Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

En iyisi Japonca

Bu aralar Cumhurbaşkanı Erdoğan iç ve dış  politikada oldukça heyecanlı gündemler yaratarak herkesin kendisini ve Türkiye'yi konuşturmasını sağlıyor. Dışarıdakiler bizi ilgilendirmez ama içte herkes ' Halk yolsuzlukları düşünüp konuşmasın diye Erdoğan kendine göre özel gündem yaratıyor' diyor ama bu gündemin de peşinden koşup gidiyor.
Son örnek : 'Herkese Osmanlıcayı öğreteceğiz'.
Öncesinde Eğitim Şurasındaki kız-erkek ayrımı.
Öncesinde ilk okullarda türban.
En hoşu 'Amerika'yı biz Müslümanlar keşfettik'.
Ve daha neler neler.
Abdüllatif Şener'in deyimi ile 'Osmanlıca bahane Ak Saray şahane'.
Şimdi dönelim Osmanlıca konusuna.
Aslında bu tartışma ya yanlış ya da eksik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Mustafa Kemal Atatürk gibi kara tahtanın önüne geçip şimdiki harfler yerine Osmanlıca harfler ile  'En büyük AKP ' yazmış olsaydı olay net anlaşılır ve tartışma biterdi.
Erdoğan öze dönerek yeni bir harf devrimi başlatmış olurdu.
Ama olmadı çünkü  bu olası yani mümkün değil.
Hatırlıyorum da Rahmetli Ecevit yetmişli yıllarda 'Türkçe'yi diğer yabancı sözcüklerden arındırmak için' bir çaba başlattığında bugüne benzer bir tartışma yaşanmıştı. Bugün bile yaşlılarla gençler arasında bu konuda bir farklılık var. Bugün bile alt sosyal ve kültürel topluluklarda yaşlılar 'Kökeni Arapça olan sözcükleri kullanırken gençler daha çok yeni Türkçe sözcükleri tercih ediyorlar.
Üstelik çoğu zaman Arapça ya da Farsçıdan alınarak kullanılan sözcükler farklı yerlerde kullanılıyor.
Örneğin Arapça'dan alınan Inkilap  kelimesi ( Sözcük) Arapça'da askeri darbe anlamında kullanılır. İhtilal ise işgal demektir. Arapça'da Gazi ise 'başka bir yeri işgale gidene' denir.
2023'de 'Yeni Bir Türkiye' mücadelesi ve sözü veren Erdoğan bu ve benzeri sözcüklerin kültürel ve sosyal felsefesi ile kara tahtanın önünde durup yeni bir harf devrimini başlatabilir ve bugünün iç ve dış dinamiklerinde hiç kimse de ona karşı koyamaz.
Ama ortada bazı sorunlar var:
1- Şimdi kullanılan Türkçe'de  bazı harflerin Arapça karşılığı yok. Örneğin : ç,ğ,ş,v,g,ü,ö,ı..
2- Bu eksikliği gidermek için çok zor ve karmaşık harekeler kullanılsa bile bu o kadar kolay değil. Harekelerden kurtulmak için insanların doğuştan bu yeni dili konuşmuş ve hayal etmiş olmaları gerekir.
3- Osmanlıca Türkçe bir dil değildir. Osmanlıca Arapça, Farsça ve biraz da Türkçe karışımıdır. Üstelik bu karışım çok ama çok zor ve karmaşıktır. Osmanlıcayı anlamak için mutlaka üç dili iyi bilmek gerekir. Bu da yetmez ortalama bir kişi özel ilgi ve alanı değilse Osmanlıcayı okuyamaz ve anlayamaz.
4- Öze dönmek gerekiyorsa o zaman Erdoğan'ın zaman zaman hatırlattığı 1071 Malazgirt öncesine gidilmeli. Bu da olmazsa Orhun alfabesine dönülebilir. O zaman da bugün sıkça kullanılan temel sözcüklerden ve anlayışlarından yoksun kalacağız.
Örneğin : Halk, siyaset, millet, demokrasi, ekonomi, sosyoloji, psikoloji yani ruh sağlığı yani sıhhıyesi...
Bu sözcüklerin hiç biri Türkçe değil ve öz Türkçede karşılığı yok.
Rahmetli Ecevit'in 'milleti' 'ulus' yapma çabası anlaşılan işe yaramamış.
Bu tartışma başından sonuna kadar abesle iştigaldir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sahip olduğu iktidar gücü ile Osmanlıcayı zorunlu ders yapabilir.
Bir süre sonra da başta dil olmak üzere kendi aralarında bir çok konuda anlaşamayan Arap, Kürt, Fars,Afgan ve Arap harfleri ile yazan Müslüman Kardeşlerine lider olmak için Türkçe harflerden vaz geçip Arapça harfleri kullanabilir.
Hatta Türkiye'nin adını bile Arapça harflerle 'Osmanlı Hanedanlığı' diye yazabilir.
Bu da yetmez Türkiye'ye gelip 'toplumun ahlakını' bozan 30 milyon turiste Osmanlıcayı zorunlu kılabilir ya da 'Beğenmiyorsanız gelmeyin ' diyebilir.
Ama ortada bir sorun var :
Bu 'gelmeyin'i hangi dilde söyleyip hangi harflerle yazacak.
Çünkü Arapça'da 'G' harfi yok ve Osmanlıcada kullanıldığında yerine göre bir sürü harekelerle kullanılmış.
Dansöz misali.
Biraz da nostalji.
İlle de Osmanlıca olacaksa o zaman işe şimdi kullandığımız yeni Türkçe sözcükleri yasaklamakla başlayalım. Uymayanlara sözcük yani kelime başına önce para sonra da 20 kırbaç ceza uygulayalım.
Bu arada Arapça, Farsça ve  'Barış Sürecinin' dostluğu içinde  Kürtçe herkese zorunlu kılınsın.
1071'e gelindiğinde bu tartışma devam ediyorsa oturup başka alfabeleri deneriz.
Örneğin Japonca.
Adamlar sağdan sola ya da soldan sağa değil yukardan aşağıya yazıyorlar.
Kendileri gibi dilleri de ilginç.
O da olmazsa Kiril alfabesini deneriz.
Ama ne olur olmaz herkes kendini Müslümanların Halifesi ilan eden IŞİD lideri Bağdadi'nin haberlerini kaynağından öğrenmek için Arapça kurslarına başlamalı ve  Osmanlıca klavye siparişini vermeli.
Ama benim böyle bir derdim yok.
Bilgisayarımda tüm klavyeler var ama ben size bu çok kolay dil ile yazıyorum.
Tıpkı Araplara kendi dillerinde yazdığım gibi.
Herkes de ne demek istediğimi çok net anlıyor.
Anlıyor da ne oluyor işte onun 'yanıtını' yani 'cevabını' ancak siz verebilirsiniz.
Çünkü ben bu olup bitenlere bakınca hep 'Anladım ise Arap olayım' derim.
Şimdi de Osmanlı!

Önceki ve Sonraki Yazılar