'Şah Fırat' Operasyonu IŞİD ile anlaşmalı mı yapıldı?

Hükümet kanadı Şah Fırat operasyonunu bir büyük zafer havasında sunuyor ama, öyle olmadığını söylemek için askeri deha ya da dış politika uzmanı olmaya da gerek yok. AKP Hükümeti, Musul Konsolosluğu’nun ardından ikinci kez ricat ederek Ortadoğu’daki yanlış politikalarının ağır bedelini ödemeyi sürdürüyor.
IŞİD’e karşı uzun süre tutum almayan AKP Hükümeti, koalisyon güçlerinin bastırması sonucu zorunluluktan ABD ile “eğit-donat” anlaşmasını imzalar imzalamaz (19 Şubat) Şah Fırat Operasyonu'nu (21 Şubat) yaşama geçirdi.
Operasyonun yapılma biçimi, PYD’nin açıklamaları, IŞİD’in tutumu, türbe için seçilen yer dikkate alınınca zihinlerdeki sorular çoğalıyor. Buna bir de Hükümetin geçmiş operasyon pratiğini eklerseniz kuşkular katlanıyor.

***

Anımsayalım. IŞİD’in rehin aldığı Musul Başkonsolosluğu’nun 49 personeli 101 günlük esaretin ardından 20 Eylül sabahı Türkiye'ye getirildi. Saray ve Hükümet bu operasyonu da hamaseti elden bırakmadan kamuoyuna yansıttı.
Tıpkı bugünkü gibi, “yerli operasyon” olarak lanse edildi, “kimseden yardım alınmadığı, pazarlık yapılmadığı” savunuldu. Ancak çok geçmeden “pazarlık” iddialarında gerçek payı olduğu kuşkusu bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri ile ortaya çıktı.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 69. Genel Kurulu görüşmelerine katılmak için New York'a giderken “...Siyasi noktada, diplomatik bir pazarlıktan bahsediyorlarsa burada tabii ki siyasi, diplomatik bir pazarlık kesinlikle söz konusu. Zaten bu diplomasi zaferidir, siyasi bir pazarlığın neticesidir, bunun bir zaferidir...” diyordu.
Türkiye cezaevlerinde bulunan IŞİD’in önemli komutanlarının, 100’ün üzerinde militanının takas edildiği de ileri sürülmüştü. Erdoğan o gün bu soruya “Olmadı” yanıtını verememiş, şu değerlendirmeyi yapmıştı: “...Burada takas oldu mu, olmadı mı vesaire gibi şeyler, bütün bunların hepsi, şimdi tabii ki herkes bir şeyler yazacak. Biz burada şuna bakacağız; takas oldu veya olmadı. Neticede bizim 49 vatandaşımız, görevlimiz Türkiye'ye geldi.”

***

Bugün de Hükümet üyeleri “kimseden izin alınmadığını, pazarlık yapılmadığını” ileri sürüyorlar. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz da dün Meclis’e bilgi verirken benzer cümleler kurdu. Oysa deneyimli diplomatlar ve bölgeden gelen haberler bu tezi doğrulamıyor.
İlk açıklama dün PKK’nın Suriye kolu PYD’nin silahlı gücü YPG’den geldi. YPG, “Kobani’ye giren Türk birliklerine 5 kilometre boyunca güvenlik koridoru oluşturulduğunu” ilan etti. HDP’li Nazmi Gür, bu açıklamayı Meclis kürsüsünden okudu dün...
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim kalın bu iddiayı doğrulamadı.
Çok geçmeden PKK yöneticilerinden Murat Karayılan, “operasyonun PYD ve YPG’nin bilgisi ve onayı ile gerçekleştirdiğini” söyledi. Karayılan “Tamamen tartışılmış, konuşulmuş ve karşılıklı çıkarlar temelinde ortak bir plan doğrultusunda uygulanmış bir harekat söz konusudur” diyordu.
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş da, Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadele konusunda bugüne kadar net bir tutum almadığını anımsattı ve “IŞİD, sadece Süleyman Şah Türbesi ile yetinmeyecek. Bu tehdide karşılık hükümetin çok sağlıklı bir pozisyon alması lazım” diyerek PYD ile işbirliğinin artırılmasını önerdi.

***

Ankara bugün hızla hamasetten sıyrılarak operasyonun ardındaki gerçekleri arıyor.
PYD ile uzlaşıldığı ve koridor açılmasının sağlandığına dair güçlü veriler ortaya çıkıyor. Bugün yanıt bekleyen başka sorular da var:
*“Irak ve Suriye’de taş üstünde taş bırakmayan, tüm türbeleri yıkan IŞİD bugüne kadar Süleyman Şah anıtına neden dokunmadı?”
* “Hükümet IŞİD baskısı ve izni ile mi türbeyi taşıdı? IŞİD operasyon bitene kadar neden sırtını döndü?
*“Türkiye ile IŞİD arasında bir anlaşma söz konusu mu? IŞİD, “eğit donat” anlaşması ile birlikte geçmişte ‘iyiliğini gördüğü’ iddia edilen AKP Hükümeti'ne, ‘Türbeyi taşıyın yoksa yıkacağız’ mı dedi?
* “Bugüne kadar IŞİD karşıtı konuşmamaya özen gösteren Hükümet üyeleri yeni bir pazarlık sonucu örgütün izni ile mi türbeyi boşalttı?”
* “Suriye ile ikili anlaşma olmadan, uluslararası hukuk hiçe sayılarak yapılan operasyon işgal anlamına gelmiyor mu?”

***

Davutoğlu, “Muhalefetin yorumları, tarihe kara leke olarak geçecek niteliktedir" diyor. Muhalefet geri adım atmıyor. CHP ve MHP sözcüleri dün Meclis’te tansiyonu hayli yükselterek benzer suçlamaları iktidara yönelttiler.
Deneyimli diplomat, CHP İstanbul Milletvekili Faruk Loğoğlu’na dün kulisteki soruları yönelttim. Bu iddialar doğru olabilir miydi? Loğoğlu şu çarpıcı değerlendirmeyi yaptı:
“Hükümetin tutumuna ve siciline baktığımızda en olmayacak şeyleri yapıp tam tersi adım attıklarını görüyoruz. Gerek PYD, gerek IŞİD ile böyle bir anlaşmayı birileri yapacaksa onlar bu hükümettir. Kişisel kanaatime göre büyük ihtimalle de ileri sürülen anlaşmaları yapmışlardır. Çünkü bu hükümetin hiçbir adımına güven olmuyor. Söylediklerinin tam tersini ertesi gün yapabiliyorlar.”
Loğoğlu, Hükümet üyelerinin bugüne kadar IŞİD’i karşılarına alacak hiçbir şey söylemediğini de anımsatıyor.
Operasyon 2 Ekim’de çıkartılan Irak-Suriye tezkeresine dayandırıldı. Loğoğlu, tezkerenin koşullarını oluşmadığını da savunuyor ve şöyle diyor: “Hükümet tezkereye dayandırıyor, Suriye ‘işgal’ diyor. Ama tezkere koşulları oluşmadı. Irak’tan Türkiye’ye terörist saldırılar, somut yakın tehlike vardı. Burada var mı? IŞİD saldırısı mı var, silah mı çekti IŞİD Türkiye’ye? Bu operasyon her yönü ile yanlış ve uluslararası hukuka aykırıdır. Türk bayrağı da istismar edilmiştir hükümet tarafından. PYD’nin eline bakıyoruz, IŞİD’in eline bakıyoruz. Herkese avuç açar noktaya getirdiler Türkiye’yi... Ve hala hamasi laflarla avutmaya çalışıyorlar insanları. Bugün artık çok daha ciddi sorunlar kapımızdadır. “

***

AKP Hükümeti, ”Sabrımızı test etmeye kalkmasınlar” efelenmeleri, “zafer” nidaları ile Ortadoğu’da işlerin yürümediğini bir kez daha test etme olanağı buldu. Bunun bir de uluslararası yükümlülükleri var...
İkili anlaşma yapılmadan, Suriye “evet” demeden, karşı saldırı gerçekleşmeden, hayata geçen nakil belli ki uluslararası hukuk açısından da hükümetin başını derde sokabilecek hatalar içeriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar