Türkiye nüfus bombası mı olacak?

Mardin’in bir köyünde bir araştırma yürütüyorduk. Karşımızdaki iki yaşlı köylüden birisinin dört çocuğu var. Birisi Fransa’da işçi, diğeri ise İzmir’de çalışıyor. Fransa’da olan her ay 150 Avro, İzmir’deki ise bazen 50 TL gönderiyor. Köylümüz ameliyat olmak için Fransa’ya bile gitmiş. Çok az buğday yetiştirip ekmek yapıyor. Biraz sebze yetiştiriyor. Birkaç tavuk ve bir ineğin ürünlerini tüketiyorlar.

Gelen paralar diğer ihtiyaçlarına zar zor yetse de köylümüz hayatından az çok memnun ve yurtdışındaki çocuğu sayesinde kendini bir miktar güvencede hissediyor. Diğer iki çocuğu ise kız ve köy çevresinde evlenmişler. Diğer yaşlı köylünün ise sadece bir çocuğu var, o da Ankara’da çalışıyor. Kendisine doğru dürüst bir para gönderdiği söylenemez. Büyük geçim sıkıntısı çekiyor ve oldukça mutsuz.

Bu örnekten kolayca anladığımız gibi, eğer siz ülkede herkesin kolaylıkla ulaşabileceği bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmazsanız o takdirde fazla çocuk bu sistemin yerine kullanılmaktadır. Aşırı nüfus kırsal yoksulluğu oluşturduğu gibi, kapalı bir devre oluşturarak tekrar fazla nüfusu beslemekte. Bu kısa devreleri önlemenin yolu gerçek bir sosyal devlet oluşturmaktır.

Bu olay “üç-dört çocuk yapın” önerilerinden sonra aklıma geldi. Bu önerinin şüphesiz tartışılacak çok değişik yönleri var. Kentlerde daha fazla çocuğun daha fazla sefalet anlamına geldiği sanırım pek su götürmeyen bir gerçektir. Gelişmiş ülkelerin fazla nüfusları ile değil, üretim güçleri ve teknolojik ilerleme ile güçlü olduğu da kesindir. Eğer doğum kontrolü ve aile planlamasının dini anlayışa aykırı olduğu ileri sürülecekse bu konuda da aynı düşünmeyenler çok. İran ne yapıyor bir bakalım. Ayetullah Humeyni 1979’da iktidarı aldığında İran’da Şah döneminden kalma nüfus kontrolü politikası uygulanıyordu.

Humeyni bu uygulamayı derhal kaldırdı. Humeyni, 1980–1989 yılları arasında Irak’la savaş halinde olan ülkesinde daha fazla asker sağlayabilmek için kalabalık aileleri savunuyordu. Buraya dikkat: Barışçı yaklaşım çok çocuğu desteklemez. Ancak 1990’larda İran nüfus politikasını, rekor nüfus artışının ekonomiyi zorladığı, çevreyi tahrip ettiği ve okulları yetersiz bıraktığı fark edildiği için terk etti.

Küçük aileleri teşvik eden ve bunun yararlarını öven yayın etkinlikleri başladı. Köylerde 15 bin sağlık ocağının aile planlaması rehberliği ve hizmetleri sunduğu ilan edildi. Nüfus artış hızı 1987’den 1994’e kadar yarıya indi. İran’da, çiftler evlilik cüzdanı alabilmek için aile planlaması ve gebelik önleme konusunda iki günlük kurs almak zorundalar. İran dünyada başarılı nüfus planlaması yürüten iki ülkeden biridir. (Bilgi için: L. Brown, Dünyayı Nasıl Tükettik, İş Bankası Yay.) Aşırı nüfus artışının çağımızda ve tarih boyunca yoksulluğu, çevre felaketlerini ve savaşları ateşlediği açık bir gerçektir. Dahası çok çocuk, kadına karşı yürütülen bir şiddet olarak da değerlendirilebilir. Türkiye bir nüfus bombası mı olacak?



Önceki ve Sonraki Yazılar