Bir Doğum Günü Yazısı

Erdoğan, Gezi Eylemlerinin kendisine yönelik bir darbe planının  gereği olduğuna inandırılmış.
O planı hazırladığı savı ile apar topar göz altına alınarak İstanbul Adalet Sarayı'na getirilen kadınlı erkekli 50'den fazla yurttaşın sabaha doğru  her hangi bir delil bulunamadığı anlaşılınca salıverilmelerinin yakınları tarafından nasıl coşku ile karşılandığını HALK TV ekranlarında izlerken, "eyvah" dedim "İstanbul Valisi, olayın başlangıç aşamasındaki hatalarının faturasını acımasızca Başbakanı'na yüklüyor!"

Dünkü kimi gazetelerde, benzer bir kanının iktidar partisinin özellikle İstanbul milletvekillerinin çoğu tarafından paylaşıldığına yönelik haberler ve yorumlar vardı.

Bir ülke boyutundaki mega kenti yönetecek basiret ve öngörüden yoksun olan İstanbul Bürokrasisi, silahsız, saldırısız barışçıl amaçları eylemlere adeta benzin dökerek "TOMA" lı kaba güçle yaklaştıkları için, olaylar Sultangazi ve Sultanbeyli gibi asayiş haritalarında kırmızı halka ile çevrilmiş bölgelere sirayet etmesi ile karşı karşıya kalmıştı.

Dahası, Ankara'da Dikmen gibi benzer özellik taşıyan bir yerleşim mekanı da, hele Suriye'deki yangınla burun buruna olan Antakya da bu temmuz sıcağını bile aratacak sıcaklığın haberleri ile gündemdeydi.
Polisin sabaha karşı darmadağın ettiği evlerden alıp, başlarını kolları ile bastıra bastıra Terörle Mücadele Şubesi'ne götürdüğü eylemcilerin görüntülerinin tam tersi de "Tarlabaşı  esnafı" olarak ekranlarda arzı endam eden otel sahibinin elinde kocaman pala ile çevrede korku yaratmasına karşın , yukarıdan geldiğine kuşku duyulmayan dokunulmazlık emirleri sonucunda , sokaklarda nasıl ali kıran baş kesen görevi yaptığı biliniyordu.

Kamuoyunun önlenemez tepkileri  Ankara'yı hayli sarmış olmalı ki, Sabri Çelebi adındaki bu imtiyazlı vatandaş, polis ile savcı/savcı ile Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi arasında 3 perdelik göstermelik bir "Adalet Kız. Sen Bu hallere mi Düşecektin!" adını kolaylıkla verebileceğimiz  güncel senaryonun figüranları arasında yer aldı.

Polisin telefonlarla rica ederek karakola çağırdığı Sabri Çelebi, sokakta neden olduğu o dehşet verici görüntülerin kahramanı olarak  sevk edildiği Nöbetçi Mahkemece "deliller toplanmış olduğu ve kendisinin kaçma şüphesi  bulunmadığı" gerekçesi ile salıverilmişti.

Çelebi'nin eşini de yanına alarak Fas'a uçtuğu haberleri, caddelerde ellerinde kalın sopalar bulunan Tayyip milislerinin kol gezdiği haberleri ile arka arkaya sıralanıyor.

Müslüman İş Adamları olarak bilinen MÜSİAD'ın verdiği iftarda konuşan Başbakan , o milisler tarafından darp edilerek yaşamlarına veda etmiş birer filiz olarak anılacak Ali İsmail Korkmaz'ın, Abdullah Cömert'in, Ethem Sarısülük'ün acılarından hiç mi hiç etkilenmemiş görüntüler vererek, ucu ve sonu gelmeyen darbe masallarından söz ediyor.

Ve, internet ekranlarına düşen bir fotoğrafta  AKP'nin palalı milis çavuşu Çelebi'nin çoktaan Fas'a uçtuğunu  bildiren görüntüler var.

Kendisini, "bu yurttaş kaçmaz" diye güven içinde bırakmış olan düzenin sahiplerine dilini mi çıkartıyor?
Yoksa nanik mi yapıyor?

+1 kanalının da icabına bakılmış. Uğur Dündar ve ekibinin üstünde "tamamen demokratik" bir operasyon yapılmış ve kanalı finanse eden genç işadamımız dostça ikna edilmiş!

Demek ki, onca sayısız kanal arasında, halkın haber alma hakkını dürüstçe kollayan, elde bir tek HALK TV kaldı. Ötekiler de Tek Adam bir ağzını açtı mı, yayınlarını keserek kameraları ona çevirmeyi vazgeçilmez görev bilen söz de TV'ler var!

Bugün 13 Temmuz. Tam 87 yaşıma girdim. Ama böyle kahpe bir devran görmedim.

Önceki ve Sonraki Yazılar