Avrupa’da göçmenler tehlikede

Avrupa’da göçmenler tehlikede

Salgın nedeniyle Avrupa’da göçmenler tehlikede

Prof. Dr. Ali Arayıcı/PARİS

Bugün, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşamak zorunda kalan sığınmacı ve göçmen emekçilerin toplam sayısı 272 milyon. Bunun 25-30 milyonu Avrupa’da yaşıyor. Sığınmacı ve göçmen emekçiler, Covid-19 salgını nedeniyle; çok zor ve güç koşullarda ayakta durmaya ve yaşama tutunmaya çalışıyor. Salgınla birlikte, sığınmacı, göçmen emekçi ve çocuklarına yönelik; ırkçılık, ayrımcılık, nefret söylemi, İslam karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı giderek daha da arttı.

Bu sorun karşısında birçok Avrupa ülkesi, sığınmacı ve göçmenlere yardım yapmak ve sorunlarına temelden çözüm yolu bulmak yerine; zorla uygulanan kısıtlayıcı önlemlere ve polisiye tedbirlere başvurdu. Özellikle, «modern köleler» olarak adlandırılan oturma-çalışma kartı olmayan kaçak göçmenler; salgınla birlikte en temel insan hakları olan tıbbi erişimleri ve durumları olmadığı için, ölüm-kalım mücadelesi vermek suretiyle “hayatta kalabilme” kaygısı içinde.

IRKÇILIK ARTTI

Bugün, göçmen emekçi ve sığınmacı bulunduran Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Avusturya, Belçika, Hollanda başta olmak üzere, Avrupa’nın bazı kapitalist/emperyalist ülkelerinde Covid-19 salgınıyla birlikte dışlanma, ayrımcılık, “ötekileştirme” ve ırkçılığın giderek arttığı görülüyor. Göçmenler için, yaşama direnme zorlaşarak çekilmez bir hale geldi. Bu durum, gözden kaçırılıp büyük bir tehlike oluşturduğu için, gelecekte insani bir felâketin habercisi olabilir.

Covid-19 salgının yanında, birde açlıkla mücadele içinde bulunan, kötü yaşam koşullarında ölüm-kalım savaşı veren, yaşama tutunmaya çalışan kaçak göçmenlere ve sığınmacılara karşı her türlü ayrımcılığa, dışlamaya, “ötekileştirme”ye ve ırkçılığa kesinlikle son verilmeli. Irkçılık ve ayrımcılık, insan temel haklarına aykırı ve demokrasiyle bağdaşmayan bir insanlık suçudur. Bunu yapanlara karşı, yasal önlemler alınmalı ve en ağır cezalar verilmeli.

Devletin ilgili birim ve kurumları, bu konuda gerekli caydırıcı yasal önlemleri ve tedbirleri süresinde almalıdır. Sığınmacı ve göçmenlere karşı, her hangi bir ayrımcılık, dışlama, “ötekileştirme” ve ırkçılık yapılmaksızın; sosyal yardımlar kapsamında, salgın mücadelesi süresince, sığınmacı ve kaçak göçmenler başta olmak üzere, işsiz-güçsüz ve yoksul kesimlere; yiyecek-içecek, giyecek ve düzenli nakit yardımında bulunulması kaçınılmaz.

KARTSIZLARIN DURUMU

Avrupa’da salgından doğal olarak tüm sığınmacı ve göçmenler etkilendiği gibi, en fazla da oturma-çalışma kartı olmayan ve boğaz tokluğuna «modern köleler» gibi çalışan kaçak göçmenler etkileniyor. Kötü ve zor koşullarda ölüm-kalım mücadelesi veren, bunların sayısı milyonları buluyor. Bunların çoğu, temel sağlık hizmetlerine erişmeksizin, sağlığa elverişli olmayan yerlerde, sokaklarda, sağda-solda, metro altı, derme-çatma baraka ve çadırlarda yaşıyor.

Avrupa’nın farklı ülkelerinde yaşayan bunların büyük bir kesimi, salgının yanında en fazla da açlık ve yoklukla mücadele ettiği bir gerçektir. Bunlar, önemsiz işler yaparak, plastik toplayarak, yiyecek ve ev ürünleri satarak, lokantalarda, temizlik işlerinde, inşaatlarda ve dikim atölyelerinde; zor koşullarda boğaz tokluğuna «modern köleler» gibi çalışarak yaşam mücadelesi vermektedir. koronavirüs salgını nedeniyle, şu anda bu gayri resmi işlerini bile yapamaz durumda.

Salgına karşı, savunmasız durumda olan bu kaçak göçmenler arasında pek çok insan salgınla birlikte, açlık ve çaresizlikten dolayı yaşamını yitirdi. Bu insanlar arasında, yaşamlarını her an yitirme riski altında yaşayanların sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Kötü yaşam koşullarına karşı, ayakta kalma mücadelesi veren göçmen, sığınmacı ve kaçak göçmenler için; ivedilikle acil eylem plânları gündeme getirerek kalıcı bir çözüm yolu bulunulmalı.

AÇLIK TEHLİKESİ

Bugün, Avrupa’daki göçmenlerin önemli bir kesimi salgınla mücadele etmenin yanında; birde açlık ve yokluk sorunuyla da karşı karşıya. Salgın öncesinde bile, büyük bir yoksulluğa rağmen, yaşama tutunma ve ayakta kalma mücadelesi veren bu insanlar için olağanüstü yeni bir dönem başladı. Normal koşullarda bile, yeterince en temel insan haklarına erişememe durumunun, salgınla birlikte, dışlanma, ayrımcılık ve ırkçılığın artmasına neden oldu.

Avrupa’nın neredeyse bütün ülkesinde, sığınmacı ve göçmen emekçiler, salgın nedeniyle büyük bir endişe içinde yaşıyor. Bu salgın, Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere gibi Avrupa’nın bazı kapitalist/emperyalist ülkelerinde; yaşayan milyonlarca göçmenin geleceği için, yok edici bir felâket sinyali vermeye devam ediyor. Bu durum, oturma-çalışma kartı olmayan ve bulundukları ülkelerde boğaz tokluğuna kaçak çalışanlar için, daha vahim ve kötü bir durumdur.

Bu olumsuz durum karşısında, Avrupa’da birçok ülkenin yetersiz ve çaresiz kaldığı rahatlıkla söylenebilir. İtalya, İspanya, İsveç, Hollanda, Fransa, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde; salgından etkilenen göçmen emekçi ve sığınmacılar çok ağır bir bedel ödedi. Binlerce göçmen, salgın ve açlık nedeniyle yaşamına son verdi. Bu arada, yüzlerce Türkiye kökenli göçmen emekçide yaşamını yitirdi. Binlercesi ise, hastanelerde solunum yardımıyla yaşama tutunmaya çalışıyor.

NE YAPILMALI?

Bu konuda, ivedilikle harekete geçilerek acil olarak şu etkinliklerin yapılması gerekir:

1- Sosyal yardımlar kapsamında Covid-19 mücadelesi süresince, yasal konumda ya da kaçak bir pozisyonda olan sığınmacı ve göçmenlere düzenli nakit yardımında bulunulması.
2- Sığınmacı ve yoksul göçmenlerin gıda temininde sorun yaşanmaması için, her türlü erzak desteği, içecek ve sıcak yemek desteği verilmesi.
3- Özellikle, oturma-çalışma kartı olmayan kaçak göçmenlerin çok çabuk ulaşabileceği, mobil gezici sağlık hizmeti verilmesi ve düzenli olarak bilgilendirmenin yapılması.
4- İlaç katkı paylarının salgınla mücadele süresince, kesin olarak ortadan kaldırılması. Her türlü tedavi masraflarının devlet tarafından ücretsiz karşılanması.
5- Covid-19 şüphesi gösteren evsizlerin izolasyonda oldukları süre içinde, düzenli besleyici gıda almalarının sağlanması ve sağlık personeli desteği olan mekanların tahsis edilmesi.
6- Ekonomik olarak zor koşullarda olan sığınmacı ve göçmenlere, içinde maske, deterjan, sabun, kolonya, kağıt mendil gibi malzemelerin bulunduğu hijyen malzemelerinin dağıtılması.
7- Salgını süresince su, elektrik, iletişim, doğal gaz faturalarının ödemesinin ertelenmesi, ödemelerin zamana yayılması ve olanaklı ise faturaların devlet tarafından karşılanması.
8- Salgın süresi içinde suyu, elektriği, iletişimi, doğal gazı kesik olanlara; ivedilikle su, elektrik, doğal gaz ve iletişim hizmetlerinin yeniden verilmesi.
9- Sığınmacı ve göçmen nüfusun yoğun olarak yaşadıkları mahallelerin, temiz tutulması ve düzenli aralıklarda dezenfeksiyon yapılması ve bu konuda gerekli tüm tedbirlerin alınması.
10- Sosyo-ekonomik, eğitsel-kültürel, siyasal, sanatsal yaşamın ve dayanışmanın bir parçası olan dernek ve toplantı yerlerinde; sayısal büyük kalabalıkların oluşmasının önlenmesi.
11- Salgına karşı, dünyada geçerli olan genel kurallara (maske takma zorunluluğu, temizlik ve mesafe kuralları) kesinlikle uyulması ve bunlara saygı duyulması.