Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Ne kadar yetki, o kadar risk

Yaşadığımız olağanüstü olaylar yeni anayasal değişiklikler ve başkanlık girişimlerini durdurmak fırsatı vermişti iktidara.

 

Bir tarafta TSK ülke dışında savaş halinde ve şehit sayısı giderek artıyor ve yurttaşların kalbi dayanılmaz acılarla sızlıyor. Daha 2 yıl önce İŞİD-DAEŞ için terörist diyemeyip, ‘bunlar öfkelenmiş sünni gençler, bir kalabalık…’ gibi değerlendirmelerde bulunan Başbakan Davutoğlu vardı.

 

El Nusra terör örgütünü dost güç olarak gören bir anlayış egemendi… Bu kadar büyük hatalardan hayat nihayet
döndürdü, ama siyasal bir sorumluluk sonucu oluştu mu sizce?

 

Öte tarafta maalesef iktidarın ısrarla daha çok, neredeyse sınırsız yetki ve güç talebi yoğunlaşarak sürüyor. Bir yanda savaş, kan, şehitler, ölümler ve acılar, diğer yanda her şey tüm iktidarın bir kişide toplanması amacıyla yeni bir devlet yapısı oluşturma çabası..!

 

Yetki ve güç iki tarafı keskin kılıç gibidir. Yetkiler bir parti, bir zümre, bir kişi üzerinde ne kadar yoğunlaşır ve toplanırsa, değişim de bir o kadar zor ve sancılı ve riskli oluyor tüm taraflar için. Yetki yumağı aslında bir sorumluluk ve risk sıkışmasıdır.

 

Bu tür iktidar yoğunlaşması çok özel durumlarda çok belirli süreler için gerekli olabilir. Ancak bu sadece katı sınırlar içinde kalmak koşuluyla gerçekleşebilir. Örneğin, Kurtuluş Savaşı süresince TBMM deki düzenlemeler gibi. Kaldı ki o zaman bile TBMM’nin ağır kontrol ve etkisi vardı. Demokrasilerde bundan dolayı keskin hatlarla KUVVETLER AYRILIĞI vardır: YASAMA- YÜRÜTME- YARGI ve hatta bazılarında ek olarak gerçekten bağımsız ve tarafsız
MEDYA


Sorulara devam…

 

Çarşamba günü yayınlanan makalemde sorular, sorular… başlığı altında bazı konuları atmıştım ortaya. Bugün biraz daha soralım:

 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Partisini iktidara taşıyacak kadroları bulup, birleştirip harekete geçirebilecek mi?
CHP yi kendi içinde boğmaya kalkanlara ve Ergenekon tertiplerinin intikamı çerçevesine sıkıştırılmasına izin verecek mi? CHP eleştirdiği yeni anayasa girişimi, başkanlık ve elbette teröre karşı da bu mitinglerine devam edebilecek mi? Türk milleti çağdaş hukuk devletinin temel özelliği olan kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkelerinden vazgeçecek mi?

 

Ülkemizde halkımız laik, çağdaş ve demokratik parlamenter Cumhuriyeti’ni sandıkta koruyup kollayabilir mi?
Yenilenen Anayasa ve başkanlık Meclis’ den bir şekilde geçse bile, millet referandumda geçit verir mi? Bu arada, ülkemizde karamsarlığa, böyle bir lükse yer yok. Haince ve sinsi bir darbe girişimi tezgâhlayan Fetö tarikatçı-terörist örgütünden ve yapılanmasından ülkemiz büyük ölçüde ve hızla temizleniyor. Yetmez! Ama bu da çok önemlidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar