yola çıkarak “kozmik aday” benzetmesi yapmıştı. Doğru. Teşbihte hata yok. Açıklama, CHP’nin yönetici kadrosu için bile sürpriz oldu. Böyle olunca da doğrusu tuhaf oldu!

    DERVİŞ ADI: İhsanoğlu’nun adı CHP yöneticileri için bile sürpriz oldu. Ancak Milliyet’in haberine göre, “dışarıdan” biri için sürpriz değildi. Çünkü, Kılıçdaroğlu’nu öneren oydu. Yani, Kemal Derviş. Yani, Ecevit Hükümeti'ne “dışarıdan kurtarıcı bakan” olarak gelen.. Sonrasında İsmail Cem ve ekibini de DSP’den kopartarak AKP’nin yolunu iyice temizleyen Kemal Derviş. Haberin yalancısıyım. Ama Derviş’in 2000’lerin başındaki icraatının da tanığıyım!

    DEVLET BEY!: O günlerden söz etmişken anmamak olmaz. AKP’nin yolunu asıl açan, erken seçim kararı olmuştu. Yakın tarihin en büyük felaketi Marmara Depremi, sonrasında banka krizi vs. derken MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bastırmasıyla erken seçime gidilmişti. Hatırlayın. Ve öylesine hassas bir dönemeçte alınan bu karar, AKP’nin ebeliğini yapmıştı.

    ASIL EBE KİM? Elbette, objektif verilerden söz ediyorum. Bahçeli’nin subjektif kararları ve çıkışlarından değil. Zaten, AKP’nin ebeliğinden söz edeceksek, bunu ABD’den başka bir ülkeye / odağa / kişiye mal edemeyeceğimizi biliyorum. Ama tıpkı 2000’lerin başındaki tarihsel rolü gibi, Bahçeli’nin bu kez de “çatı adayı” formülü ile karşımıza çıktığını düşünüyorum.. Üstüne, Derviş adı da gelince.. “Acaba” diyorum..

    ACABA: Türkiye’nin ILIMLI İSLAM DEVLETİ olmasını isteyen ABD, şimdi projesini bir başka isimle mi yürütmeye karar verdi? Yani ILIMLI İSLAM – PART TWO vaziyeti mi söz konusu?



TEORİ Mİ KOMPLO MU!

Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığını bir ABD projesi olarak görüp sunmak hiç kuşkusuz riskli ve muhtemelen hatalı bir yaklaşım olur. Ben soruları ve çekinceleri sıralayıp tabloyu analiz etmeye çalıştım. Tesadüfleri / objektif durumun ortaya koyduklarını sıralamak istedim.

Dolayısıyla yazımı bir “komplo teorisi” olarak görüp geçmek mümkün.

Yine de, Erdoğan’ı yenebilmek için Erdoğan’a en yakın özelliklere sahip adayı bulup çıkarmak.. Hâlâ anlayıp açıklayabildiğim bir durum değil.

Sarıgül’ün adaylığında bile neler konuşulup tartışılmıştı, hatırlayın. Üstelik Sarıgül CHP’nin içinden bir isimdi. İhsanoğlu ise bırakın partiyle herhangi bir organik / yarı organik bağı.. CHP’nin temsil ettiği hemen her şeye “yabancı” duruyor.

Evet, eşinin başı açık.. Evet, Atatürk’ü seviyor.. Hatta Ecevit’in dostu ve Nazım Hikmet’i de Arapça’ya çevirmiş.

Peki bunlar, CHP seçmeninin İhsanoğlu’na oy vermesine yeter mi! Göreceğiz.

URUGUAY YOLCUSU KALMASIN!

lSon günerde –özellikle gençler arasında- sürekli bir Uruguay sohbeti dönüyor. Bir Uruguay bankasına 6 bin dolar yatırıyormuşsun. İki yıl oturma izni veriyorlarmış. İki yılın sonunda da vatandaşlık hakkı kazanıyormuşsun. Üstelik, Uruguay pasaportu ile Avrupa’nın ve dünyanın her yerine vizesiz girip çıkabiliyormuşsun.

Bu ülkeden umudunu kesen.. Yarınları kaygıyla gözleyen.. Başka bir ülke, başka bir hayat arayışına giren gençler, bunları konuşuyor şimdi..

Bu ülkeyi yöneten ya da yönetmeye talip siyasetçilere esefle duyurulur!




YASAĞI İSTEYEN AKP Mİ IŞİD Mİ?

Musul’daki Türk Başkonsolosluğu baskını ile ilgili haberlere yayın yasağı getirildi.

Kararı alan, Ankara 9′uncu Ağır Ceza Mahkemesi.. Uygulayıcısı RTÜK.

Gerekçe de şu: “Radikal terör örgütü IŞİD’in kaçırdığı Türk vatandaşlarının güvenliklerinin sağlanması.”

Musul Başkonsolosluğu'nu zamanında tahliye edemediler. Gelişmeyi öngörüp gerekeni yapamadılar / yapmadılar.

Sonra “aslında onlar rehin değil, alıkonuluyorlar” gibi zavallı açıklamalar yapmaya kalktılar.

“Tereyağından kıl çeker gibi kurtaracağız” dediler, haftayı geride bıraktılar.



Baktılar ki olmuyor. Rehineler gelmiyor. Ayrıca belli ki IŞİD, “medyanın kendilerine terörist / vahşi falan demesinden rahatsız” oluyor.

Bu kez Erdoğan açık açık “medya sorumlu davransın, konuşup yazmasın” dedi. Sabah ve Star gazetelerinden başka takan, dinleyen olmadı.

Sonunda en utanç verici yola başvurdular. Yasak koydular.

Ne olur kusuruma bakmayın ama söylemeden duramayacağım. YUH ARTIK!




Önceki ve Sonraki Yazılar