IŞİD lideri MOSSAD ajanı çıktı
IŞİD örgütünün aslında ABD-İsrail güçlerinin sosyal mühendislik eseri olduğu gökyüzünün mavi renginde olduğu kadar gerçek.
Örgüt bayrağındaki siyah ve beyaz renkler kadar açık. Alternatif bazı haber kaynakları okuyucusu için bu durum gayet açık olabilir, ancak, bu makale IŞİD örgütünün arkasında gerçekten kimin olduğu konusunda hala da yeterli bilgi sahibi olmayan çoğunluk için kaleme alınmıştır. Hangi tanımlamayla adlandırılsa adlandırılsın yine değişen bir şey olmaz; – IŞİD, İslam Devleti (İD) veya DEAŞ (ISIS, ISIL, IS) – ; IŞİD örgütü bazı jeopolitik hedeflere ulaşmak üzere ABD ve İsrail yönetimlerinin mühendislik eseri olarak peydahlandı. Bu örgüt, Suriye ve Irak gibi bazı seküler ve Şii Arap yönetimlerini terörize etmek ve daha sonra yıkmak üzere tasarlanan dinsel bir hilkat, köktenci bir yapılanma ve Sünni terörist bir organizasyondur. Ama hiç te “İslami” değildir. Örgüt mensupları Müslüman olabilir ve İslam Devletini de savunabilirler. Ancak, en çok Siyonizm’in hedeflerine hizmet ediyorlar.
Birçok insanın IŞİD örgütünün belirlediği hedef uğruna mücadele vermesi çok şaşırtıcı değil mi? Dünya kamuoyu özellikle İslami terörizm ve İslam gibi kavramlar etrafında dolaşan, aldatıcı bir söylem olan terörle mücadele propagandası bombardımanına maruz kaldı. Aslında IŞİD örgütünü tanımlayan en doğru ifade; Siyo-İslami veya radikal Siyo-İslam şeklinde olabilir. CIA ve Mossad gibi gizli istihbarat servisleri böylesi bir örgütü kotarmak üzere kolları sıvamışlardı. İŞİD örgütünün ABD – İsrail güçlerinin sosyal mühendislik eseri olduğuna dair bazı çarpıcı noktalar aşağıya çıkarılmıştır:
Kamuoyu IŞİD Örgütü varlığında DIA Doc’ten sızan bilgilerden haberdar oldu.
Savunma İstihbarat Ajansı DIA (Defence Intelligence Agency) küresel düzeyde faaliyet gösteren 16 askeri istihbarat servislerinden birisidir. Adli İzleme Örgütü’nün (Judicial Watch) elde ettiği sızan belgelere göre DIA 12 Ağustos 2012’de şöyle bir bilgi rapor etmiştir:
“Batı Suriye’de (Haseke ve Deyrizor) ilan edilmiş veya adı konulmamış bir Selefi Eyaleti kurma olasılığı olduğunu… Suriye’deki muhalefeti destekleyen güçlerin, Suriye yönetimini izole etmek amacıyla, istedikleri şey tam da böylesi bir durumdur.”
IŞİD örgütü daha siyaset sahnesine çıkmadan önce bu istihbarat bilgisi kaleme alınıp, rapor edilmiş. Örgüt saldırılarının hiç birisi halkın isyanı sonucu öyle kendiliğinden baş göstermiş değil, tam aksine, muhalefet güçlerini kontrol altına almak amacıyla, adeta bir orkestra kurmak misali, önceden tasarlanmış bir örgütsel organizasyon faaliyetleri. “Muhalefeti destekleyen güçler” diye kastedilen yönetimler; yerine göre Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esadı devirmek üzere ABD – Birleşik Krallık – İsrail ekseni tarafından desteklenen Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar Monarşiliği gibi Körfez İşbirliği Konseyi (GCC) ülkeleri.
Bu makalede altı çizildiği gibi Suriye Kara Savaşı başlama arifesindeyiz. Üçüncü Dünya Savaşı yavaş yavaş baş gösteriyor. ABD bölgedeki Sünni yönetimleri desteklerken, Rusya, Çin ve Hindistan yönetimleri de bölgedeki Şii ülkeleri destekliyorlar. Büyük güçlerin bu şekilde etki alanı oluşturmak üzere paylaşımı Üçüncü Dünya Savaşının patlak verme potansiyeli olduğuna dair somut işaretleri şeklinde okunabilir.
IŞİD örgütü hiçbir zaman İsrail’i hedef almadı
IŞİD örgüt militanlarının şimdiye kadar İsrail’e hiç saldırmamış olması oldukça garip ve şüphe uyandıran bir durum. Bu olgu IŞİD örgütünün aslında İsrail güçleri tarafından kontrol edildiğinin başka bir göstergesi oluyor. IŞİD örgütü faaliyetleri şayet, İsrail yönetimi tarafından perde arkasında orkestrasyonu düzenlenmeyip, bağımsız ve halkın bağrından çıkan gerçek bir ayaklanma ise, İsrail’in kurulduğu 1948 yılından bu yana, neredeyse komşusu bütün Müslüman ülkelere saldıran bu Siyonist rejime şimdiye kadar neden hiç saldırmış değil? İsrail daha önce Mısır’a, Suriye’ye ve Lübnan’a saldırmıştı ve elbette Filistin’i de kırıp geçirdi. İsrail yönetimi sürekli ve sistematik olarak komşu Arap ülkelerini içerden bölmek ve bu ülkeleri zapt etmek çabası içinde oldu. İsrail durmadan İslami terörizmden yakınıyor. IŞİD örgütü, İslami terörizmin eli kanlı ve barbarlık hükümranı olarak sahneye çıktığı zamandan bu yana, İsrail ile bir anlaşmazlık yaşadığına tanıklık eden yok ve masum Müslüman topluluklara karşı haksız yere kitlesel saldırılarda bulunan İsrail rejimini hedef alma gereğini de hiç duymadı. IŞİD örgütünün İsrail yönetimine karşı bu tutumu güvenirliği zedeleyen bir dikkat noktası.
İsrail yönetimi ve IŞİD örgütü arasında hiçbir çatışma yaşanmıyor, âdete birbirlerine destek veriyorlar. İsrail yönetimi yaralı IŞİD militanları ve Esad karşıtı diğer savaşçıları kendi hastanelerde tedavi ettirdi. Ölümcül düşmanlar mı veya en iyi dostları mı?
IŞİD Örgütüne tahsis edilen Toyota kamyonetleri
Örgütün kullandığı Toyota marka pikap filosu nereden temin ediliyor? sorusunu sormamız gerekiyor. Görsel medyaya yansıyan fotoğraflar örgütün Toyota marka araç filosuna sahip olduğu izlenimi veriyor? Ve neden Toyota? Hep te aynı model ve aynı renk.
“Resmi hikâye, IŞİD örgütü, ABD yönetimi tarafından monte edilmemiş tekerlek ve diğer aksamlar şeklinde “iyi teröristler” El-Nusra’ya verilmiş ve IŞİD örgütü de El Nusra’dan çalmıştır şeklinde. Bu konuda araştırma yapılmasını gerektiren birkaç soru sorulması ihtiyacı hâsıl oluyor;
En azından, ABD yönetimi SUV model araç filosu anlamına gelen bu araçları neden terörist kabul edilen bir örgüte veriyor? Bu arada, kaç araç filosu söz konusu, acaba? ABD yönetimi IŞİD örgütüne tam olarak kaç kamyonet sağlamıştır? IŞİD örgütü bu kadar ihtişamlı araç koleksiyonunu nerede muhafaza ediyor? Söz konusu bu araçların hepsi neden sadece Toyota model? Bu durum terörist bir faaliyetin icrası gereği mi? Yoksa ABD yönetiminin bir tercihi mi? Toyota model araç filosu bir ortaklığın ifadesi mi? Yoksa IŞİD örgütü üzerinde görsel medya ortamına verilen araç fotoları kamuoyunu aldatmaya yönelik propaganda reklamları mı?”
Bu araçlardan bir kısmı aslında kullanılmış ikinci el araçlar olup, ABD ve Kanada üzerinden Suriye’ye gönderilen araçlardır. Tesisat ve onarım işlerini yapan Teksaslı bir kişi eski arabasının, araç kapısı üzerinde işyerinin/şirketinin yazısı daha silinmemiş, Suriye savaşında kullanıldığını dehşetle görmüştür.
IŞİD örgütü elemanları birinci sınıf sosyal medya kullanma becerisine sahip
IŞİD örgütün sadece Toyota marka araç kullanması görüntüleri başka soruları da sormamıza neden oluyor. Örgütün tanıtımını kim yapıyor? Batılı ülke sosyal medya organlarında ideolojik mesajlarını yayma, propaganda yapma ve tehdit mesajlarını iletme işlerini nasıl oluyor da bu kadar etkin bir şekilde yapabiliyor? Kurgulanmış sahte kelle alma video görüntülerini nasıl oluyor da üretebilme becerisini gösterebiliyor? Olağandan çok farklı bir İngilizce aksanıyla konuşan, Şeriat Hukuku gibi dinsel idealleri bulunan, yine köktenci birisiyle evlilik yapan, genel olarak Batıdan gelen her şeyi eleştirebilen böylesi barbar ve cani bir grup nasıl oluyor da sosyal medya organlarını yaygın olarak kullana bilme becerisini gösterebiliyor?
İlk önce İsrail SITE Groub’u IŞİD örgütü görüntülerini yayına verdi.
IŞİD örgütünün ABD-İsrail sosyal mühendislik eseri olduğuna kanıt niteliğinde başka bir durum; Uluslararası terörist unsurları bulup, değerlendirme faaliyeti gösteren İsrail SITE İstihbarat Grubu (SITE Intelligence Group), IŞİD örgütü ile ilgili video görüntülerini herkesten önce elde edip, yayına vermiştir. Bu bilgiyi kurucu ortak Rita Katz’in bir konuşması sırasında ağzından kaçırmıştır. SITE Grubu IŞİD örgütünün kafa kesme sahte yeşil ekran yayın işine müdahil olmuştu. Sahte kafa kesme görüntülerinden söz açılmışken, kurgusal Türk TV drama dizisinin yayınlanmasında neden IŞİD örgütünün kelle aldığı gibi bir kafe kesme sahnesi yayına verildiğini de sormamız lazım.
IŞİD Örgütü lideri El-Bağdadi aslında bir Mossad elemanı
Böylesi bir enformasyonu teyit etmek bir hayli zor olmasına rağmen, Edward Snowden kaynaklı bazı raporlarda IŞİD örgütü lideri Ebubekir El-Bağdadi’nin aslında, Simon Elliot veya Elliot Shimon kod adıyla faaliyet gösteren bir Mossad ajanı (Kaynak Site editörü notu: Edward Snowden de dahil, haber kaynağı ve ifade edilen bilgi teyit edilmiştir.)
“Simon Elliot (Elliot Shimon), namı-diğer Ebubekir El-Bağdadi, Yahudi bir anne ve babadan olma ve Mossad elemanıdır. Ebubekir El Bağdadinin asıl adı “Simon Elliot”. Söz konusu bu Elliot İsrail istihbarat teşkilatına (Mossad) alındı, Araplar ve İslami toplumları karşı istihbarat ve psikolojik savaş eğitimine tabi tutuldu. Bu bilgi Edward Snowden alınma.
ABD güçleri Suriye’de istikrasızlık yaratma stratejileri izliyor ve Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ı devirmeye çalışıyorlar.
Sızan istihbarat bilgilerinden ABD’nin Suriye yönetimini devirme stratejisi izlediği anlaşılıyor.
Julian Assange’in Wikileaks belgeleri “Arap Baharı” olaylarından yıllar önce aslında Suriye’de ne olup, bittiği konusunda bilgi edinilmesinde önemli bir işlev görmüştü. Devam etmekte olan savaş 2011’de başladı. ABD’nin Şam Büyükelçililiğinde Maslahatgüzar William Roebuck Suriye yönetimini istikrarsızlaştırma faaliyetlerine müdahil olmuştu. Roebuck’un Washingtona’a gönderdiği, aşağıya çıkarılan rapor notlarında, Esat yönetiminin kırılgan yanları belirtiliyor:
Tahran ile ittifak:
“Cumhurbaşkanı Beşar Esad, İran yönetimine ve radikal Şii örgütlere yardım eden bir ülke yönetimi algısıyla ılımlı Sünni Arap komşuları olan Suriye’yi meydana gelen günün gelişmelerinden uzak tutmadan, İran yönetimi ile giderek daha da güçlendirdiği ilişkilerinde aslında ince bir çizgi üzerinde yürüyor. Dönemin İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmadinejad’ın Tahran zirvesine katılması, akabinde dönemim Suriye Dış İşleri Bakanı Velid Muallim’in Irak’a seyahati Beşar Esad’ın İran ile olan ittifakında optik duyarlılığın bir göstergesi olabilir.”
Olası eylemler:
“İran etki alanı coğrafyasındaki Sünni korku üzerine oynamak: Başta çoğunluk yoksul Sünni kesim olmak üzere, Şii kesim arasında da İranlıların kendi dinlerinin propagandasını yaptığı ve başkalarını din değiştirmeye zorladığı yönünde Suriye’de kaygılar yaşanıyor. Bazen abartılı da olsa, bölgedeki bu tarz İran korkusu, İran yönetiminin Suriye’de yaptıkları Camii inşaatından iş dünyasında gördükleri değişen faaliyetlere kadar olan yelpazede artış eğiliminde olan İran etki alanından kaynaklı bir korkudur. (Suriye’deki Sünni dini cemaat liderlerinin yaptığı gibi) Suriye’de görev ifa eden hem Mısır ve hem de Suudi misyonları giderek konuya daha fazla önem veriyorlar. Daha iyi duyuru yapmak üzere hükümetleriyle daha yakından temasa geçmeliyiz bölge insanı dikkatlerini konu üzerine toplamalıyız.”
Rusya güçleri IŞİD örgütünü bombalarken, ABD ise koruma sağlıyor
Rusya askeri güçleri Suriye’ye girmeden önce ABD yönetimi IŞİD örgütüne “saldırı düzenlediğini” iddia ediyordu. ABD’nin yıllardan beri yapmadığı bu işi Rusya üçleri birkaç aylık zaman zarfında gerçekleştirdi. Peki, am neden? Acaba ABD askeri güçleri IŞİD militanlarına saldırı düzenlemede yetersiz mi kalıyorlar? Bu durum IŞİD örgütünün aslında ABD’nin sosyal mühendislik eseri olduğunu ve ondan dolayı da sürekli destek çıktığını göstermeye yarayan daha somut bir delil değil mi? Belli bir zamana kadar, ABD askeri güçlerine IŞİD örgütü hedeflerine ateş edilmemesi emri verildiği yönünde raporlar kamuoyuna yansımıştı. The Washington Free Beacon’da yayınlan bir makalede yapılan bu alıntı taraflar arasında net bir temasın olduğunu gösteriyor:
“ABD Kongresinin tanınmış bir üyesi kaynaklı bilgilere göre Irak’ta faaliyet gösteren IŞİD örgütüne karşı mücadele vermek üzere gidip, dönen ABD askeri pilotları üstlerinden net bir görev tanımlaması almadıklarından dolayı mühimmatlarının % 75’ini terörist hedefler üzerine bırakmada bloke edildiklerini teyit ediyorlar”.
Daha yakınlarda antik kent Palmira IŞİD örgütü elinden alındığında ABD Dış İşleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, aslında sevinmesi gerekirken, konuyla ilgili görüşünü ifade etmede neden zorluk çekmişti?
IŞİD örgütü her zaman yeni bir müdahalenin bahanesi oluyor
En nihayetinde, bütün bu hususlar dikkate alındığında, IŞİD örgütü neden Suriye’ye yeni bir askeri müdahalenin bahanesi oluyor? Özellikte ABD ve İsrail güçlerinin son 70 yıllık zaman zarfındaki müdahaleleri olmak üzere, Suriye topraklarına yabancı güçlerin müdahale hikâyesi dikkate alındığında, IŞİD örgütü hayaleti Suriye topraklarında uçuşa yasak bölge ilanı, hava saldırıları düzenleme ve kara birliklerinin Suriye’ye girme bahanesi olarak kullanıldığı açık değil mi? ABD ve İsrail güçleri, sosyal mühendislik eseri Frenkeştayn hilkati IŞİD örgütü olmadan Ortadoğu’yu nasıl fethedebilirler?
Bu analiz IŞİD örgütü hakkında henüz yeterli doğru bilgiye sahip olmayanlarla paylaşılmalıdır. Birçok insan yapılan propagandaya rağmen bu gerçeği görebildi. Yeterli oranda insanın bu gerçeğin farkında varması halinde, garip bir mahlûkat yapılanması, insanlık için tehlikeli ve kanlı bir tiyatro oyunu sahneleyen bu örgütün elbette sonu gelecek. Belki bir gün, uygun bir kitleden oluşan insanlar güç birliği yaparak, sahnelenen bu oyunun perdesini kaldıracak ve bir kez daha, arka planda duran, kukla oynatıcısı esas ustaları gözler önüne serecektir.
IŞİD örgütünün kısaltmış ibaresi aslında (İngilizcede ISIS şekliyle) Mossad için kullanılan bir ifadedir.
İngilizcede “ISIS” ibaresi (yani IŞİD) aslında The Israeli Secret Intelligence Service/ İsrail Gizli İstihbarat Servisi için kısaltma bir ibare olup, Irak Şam /Suriye İslam Devleti (IŞİD) için kullanılan bir kısaltma değildir. Aksi halde, ilginç bir tesadüf olsa gerek….Gölge Siyonist casusluk teşkilatı olıup, faaliyet sloganı “aldatma marifetiyle savaş yapma” olan Mossad’ı tanımlamanın başka bir yolu. Kaynak metinde verilen bir (video) görüntüsünde mülakatı veren iki yazar; Dan Raviv ve Yossi Melman kısaltılmış ifadesiyle ISIS’in = Mossad’ın kısaltması olduğunu kabul ediyorlar.
Makia Freeman
Çeviren: Nizamettin Karabenk
Kaynak : http://www.globalresearch.ca
Özgür Üniversite