Bu psikolojiyle nereye dek…

Bu psikolojiyle nereye dek…

Neye inanmalı?

“Evde kal” uyarısına uyup da, bu sorunun yanıtının ne olduğunu düşünmeyen yoktur kanımca!

Tamam, bir salgın yaşanıyor!

Tamam, bu salgın bölgesel değil, küresel!

Tamam, gelişmiş/ gelişmemiş, varsıl/ yoksul, saray/ gecekondu ayırmadan herkesin korkulu düşü olmayı sürdürüyor!

Her nedenli önlem biçimleri ayrı bile olsa, daha önceden yaşanan salgınların hiç birine benzemiyor; yalıda yaşayan, kabarık banka hesapları olan, zaman buldukça kabadayılık yapmaktan geri kalmayan, silah fabrikalarının baş aktörleri olan, gelişmiş olduğunu dile getiren…

Herkesi kıskıvrak yakalama gücü var, bu salgına neden olan corona virüsün!

***

Günler boyunca evde olup da; bir evde bulunanın, bir de tevi ekranında konuşanın sözleri arasında gelip-gidildiğini düşünün…

Dünyada aylardır, ülkemizde bir ayı aşkın süredir konuşulanları baştan/ bu güne alt-alta koyduğunuzda; tıpkı olgu sayısı/ can kaybı grafiğinde olduğu gibi yerinde durmayan/ değişken iniş-çıkışların olduğunu göreceksiniz!

Daha bir ay kadar önce, ülkemizde uzmanların bir “maske” konusunda neler söylediklerini, maskesiz/ taşıyıcı olamayan yurttaşların çekinecek bir durumunun olmadığını günlerce yinelediklerini anımsamayan yoktur!

Hadi bir “maske” demeyelim de; bir mendil, bir peçete, ya da benzeri bir koruma yönteminin salık verilmesi zor gibi…

***

Sokağa, pazara, işe giderken neler yapılacağı, kime ne denli yakın olunacağı, kimlerden uzak durulacağı, nelere dikkat edilmesi gerektiği yurttaşın anlayacağı ölçünün dışına çıkılıyor çoğu zaman!

Temizlik konusu, bu güne değin halkın bilmediği/ önemsemediği bir konu gibi, bir de abartılarak örneklendirildikçe; cemaatçilerin “başlarını taşa-duvara” vurdukları, salya-sümük ağıtlar yaptıkları söylemler geliyor aklıma…

Eli şuradan tutacaksın, buradan aşağısını ovacaksın, bol su ile sabun kullanacaksın, havluyu tek sen kullanacaksın, ev içerisinde de aralık bırakacaksın…

Konuşmacıların suyu/ sabunu ortak söylemelerine karşın, bir “temizlik” konusunda bile “evde kal” uyarısına uyanları tedirgin edişleri, köşeye sıkışmalarına neden olmaları, ne yapacağı konusunda ikircikliklerle dolu izlencelerin karşısında gün geçirdiklerini unutmamak gerek!

***

Bu salgın ne zaman bitecek?

Şöyle sanılıyor:

CÖ (corona öncesi) ile CS (corona sonrası) diye bir şey olmayacak, kalabalık yerler dolup taşacak, stadyumların/ miting alanlarının adım atılacak yerlerinin olmadığı günler yaşanacak, sokaklarda/ plajlarda iç-içe olunacak günlerin ne zaman geleceği soruluyor gibi…

“Bilgi” adı altında yurttaşlara verilen, sanki sarmaş/ dolaş olunacak günler yaşanacakmış gibi “algı” oluşturan, hiç de yararlı yaklaşım içerisinde değiller gelecek için…

Sanki corona virüs bitince her şey bitecek!

Daha bu güne değin nereden, nasıl, hangi koşullarda yayıldığı konusunda bile “kesin” bilgi verilmedi!

Doğal ortamda mı oluştu, laboratuvar ortamında mı geliştirildi; hangisiyse nedeni, gerekçeleri bugün için karanlık…

Bazı özellikleri konusunda tartışmalar sürerken, yeni bir virüse dönüşmeyeceğinin güvencesi yokken, salgının biteceği gün konusunda sorularının yanıtlandığı görülüyor…

Unutulacak gibi…

***

Söz kalabalığına, üç satırlık söylenecekleri sayfalarca anlatmaya ne gerek var anlamıyorum…

Şu an için de, bundan sonrası için de şunları söylemek yetiyor olmalı:

Dışarı çıkarken maske kullan,

Sosyal yaşamda iki metrelik ölçüyü uygula,

Elini ağza, buruna, göze dokundurma,

Eve girişte üst giysilerini balkonda çıkar,

Elini- yüzünü su-sabun kullanarak iyice yıka…

Yalnız bu gün için değil, CS’sı için de bunun böyle olacağı bilinmekle birlikte, kalabalık/ insanların aklını karıştıran söylemler yurttaşı yoruyor!

İşsizlikle sınan, açlık sınırı altında yaşamaya zorlan, düşündüklerini söylerken sınırlan, alım gücün yokluğuna inan, doğanın talanına tanık ol, sınıfsal farklılıkları gör…

Bir de salgın sonrası; bu psikolojiyle nereye dek gidilebilir ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar