Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

İzmir' de 2014 siyaset oyunları

Malum, ‘bulunmaz Hint kumaşı’ önce yaratılır, sonra vazgeçilmez hale gelir. Yaratanlar bile ona inanır. Hele nemalanıyorlarsa, taparlar bile…

Siyaset oyunları derken, bugün bu yazıyı sadece İzmir’deki yerel iktidar ile ilgili olanla sınırladık. Yani, CHP ile.

2014 Yerel seçimlerinde CHP, diğer adaylar açıklanmadan çok önce Büyükşehir adayını Aziz Kocaoğlu olarak atadı.

Hatalar zincirinin en büyüğü bu erken belirlemeydi.

Sonradan anlaşıldı ki, içlerinde birçok malum FETÖ’cü çetecilerin de bulunduğu bazı görevlilerin İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne karşı yaptığı operasyonlarda 400 yıl ceza tehdidi ile karşı karşıya gelen, yani önce mağdur olan, sonra mağduriyeti parti içinde ustaca kullanan Kocaoğlu’na karşı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başka aday adayına bakamadı bile.

Bu felaketin başlama noktası işte bu mağduriyet atmosferiydi.

Kocaoğlu’nun mağdur olduğu algısı kendisi için şans ve fırsata dönüştü. Bunu ustaca kullandı.

Onlarca Büyükşehir Belediyesi bürokratı ve çalışanı, gözaltına alınarak, aylarca hapis yatarak gerçekten mağdur oldular.

Mağdur olanlardan birisi de gazetemizde köşe yazıları yayınlanan yıllarca Kocaoğlu’nun dibinde çalışan İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Genel Sekreteri Ersu Hızır’dır.

Ersu Bey yıllardan beri susuyor.

Acaba bu derin suskunluğunu ne zaman bozacak?

Aziz Kocaoğlu, o dönemki bazı mevcut belediye başkanlarını ve bazı yeni aday adaylarını kesinlikle istemiyordu.

Bunun için adaylıktan çekilme tehditlerine varan davranışlar sergilendi. Bazılarıyla açık savaştan çekinmedi.

Daire başkanı atar gibi metropol ilçe belediye başkanı belirlediler.

Gerçi bunu açıkça yapmıyordu.

Hatta Aliağa eski Belediye Başkanı ve milletvekili Hakkı Ülkü’ye listeler açıklanmadan 2-3 gün öncesi İZFAŞ’da yüzüne ‘senden iyisi mi olacak abi?’ demiş.

Aday belirleme günü gece üçlere kadar aday listesinde adı olan Hakkı Ülkü’nün listeden çıkartılması gece yarısı 3-4 kişiyle Genel Başkan’ın odasına giden zamanın İl Başkanı Alaattin Yüksel aracılığıyla ve ‘Kocaoğlu çekilir ha’ baskısıyla sağlanmadı mı?

En azından Hakkı Ülkü böyle söylüyor.

Dahası da var… Ertesi günü Hakkı Ülkü, Genel Merkezde “madem beni yapmıyorsunuz, niçin en zayıf aday olan Barış Eroğlu’nu aday gösteriyorsunuz ?” 

“Bari eski ilçe başkanımız Özlem Hanımı aday gösterin. Hem de kadın belediye başkan adayımız olur” diye boşuna çırpınıp durmuş…

Aliağa’da sonuçta Hakkı Ülkü, DSP adayı olunca oylar bölündü ve hiç hesapta olmayan MHP adayı seçimleri kazandı.

Evet, Hakkı Ülkü öfkeyle gidip DSP’den aday olmasıyla siyaseten intihar etmiş oldu. Bu da partililer nezdinde suç olarak görüldü.

Ama onu bu hatayı yapmaya adeta zorlayan güruhun hiç mi suçu yok? Onlar hesap ödediler mi? Halen mağduru oynamaya çalışıyorlar.

Arkadaşlarının onurlarıyla oynayan, onları küçük düşüren Kocaoğlu ve yandaşları en az hata yapanlar kadar suçlu ve sorumludurlar.

Ama artık CHP’liler başta olmak üzere İzmirliler bu güruhtan ve hele Kocaoğlu’nun yönetim zafiyetinden bıktı…

Anladık, siyasette, özellikle CHP ‘de, vefa yok.  

Tabii, aslında siyasi partilerimizde parti içi demokrasi AB standartlarında olsa belki ille de vefa o kadar gerekli de olmayacak.

Ama burası Türkiye!

Bu durumda 40 yıllık yol arkadaşların sümkürülmüş mendil gibi fırlatılıp atılması, dostların onurlarıyla böyle oynanması yakışık alıyor mu?

Yol arkadaşlarında değişim yapacaksan düne kadar birlikte yürüdüğün dostlarının onurunu kırmadan, hatta onları onore ederek bunu yapacaksın!

Yoksa arkanda kırgın, öfkeli, küskün eski dostlar kalır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar