Süleyman Karan

Süleyman Karan

Zaza, ‘Dağ Kürdü’, her sizi eleştiren de ‘faşist’ he mi?!

Kolay bir iş değil, bu zamanda etnik temelli bir politikayla radikal demokrat söylemi bir arada götürmek ve bir de bunu kendi içindeki şoven milliyetçiden başlayıp marksist çizgiye uzanan parçalı siyaset içinde gerçekleştirmek... Bir de üstüne üstlük, bunu dört farkı ülkedeki farklı politik ve jeostratejik kaygan zeminde dengelemeye çalışmak. Hatta imkansız bir iş! Ama bu demek değil ki, liberal, demokrat, sosyalist, özgürlükçü kesimlerden gelen eleştirilere, sekterce ve güruh halinde saldırma hakları var. Bunu bir alışkanlık haline getirmeye başladılar. Bahane de hazır, onlar dışında herkes ‘şoven ulusalcı’!

Her eleştiriye saldırma adeti

Zaten varolan bu sekter eğilim (işin enteresanı demokrasi mücadelesine katılmak yerine, orada burada ahkam kesenlerden çıkıyor bu sesler, yani mesela HDP il veya ilçe örgütlerinden değil de, Cihangir’in sözde radikal demokrat çeyrek aydınlarından), referandum sonrasında iyiden iyiye ayyuka çıktı. Her kim ki, PYD ya da YPG veyahut SDG’ye (Suriye Demokratik Güçleri, yani YPG’nin ağırlıkta olduğu ABD ile birlikte hareket eden oluşum) yönelik her eleştiri yapmaya kalksın, müthiş hakaretlerle bastırılmaya çalışılıyor.

Rakka’ya giderken gözü karartmak

Tabka ve Rakka operasyonlarıyla paralel başlayan bu hezeyanın, sebebini siyaseten anlamak mümkün ama ahlaken bunu kabullenmek imkansız. Bugüne kadar ‘küçük hatalar’ diye geçiştirdiğimiz, görmezden gelinen bir eğilim, artık ayan beyan ortada... Rojava’da, muhalif kesimlere, bunun yanı sıra Hıristiyan Araplar ve Türkmenler’e yönelik ‘demokratik özerklik’ uygulamaları ve kantonun kimin kantonu olduğuna dair yaklaşımlar aslında bazı şeylerin ipucunu veriyordu, ama henüz yeni bir dönem olduğundan, ‘deği- şir, oturur’ gerekçesiyle pek de üzerine gidilmemişti. Tıpkı Haseki’nin demograifk yapısındaki manipülasyonlar gibi...

ABD cici, Ruslar emperyalist!

Şimdi her eleştiriye sosyal medyada linç girişimleriyle yanıt vermeye çalışan bu kesim, Rus emperyalizmden söz etmeye başladı. Sebep, şu Palmira meselesi... Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un açıkladığı o ‘örtülü’ uzlaşma; SDG’nin IŞİD ile yaptığı zımni anlaşma... Bir kaçış yolu bırakıp IŞİD’e, simgesel önemi de bulunan Palmira’yı feda etmek. Diyeceksiniz ki, “Adamlar savaşıyor, boşa kan dökülmesin diye yapmışlardır anlaşmayı”... Yok kazın ayağı öyle değil! Mesele Suriye Ordusu’nu zora sokmak, böylece bir taşla iki kuş vurmak. Çok açık ki bir ABD taktiğinin uygulanması... Zira Suriye Ordusu, Palmira’ya giden yolları kapatmışken, işte tam da bu anda IŞİD’e yol vermenin başka bir açıklaması yok. Söz gelimi bu ger- çeği dile getirdiğinizde, papağanlar sürüsü ötmeye başlıyor: Tekerleme halinde ‘şoven Türk solcusu’ yaftasını yapıştırmak için teyakkuza geçiyorlar.

‘Zaza’ diye bir şey yokmuş!

Daha düne kadar Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulmamasına taraf olduklarını iddia edenler, bugün Suudi Arabistan ile işbirliği yapabileceklerini ilan edecek kıvama gelmiş bulunuyor. Bunu ben demiyorum, uydurmuyorum, yorum yapmıyorum, bunu açık açık dile getiren SDG Sözcüsü İlhem Ahmed...

Devam edelim... Türkiye’de bir parti kuruldu, bir etnik azınlık partisi... Adı, Zaza Halk Partisi... Ne beklersiniz, kendini ezilen ulus olarak tanımlayan ve bu alanda siyasi mücadele verenlerden, destek değil mi? Ne gezer!.. Büyük çoğunluk sessiz kalmakla yetindi, ancak tıpkı bundan yıllar önce Zazastan diye bir yayın çıkarmaya çalışan arkadaşlarımı, mecburi göçe zorlayan bir zihniyet, bu partiyi kuranları da MİT ajanı olmakla suçladı. Hadi bu da diyelim ki Türkiye halklarının genelindeki bir hastalıktan, komploculuktan kaynaklı olsun! Peki ama “Zaza diye bir halk yok, onlar Dağ Kürdü, Kürt olduklarının farkında değiller, kandırılmışlar” diyebilen sözde radikal demokratlara ne demeli? Size ne kardeşim, onlar kendilerini öyle görü- yor, size ne oluyor?

Suudiler’i sevmek, İhvan’a üzülmek

Gelelim şimdi Altan Tan’a... HDP kendini sosyalist olarak tanımlayan bir parti olmadığı için, tabii ki böyle İhvan yanlısı bir kişi de yer alabilir bu partide... Ancak ‘Kürtler’in önemli bir çoğunluğunun İhvan ve Hamas’ı desteklediği’ni büyük bir hevesle dile getirmesine, birkaç cılız ses dışında ses çıkmaması nedir? O Hamas değil midir ki, seküler ve anti-emperyalist Filistin mücadelesini iğdiş eden?.. Bir ulusal kurtuluş mücadelesini, ümmet mücadelesi seviyesine gerileten... Filistin Kurtuluş Örgütü’nu parçalamak için Amerikan uşağı İhvan tarafından piyasaya sürülen... Yok ama bu ara ABD değil emperyalist, Rusya emperyalist ya, İhvan da cici, Hamas da...

Bu bakış açısını biraz daha net olarak ortaya koymak için son bir örnek vereyim... Referandumda omuz omuza Hayır Meclisleri’nde ‘Başkanlığa Hayır’ kampanyası için çalıştığımız arkadaşların mensup olduğu bir partiden bazılarının, birkaç günlüğüne gündeme ‘eyalet sistemi’ attığında birileri, “Biz başkanlığa karşı değildik zaten” açıklamalarını hayretle izledik. ‘Eyalet olsun da isterse bir diktatör de olsun’ kafasına da şahit olduk. İşte böyle bir şeymiş bu topraklarda radikal demokrasi!..

Şovenizme koşar adım Özetle...

Her demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren Türkiyeli, etnik ya da dini veyahut ideolojik sebeplerle tek bir kişinin ezilmesine göz yummaz, yumamaz. Her halkın kendi kaderini tayin hakkına da saygı duyar. Ama yine ifade özgürlüğü ve hümanist ahlak çerçevesinde de her türlü ittifaka girmeye, kendinden olmayan küçük azınlıkları, daha devlet olmadan ezmeye kalkan ezilen ulus milliyetçisini de eleştirmeden duramaz. Hiç boşuna her eleştiriye ‘ulusalcı’, ‘faşist’ yakıştırmasında bulunmayın, zira her aşırı milliyetçilik gibi ezilen ulus milliyetçiliği de akla zarardır. Bir bakmışsınız ‘mikro faşist’ oluvermişsiniz! Eğer hala olmamışsanız tabii...

Önceki ve Sonraki Yazılar