Sen biraz dinlen hocam

Ali Sirmen üstat, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde aktarmıştı.

Öykü şöyle: “Yıl 1957. Dönemin Başbakan’ı merhum Adnan Menderes. İstanbul Valiliğinde yapılan bir toplantıda kendisini eleştiren Fahrettin Kerim Gökay'ı sinirli bir şekilde tersler ve ‘Sen biraz dinlen hocam.’ der. Ruh ve sinir hastalıkları uzmanı Ord. Prof. Dr. Gökay kişilikli ve onurlu bir adam olduğundan lafın altında kalmaz, ‘Asıl sen biraz dinlen.’ der.”

Çünkü unvanını ve kariyerini Menderes sayesinde almamıştır. Ne Başbakan ne Gökay geri adın atmaz ve doğal olarak Fahrettin Kerim Gökay görevden alınır ve Bern büyük elçiliğine atanır.

Bunun üzerine Fahrettin Kerim'in sözleri manidardır.

Der ki: "HIRSININ SONU YOK. BURADA DURMAZ, CUMHURBAŞKANI OLUR. O DA YETMEZ, PEYGAMBERLİĞE TIRMANIR. O DA YETMEZ, KENDİNİ ALLAH SANMAYA BAŞLAR. HAH İŞTE, O ZAMAN DA ONU ALIP BANA GETİRİRLER."

Tabii bu durum sadece bizde yok. Mesela dünyanın patronu ABD'nin başkanı George W. Bush, devletin gücünü kendinden bilip "TANRININ BENİM ARACILIĞIM İLE KONUŞTUĞUNA İNANIYORUM" dememiş miydi?

1400 yıl ötesinden İslam düşünürü İbn-i Haldun da hükümdarların geleceği bu noktaya dikkat çekmiş ve “Hükümdar, tek karar verici olmak için iktidara birlikte yürüdüğü insanları harcar ve bulunduğu yeri hak etmediğine inanan insanlarla yoluna devam eder. Hiç kimse onu eleştiremez ve çöküş böyle başlar” diyor.

Yakın zamanda Yazar, Yönetmen, Doktor Mustafa Altıoklar da bir televizyon programında RTE için kullandığı "narsistik kişilik bozukluğu" cümlesi için açılan davada yaptığı savunmada sözlerinin hakaret değil teşhis olduğunu, bu yüzden üstüne basa basa söylediğini belirtiyor. Bilin istedim​.


Önceki ve Sonraki Yazılar