Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

'Özerklik'? No, thanks!

Yabancı bazı politikacı ve diplomatlarla konuşursanız, söz döner dolaşır, ya Ermeni veya Kürt sorunu konusuna dayanır.

Geçenlerde yine o meşhur soruyla karşılaştım:

“Kürtlere niçin otonomi, yani özerklik vermiyorsunuz ?

Hiç Anadolu’yu görmemiş olsa da ‘der wilde Kürdistan’ romanını yazan Karl May’ın kitabını okuyan veya bu kitabın varlığını duyanlar bazen safça, bazen de politik hesaplarla bu soruyu sorarlar.

Belli ki Anadolu tarihini, en azından Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluşunu anlayamamışlar.

Tarihçi değilim. Ama bazı şeyleri olduğundan karmaşık görmeye çok alışmışız!

Sorunlarımızı karmaşık değil, daha basit düşünerek daha kolay çözebiliriz.

‘Özerkliği nerede verelim’ diye sordum. Cevabı beklemeden aşağıdaki cümleleri sıraladım:

‘Örneğin Diyarbakır’ın, Siirt’in, Hakkâri’nin ve bazı başka Doğu illerinde bazı mahalle ve ilçelerinde mi?’

‘Diğer Kürtlere haksızlık yapıyorsunuz !’

‘Yani, İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Adana… vs, diğer kentlerdeki Kürt kökenli insanlara özerklik hakkını niçin istemiyorsunuz?’

‘İstanbul’daki, İzmir’deki Kürt kökenli yurttaşlara haksızlık olmuyor mu?

‘Ailelerin çoğu artık evlilikler yoluyla da iç içe girmiştir. Onlara nasıl özerklik vereceğiz?’

‘Onların hakkı niye gündeme getirilmiyor ?’

Yoksa Kürt kartı kullanılarak amaç sadece Türkiye’nin bir bölgesinin başka ekonomik, siyasi ve stratejik amaçlarla bölünüp alınması mı?

‘Bakın, Türkiye”de toplumlarımız o kadar iç içe girmiştir ki artık pratik olarak toplumum tümü istese bile böyle bir özerklik yapılanması pratik olarak mümkün değildir.’

‘Yani bir imkânsızlık hali vardır.’

Bu kadar iç içe girmiş toplumu terör yöntemleriyle bölüp parçalamaya çalışmak toplu cinayettir.

Mümkün olmayan bir amaç için kan dökmek, can almak ve kötülük yapmaktır.

Sorun etnik sebeplere dayandırılmaya çalışılıyorsa da, aslında coğrafi, emperyalist geo-stratejik emellerin beslediği bir sorundur.

Kürt veya başka her topluluğun kültürel ve hatta kimlik talepleri bile tam demokratikleşmeyle sağlanabilir. Yeter ki emperyalizmin kucağına oturulmasın!

Yani çözüm, çağdaş hukuk devleti ilkelerine, daha çok sahip çıkmaktır.

Çözüm sadece ve sadece tam özgürlük ve demokrasi koşulları yaratmaktır.

Her kim teröre başvuruyorsa onları tecrit, gerekiyorsa defetmektir.

Bölünme fobisine kapılmadan tüm topluluklarımız için, yani tümümüz için özgürlük ve hakların teminat altına alınmasıdır.

Çözüm; Herkes için tam Demokrasi, tam Özgürlüktür!

Yurtta Sulh, Cihanda Sulh temel şiarımızdır.

Türkiye’nin birliği, bütünlüğü ve güvenliği sırf kendisi için değildir.

Tüm Avrupa ve hatta dünya barışı için vazgeçilmezdir.

Kaybedilmiş Türkiye, kaybedilmiş Avrupa demektir !

Özellikle yurtdışındaki dost ve düşmanlarımız bilsin ki, bu şiarımızın bir de tersi vardır:

Yurtta savaş, cihanda savaş !”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar