Senden gazeteci olmaz!

 Bab-ı Ali’de herkesin “Hasan Abi”siydi Hasan Pulur ama benim meslek yaşamımda başka bir yeri vardı…

Hasan Abi, benden önce babamla (emekli Serbest Vaiz Mehmet Akyüz) tanışırdı. 1960 ve 1970’li yıllarda babamı, “Gerçek din adamı” başlığı altında köşesinde az misafir etmedi. Bir din adamı olmasına rağmen babamın, Atatürk’e ve laik cumhuriyete “katıksız” bağlılığına hayranlık duyardı. Hele hele, 1960’larda, Prof. Tarık Zafer Tunaya, Behçet Kemal Çağlar, Prof. Çetin Özek, Kazım Kolcuoğlu, Tarhan Erdem gibi isimlerle birlikte Türk Devrim Ocakları’nın örgütlenmesinde yer alıp Of Şube Başkanlığı yapmasına şapka çıkartmıştı Hasan Abi…

X X X

Yıl 1975… Mayıs ayının son günleri… Babamla birlikte Hasan Abi’yi ziyarete gittik, Milliyet Gazetesi’nin Cağaloğlu Nuruosmaniye Caddesindeki binasına… O tarihlerde, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü son sınıf öğrencisiyim…(Bugünkü İletişim Fakültesi) Ve gazeteci olmak istiyorum. Babamdan yardım istemiştim… O da doğal olarak beni Milliyet’in Yazı İşleri Müdürü Hasan Pulur’a götürmüştü…

Uzatmayalım, 6 Haziran 1975’te, Hasan Pulur’un “rahle-i tedrisatı”nda Milliyet Gazetesi’nde mesleğe ilk adımımı attım...

Ne tedrisattı ama… Bugünküne mi benzer!

Hiç unutmam, Yeşildirek’te bir iş hanı yangınında 3 kişi ölmüştü. Olayı izleyip, yazdığım haberi Hasan Abi’ye götürdüm… “Olmadı, yeniden yaz” dedi… Yeniden yazdım, yine olmadı… Bir daha, bir daha… Derken, beşinci kez yazdığım haberi Hasan Abi’ye götürürken; “Yine eğer olmadı derse, ben bu işi yapamayacağım galiba” deyip, ceketimi alıp gitmekti niyetim. Ama öyle olmadı…

Hasan Abi, yazıyı eline alıp şöyle bir baktı ve “Senden gazeteci olmaz!” dedi… Bir anda kaynar sular başımdan aşağıya döküldü. Ne demek senden gazeteci olmaz! Ben ki ortaokul sıralarında duvar gazetesi çıkaran İdris Akyüz… Hırsım aklımın önüne geçmişti… İşte o ‘senden gazeteci olmaz’ sözüdür beni o tarihten bu yana bu meslekte tutan! Ve Hasan Abi yıllar sonra, bu olayı hatırlatmıştı bana…

X X X


Bir yazar olarak Hasan Pulur, daha çok toplumun değer yargılarıyla uğraşırdı. Nükteyi severdi… “Olaylar ve insanlar” başlığı altında binlerce yazı yazdı… Arşivine baktım Hasan Abi’nin… İşte son örnek… 24 Mayıs 2015 tarihli yazı… Bir akşam önce Mehmet Barlas’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı konuk ettiği televizyon programı üzerine “Bir televizyon anısı” başlığıyla kaleme almış… İşte o yazıdan bir bölüm…


“Sinyor Carlo İtalya’da otomobil fabrikasında çalışan, kendi halinde birisiymiş.

Resmi program gereği Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle’ün gezdiği yerlerden biri de bu fabrikaymış.

Bir tezgâhın önünde durmuşlar, De Gaulle ile İtalyan işçi Carlo sarmaş dolaş olmuşlar.

De Gaulle anlatmış:

“Carlo ile biz eski arkadaşız, Alman işgalinde birlikte çalıştık, bize çok yardım etti.”

İtalyan diplomatı durumu hemen idare etmiş:

“Ekselans, bu fabrikanın en iyi işçisi de Sinyor Carlo’dur. Önümüzdeki günlerde kendisine törenle bir madalya takacaktık...”

De Gaulle çok memnun olmuş, Carlo ile vedalaşıp fabrikadan ayrılmış.

Herkes Carlo’nun etrafını sarmış, soru üstüne soru:

“Sen De Gaulle’ü nereden tanıyorsun?”

***

Aradan birkaç ay geçmiş, olay unutulmuş, bu defa Amerikan Cumhurbaşkanı Nixon gelmiş, fabrikayı dolaşıyormuş:

“Vay Carlo, sen misin?”

Aynı sahne, aynı sarılıp kucaklaşmalar...

Nixon anlatmış:

“Genç bir avukattım, kazandığım ilk dava Carlo’un davasıdır.”

***

Gel zaman git zaman, fabrikaya bu sefer Rus Kosigin gelmiş.

O da Carlo’nun önünde durmuş:

“Yoldaş, senin adın Carlo değil mi?”

Yine aynı sahne, Kosigin gidince Carlo açıklama yapmış:

“Gençliğimizde biraz komünisttik, bunu da o zaman tanıdık.”

***

Pazar günü müdür, muavini ve Carlo Vatikan’a ayine gitmişler.

Ellerine bir fırsat geçmiş, bakalım Papa Carlo’yu tanıyor mu?

Birden ortalık karışmış.

Adam baygın:

“Yahu ne oldu buna?”

Müdür muavini başını sallamış:

“Bayıldı!”

“Beni Papa’nın yanında görünce mi bayıldı?”

“Hayır, seni Papa’nın yanında görünce bayılmadı da arkamızdaki iki Japon sana bakıp ‘yahu bu bizim Carlo da yanındaki beyaz takkeli adam kim?’ deyince düşüp bayıldı…”

***

Evet, Cumhurbaşkanı’yla Mehmet Barlas’ı dinlerken içimizden çok muhabbet geçirdik.

Ne günlerdi onlar, ne günler!

Neyse, inşallah “Çok muhabbet tez ayrılık getirmez.”

Allah korusun, bizden yana değil de sevgili Mehmet Barlas’tan yana.

Ayrılıklara pek gelemez.”

X X X

Nur içinde yat Hasan Abi…

Önceki ve Sonraki Yazılar