Yobazlık ve hoşgörü!

Türkiye’de gericilikle mücadele etmek artık yasak!

Adım adım kurulan gerici-faşizan diktatörlük bunu yasaklamış bulunuyor.

Arka arkaya gelen soruşturmalar, daha bütün sonuçları ortadan kaldırılmamış olan ve büyük bir yalan üzerine kurulan Ergenekon, Balyoz gibi davalar aracılığıyla oluşturulan içtihat bu anlama geliyor.

Türkiye Soğuk Savaş kurbanı bir ülkedir.

Sosyalist Bloka ve yerel sol hareketlere karşı geliştirilen “Yeşil Kuşak” projesi beklenen tarihsel sonuçlarını yarattı.

Solun önünü kesmek için ılımlısından radikaline kadar bütün eğilimleriyle desteklenen İslamcı gericilik, sonuçta kendilerini büyüten gücü tasfiye etmeye başladı.

Afganistan’da Taliban’ı yaratanlar, Ortaçağ artığı Suudi rejimini ve Körfez emirliklerini ayakta tutanlar, Pakistan ve Mısır’da aydınlanma sürecini kesintiye uğratarak bu ülkeleri gericiliğe teslim edenler; bu geniş coğrafyanın zenginliklerini sömürmek isteyen ABD ve Batılı ortaklarıdır.

Çünkü insan bilincini siyasallaşmış din ile yeniden teslim almadan bu ahlak dışı egemenlik sürdürülemez hale gelmiştir.

Bu köşede dün de işaret ettik.

Kendi solunu sürekli ve sistematik olarak tasfiye eden Cumhuriyet, sonunda kendisi de tasfiye olarak dönüştü.

Ancak dinci bir rejim kurmanın tarihsel gerekçesini oluşturmak, onun ideolojik ve ahlaki arka planını kurmak için İslamcı-muhafazakâr güçlerin bir mağduriyet söylemine ihtiyaçları vardı.

Aydınlardan gelecek muhalefeti engellemek ve sicillerini temizlemek istiyorlardı.

Oysa islamcıların bu ülkeye ve topluma sunabilecekleri demokratik bir gelecek yoktu.

Onların sunacakları tek şey, kadınların köleleştirildiği, bilimin aklın esir alındığı, totaliter bir ortaçağ karanlığıydı.

Hoşgörü mü?

Aç çocukları, oruç tutmuyor diye iftar çadırlarından kovan, dahası onları dövenlerden hoşgörü beklenir mi?

Tıpkı tekbirle insan boğazı kesenlerden beklenmeyeceği gibi.

‘Yobazlık’ ve ‘hoşgörü’ yan yana gelemeyecek iki kavramdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar