Küçükay; “Adı geçen zat-ı muhteremin DP fikri ve ailesiyle kan ve doku uyuşmazlığı vardır. Bu camiye papaz atamak gibi bir şeydir. Tek kelimeyle abesle iştigaldir. Garipsediğimiz şudur. Himmete muhtaç bir dede misali, himmete muhtaç olan Hüsamettin Cindoruk’a umut bağlamasıdır” dedi.

Metin Feyzioğlu’nun, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın tarifi ile ‘nöbetçi genel başkan adayı olarak’ yıllardır ortada dolaştığını belirten DP Genel Sekreteri Ertan Küçükay, Hüsamettin Cindoruk’un, DP misyonu içerisinde geçmişi itibariyle önemli bir yere tekabül ettiğini belirterek şunları söyledi: “Ancak, kendisi 2009 kongresinde DP’ye tekrar genel başkan seçildiğinden beri, geçmişi ile çok farklı bir yol izleyerek millet odaklı siyaset yerine, tamamı sosyal demokrat olan kendisi gibi hukukçu kökenli bir takım zat-ı muhteremleri, DP’nin başına getirmeye çalışmış. Süheyl Batum’dur. Şimdi de uzun süredir milli merkez adı altında konferans verdiği, daha çok ulusalcı, eski işçi partisi, yeni adı ile Vatan Partisi çizgisinde bir siyaset güttüğü açıktır.”

Cindoruk’un, DP tabanından zihnen ve ruhen koptuğunu, geçmişine olan saygı ve terbiye gereği kendisini incitecek söz ve davranışlar içinde olmadıklarını ifade eden Küçükay şöyle devam etti:

“Söz konusu olan DP, onun fikir ve idealleri ve misyonu olunca, artık canımıza yetti. Ve bu son Feyzioğlu çıkışı da bizleri ziyadesiyle rahatsız etti. Türkiye’nin 81 vilayetinde, ilçe başkanlarımız ve il başkanlarımız çoluk çocuklarının nafakalarını harcayarak bu kutlu davayı, yarına taşımak adına insanüstü bir çaba içerisindeler. İrade onların iradesidir. Onların iradesini hiçe sayarak, partimizin mevcut lideri ve genel başkanı olmasına rağmen birilerini buraya tayin etme çabası beyhudedir, haddi de değildir, böyle bir güçleri de yoktur. Rahmetli merhum Şehit Başvekilimiz Adnan Menderes’in koltuğu onu anlamayanların, oturabileceği bir yer değildir. Sonuç olarak da, bir takım dedelerin yaramaz torunlarına hediye edilebileceği bir makam da değildir. DP hareketi 1946’da Millet için yola çıkmış, akabinde 14 Mayıs 1950’de, yaptığı beyaz devrimle bunu taçlandırmış, 10 yıllık iktidar süreci içerisinde de Türkiye’yi tam demokrasi ile tanıştırmış. Dev kalkınma hamlelerine de imza atmıştır. Onu takip eden AP, Onun Lideri merhum Demirel DYP’de büyük Türkiye İdealini gerçekleştirmek için aynı yolu izlemişlerdir. Demokrat Parti, bir takım kişilerin keyfine göre kendisine genel başkan seçmez, siyaseti ilkeleri üzerinden kurucu felsefesine uygun olarak yürütür.

Dolayısı ile bugün ismi geçen zat-ı muhteremin DP fikri ve ailesiyle kan ve doku uyuşmazlığı vardır. Bu camiye papaz atamak gibi bir şeydir. Tek kelimeyle abesle iştigaldir.”