AKP'nin 'şovmen' ekonomi bakanları

“Kriz falan çıkmayacak, ben söylüyorum” cümlesini duyunca hepimizin içine su serpildi, hemen alışverişe çıktık, işadamları yatırım kararı aldı, bankalar kredi musluklarını açtı… Tabii ki böyle olmadı, ekonomi konuşmayı değil aksiyonu temel alan bir disiplin. Sayın Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, kendini bir gazeteci arkadaşımın ifadesiyle “Hamurabi” sanıyor olmalı ki kanun hükmünde cümleler sarfediyor.

Abdullah Gül dönemini de sayarsak 5 AKP hükümeti boyunca görev yapan 3 ekonomi bakanı, birbirini aratmayacak şovlara imza attı.

İsterseniz sondan başlayalım Nihat Zeybekçi… Şu sıralar kendisi ‘yırtık donlu Nihat’ temalı seçim çalışmasının ardından İstanbul’da aldığı yalı ile gündeme geldi. Gittiği her yerde fakir bir aileden geldiğini söyleyerek popülizm yapan Zeybekçi, haberde yalının nasıl alındığına dair tek bir ima bile yokken, yalı haberini yapan Sözcü Gazetesi’nin başarılı muhabiri İsmail Şahin’e ağıza alınmayacak hakaretler etti. Tek örnek vereyim “3 kuruşluk beyninle…” Bu cümle, öyle bir ruh halini işaret ediyor ki, “kendisi ve avanesi dışında kimsenin kafası çalışmıyor…” Oysa işgal ettiği makamın ağırlığına yakışacak şekilde “Evet aldım, işte kaynağı dese kimsenin sesi çıkmayacak. Neden saldırmayı tercih etti, bilemiyorum.

Bunlar Sayın Zeybekçi’nin beyanatları, bir de icraatları var. Her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bazı koruma önlemleri alınır ancak bu tür kararlar yasalaşmadan, yürürlüğe girmeden kimse açıklama yapmaz. Oysa Zeybekçi, kararları önceden açıklamakta hiçbir beis görmemiş olacak ki ithal telefonlara vergi getirileceğini söyledi, bir ayda ithal telefon satışları patladı. Konu Başbakanlıkta bile rahatsızlığa yol açtı, böyle bir uygulamanın yapılmayacağı açıklandı. Bu sürede yapılan satışlar kimlerin işine yaradı araştırmakta fayda var.

Piyanoyu Zarraf almış

Bir diğer ilginç isim ise iki dönem Ekonomi Bakanı olarak görev yapan Zafer Çağlayan. O da Zeybekçi gibi işadamlığından geliyor. Her konuşmasına “27 yıl sanayicilik yapmış bir kardeşiniz olarak” diye başlayan, yaptığı seyahatlerle dünyanın etrafını bir kaç kez dolaştığını, aya gidip gelecek kadar kilometre yaptığını söyleyen ve bunlarla övünen Çağlayan, gittiği her seyahatte gazetecileri karşısına alıp piyanonun başına geçiyor ve sürekli aynı şarkıyı çalıyordu. Çağlayan, bakanlığı boyunca kırdığı ihracat rekorlarıyla övündü ama iki dönem boyunca Türkiye ekonomisinin envanteri çalışmasını bitiremedi. Büyük yolsuzluk operasyonuyla bakanlıktan ayrılmak zorunda kaldı. O süreçte öğrendik ki evindeki piyanoyu da yüzbinlerce euroluk saatleri gibi Reza Zarraf almış.

Adını anmadan geçemeyeceğimiz bir diğer bakan da ilk AKP hükümetlerinde görev yapan Kürşad Tüzmen. Bürokrasiden siyasete geçen Tüzmen de halefleri gibi “renkli’ bir kişiydi… Çağlayan nasıl gittiği her ülkede piyanonun başına geçiyorsa Tüzmen de dalıyordu. Hakkını vermemiz gerekiyor dalgıçlığı Çağlayan’ın piyanistliğinden çok daha başarılıydı.

Tüzmen’in de siyasi hayatını yine işiyle ilgili bir skandal bitirdi. Dünya Ticaret Merkezi’nde faaliyet gösteren fuar şirketi CNR’ın sahibi Ceyda Erem’le olan gönül ilişkisi. Elbette özel hayatı kimseyi ilgilendirmez ancak mahkemelere yansıyan belgelere göre, Tüzmen bu işten ekonomik kazanç elde etmiş. Ezcümle, her iki ekonomi bakanının siyasi hayatını adlarının karıştığı yolsuzluklar bitirdi, umarız son olur.

Ekonomi ciddiyet ister, tribünlere konuşarak yapılmaz. Kabinenin diğer iki bakanını örnek vereceğim; Devlet Bakanı Ali Babacan ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek… Politikalarını beğenmeseniz bile hem iş dünyasında hem uluslararası piyasalardaki saygınlıklarıyla dikkati çekiyorlar, ağızlarından çıkan her cümle dikkatle izleniyor, onlar da yaptıkları işin ciddiyetinin farkında olarak adım atıyorlar. Darısı ihracatçıların başına diyelim…

Önceki ve Sonraki Yazılar