Süleyman Karan

Süleyman Karan

Sabaha karşı 03.00'te soysuzca sorular sorarlar

Her halkın, bırakın onu her insanın bir tarafında, bir kötülük, bir bayağılık, bir onursuzluk vardır. Herpes virüsü gibidir, insanın karanlık yanı, biraz vücudun bağışıklık sistemi zayıfladı mı, biraz çevre etkenleri olumsuzlaştı mı, anında saldırır. Kimi herpes türleri kansere yol açar, başka hastalıklara neden olur ve o hastalıklar da insanı öldürür. Öldürmeyeni de vücudu çürütür!

Türkiye ve Türkiye’nin halkları, özellikle son beş yıldır bağışıklık sisteminin çöküşünü yaşıyor. Virüs bünyeye gireli çok oldu, ama işte vücudun direncini kıran etmenler fena halde arttı bu dönemde... Öyle bir saldırıyor ki bünyeye, uçuktan yüzüne bakılacak hali kalmadı bazılarımızın.

Uçuktan kangrene koşar adım

Olup bitenler, içimizden çıkan kötü ruh, baştan aşağı tüm organizmaya yayılıyor. Devletin organlarının bir bölümü operasyonla alındığından virüse antikor üretmek de pek mümkün olmuyor. Yargı suçluyu cezalandırmakta çaresiz, ama onurlu, yurtsever insan gördü mü mahkum etmek için elinden geleni yapıyor. Sanki sapıtmış bir antikor gibi doğrudan sağlıklı hücrelere saldırıyor. Yasama dediğiniz metabolizma, ‘yeniden seçim’ denilen tarihin en kirli oyunlarından biriyle manipüle edilmiş bir hastalıklı organizma... Kangren olmuş, atardamarı bile kirli kanı yayıyor vücuda... Zaten bir an önce kangrenden ölüp gitsin diye bekleşiyor akbabalar başında... Kangren yayılsın ki, olabildiğince çok organı kesilsin, işlevsiz kalsın, tek organ kalan sakat vücuda hükmetsin... İşte ne idüğü belirsiz başkanlık sistemi, ya da yine tıbbi terimlerle gidelim kanser tam yerleşsin!

Kanser gibi yayılan ahlaksızlık

Kanser; bozunmuş, başkalaşmış hücre, organizmayı yok eden de bu... Türkiye işte koşar adım buraya gidiyor. Bu devlet ve bürokraside böyle de, toplumda çok mu farklı... Vücudu ayakta tutan iskelet ‘siyasal yapılanma’ dersek eğer, toplum da vücudun hayatını sağlayan organları, kanı ve kalan her şeyi... İskelet çatlayınca, her türlü mikroba açık oluyor doğal olarak. Baskılanmış tüm mikroplar da saldırıyor amansızca... Çürüyor gidiyor tüm vücut...

Siyasi lümpenleşme ve ahlaksızlaşma, doğal olarak sosyal dokuya sirayete eder. Ama bu biraz da yumurta-tavuk hikayesedir. Siyaset ahlaksızlaşır, çünkü o toplumun ahlaksal kırılma dönemine denk gelmiş ve beslenmiş olur genelde... Bu sebepledir ki, geleneksel muhafazakar bir partinin ‘din bezirganlığı’ ile yükseldiği bir dönemde, bir bakanın Kuran’daki bir sureyle alenen dalga geçmesi bile hoş görülür, zira bu düşük ahlağın en net temsilcisi olarak öne çıkan şu ‘alperen bozuntusu esnaf’ da aynı cibilliyetsizliktedir. Komşunun karısına yan gözle bakıp, ardından ahlak kumkuması kesilmek, işte böyle bir şerefsizliktir! İşte ‘toplumsal uçuk’ budur ve hızla yayılır.

Tepeden tırnağa zehirlenme

Yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya bir gaza getirme süreci girer devreye... Hiçbir yasa, ne hukuksal anlamda ne de ahlaki anlamda bir şey ifade eder bunlara... Ağızlarını açtıklarında ahlaktan, devletten söz etmelerinin tek bir sebebi vardır, çirkin yüzlerini maskelemek. Yoksa herhangi bir değerleri olmadığını en iyi kendileri bilirler. Bunlar bataklığın survivor’larıdır ve tek bir yasa tanırlar; ‘ısıramayacağın eli öpeceksin, yere düşene mutlaka ilk tekmeyi sen atacaksın’! Bu kadar basit ve kirli bir organizmadır söz konusu olan!

Çürümüş dokuyu kesip atacaksın


İşte bu yüzden şaşırmamak gerek tüm olup bitenlere... Devlet silsilesinde başta anayasa olmak üzere tüm yasaları sallamayanlar iktidarda olursa, sokaklar da cehenneme döner. Kaymakama ‘yasaları tanımamayı’ ögütleyen bir iktidar, doğla olarak ‘alperen esnaf’a da demokrat ve iyi bir insan gördüğünde linç etme fırsatı tanır. Yine geni bozuk biri çıkar 03.00’te bir kadına tecavüz eder. Onun kadar aşağılık bir başkası da “Saat 03.00’te tek başına sokakta ne arıyordu?” diye sorar, tecüvüzcünün kıyakçılığını yapar. Sonra bir istikrar manyağı ahmaktan başka bir tweet düşer; “Olay Bağdat Caddesi’nde geçmedi, ara sokakta oldu. Bağdat Caddesi’ne haksızlık etmeyin” diye... Bu böyle sürer gider, kan zehirlenir, kangren yayılır. Yayılmış kangrene tek çözüm vardır tıbbi olarak, çürümüş dokuyu kesip atmak.

Çürük doku tüm organları sarmadan ya isyan edeceğiz ya da bu çürük dokunun bir parçası olacağız. Seçenekler artık bu kadar sınırlı... Bir bacak olmadan da yürünür de, kalp dokunuz çürüdü mü, bitmişsiniz demektir!

Önceki ve Sonraki Yazılar