
Ömer Adıgüzel
Oyunbozan Olmak
Oyun, insanın en doğal iletişim biçimlerinden biridir. Çocukluktan itibaren bizi şekillendirir, duygusal ve sosyal dünyamızı besler. Ancak oyun, sadece eğlence aracı değildir; içinde rekabet, çatışma ve çözüm barındırır. Kendi kuralları olan, katılanların bu kuralları kabul ederek başladığı bir süreçtir. Ve her oyun gibi, yaşam da kuralları olan bir sahnedir.
Çoğu oyun, yarışma ögesi taşıdığı için aynı zamanda bir rekabeti de içerir. Rekabet oyunların ayrılmaz bir parçasıdır. Bu durum bir çatışma olarak karşımıza çıkar ve oyun sürecinde bu çatışmanın olası gerilimlere rağmen çözülmesi gerekir. Yarışmaya dayalı oyunlar, tıpkı yaşamdaki çeşitli eylem durumları gibi farklı çatışmaları içinde barındırır. Kazanmak kadar kaybetmek de sürecin doğal bir sonucudur. Oyuna giren herkes, ya kazanmak ister ya da kaybetmekten kaçınmaya çalışır. Ancak önemli olan, kazanmanın ve kaybetmenin doğal bir denge içinde olduğunu kabul etmektir. Bir oyun başladığında kazananı ve kaybedeni olur, ama en önemlisi, herkes oyunun kurallarını baştan kabul ederek sürece dâhil olur.
Oyun, sonucu belirsiz bir serüvendir. Gerilim, heyecan ve değişken dinamikler, oyunun gerçek yapısını oluşturur. Eğer heyecan yoksa oyun ya oynanmaz ya da sürdürülemez. Başlayan bir oyun sonlandırılır. Oyun tekrarlanabilir. Kazanan ve kaybeden rol değiştirebilir. Kazanma ya da kazanmama ihtimali oyunlardaki gerilim durumunu da hep canlı tutar.
Oyunda önemli olan hep kazanmak değil, kazanmanın ve mağlup olmanın normal bir sonuç olduğunu kabul etmektir. Oyuna hiç girmemek de seçeneklerden biridir. Bir oyuna başlamadan önce kurallar bellidir ve taraflar bu kurallar çerçevesinde oyunun içine dâhil olurlar. Taraflardan birinin “Ben kuralları tanımıyorum, bundan sonra oyun benim kurallarımla oynanacak.” deme hakkı yoktur.
Ancak her oyunun bir dengesi vardır ve bu dengeyi bozanlar her zaman çıkar. İşte bu noktada oyunbozanlar devreye girer. Oyunbozan, kaybedeceğini anladığında oyunu yarıda bırakandır. Sahadan çekilen, kuralları değiştirmeye çalışan, hatta kazanmak için rakiplerini suçlayan kişidir. Birlikte kararlaştırılmış işten vazgeçen, oyunu kurallarına göre oynamayan kişidir. Oynamıyorum deyip topunu alıp giden ya da rakibine iftira atarak onu oyun dışına itmeye çalışan... Tanıdık geldi mi?
Bir oyunbozan, futbol maçında yenileceğini fark edince sahayı terk edebilir ya da "O bana bilerek vurdu!" diyerek en iyi oyuncuyu oyundan attırmaya çalışabilir. Ama unuttuğu bir şey vardır: Oyuncular değişir, sahalar yenilenir, ama oyun devam eder. Hiçbir oyunbozan, oyunun sonsuza kadar sürmesini engelleyemez.
Hayat da bir oyun gibidir. Kurallar bellidir, herkes buna göre hareket eder. Eğer bir taraf yalnızca kendi keyfine göre oyunu bozmaya çalışırsa, er ya da geç sistemin dışına itilir. Gerçek kazananları ve kaybedenleri zaman belirler. Ve zaman, oyunu bozanları değil, mücadele edenleri hatırlar.
O zaman sormak gerekiyor: Siz oyunun bir parçası mısınız, yoksa yalnızca bozmak için mi buradasınız?