
AKP'li Mehmet Metiner: Dağdan gelen bu ülkenin evlatlarını bağrımıza basacağız
AKP'li Mehmet Metiner'in canlı yayında sarf ettiği sözler tartışmalara neden oldu. Metiner, "Dağdan gelen bu ülkenin evlatlarını bağrımıza basacağız" dedi, tepkiler sonrası açıklama yaptı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 22 Ekim'deki konuşmasının ardından başlayan süreçte terörist başı Abdullah Öcalan'ın silah bırakma çağrısını yaptığı terör örgütü PKK kongresini topladı.
"ÇAĞRI METNİNİ AÇIP HERKES OKUSUN YA"
AKP'li Mehmet Metiner katıldığı TV programında, "Öcalan'ın çağrı metnindeki paradigma açıktır. Onu övmek için de söylemiyorum. Birileri hemen terörist başını övüyor diyor. Anlamaya çalışıyoruz kardeşim. Çağrı metnini açıp okusun herkes ya. Boş keseden konuşmasın ya. Sıkıldık artık ekranlarda boş keseden konuşanlardan." dedi.
İFADELERİ TEPKİLERE NEDEN OLDU
Metiner şu ifadeleri kullandı:
Devlet ve toplumla bütünleşme. Silah bırakmanın şartı bu, başka bir şartı yok. Ben soruyorum size. Elinde silah var bırakacak gelecek, bu ülkenin insanları. Ne yapacağız, affetmeyecek miyiz yani? Af kelimesinden bu kadar irrite olmanın manası ne ya. Dağdan gelen bu ülkenin evlatlarını bağrımıza basacağız. İki düz ovada siyaset yapmalarının önündeki bütün engelleri kaldıracağız. Kim nasıl anlıyorsa anlasın. Cesaret budur ya. Büyük bir Türkiye'yi inşa edeceksek bu cesaretle konuşacağız.
Metiner'in "Dağdan gelen bu ülkenin evlatlarını bağrımıza basacağız" sözleri tepkilere neden olurken Metiner yayına ilişkin olarak açıklama yaptı.
METİNER'DEN AÇIKLAMA
Metiner açıklamasında şunları kaydetti:
-Dün akşam Ekol TV’de katıldığım bir programda affa dair görüşlerimi gayet net bir biçimde anlattığım halde bazı sözlerimin bağlamından kopartılarak kullanıldığını görmek, en fenası çarpıtılarak kullanıldığını görmek hiç şaşırtmadı beni. Üzücü bile olsa artık alıştığım bir algı operasyonu karşısında elbette şaşırmadım. Değer verdiğim dostlarımın ricası üzerine Türkiye kamuoyu bilsin diye işbu açıklamayı yapıyorum.
-O konuşmamda ısrarla sürecin al-ver süreci olmadığını söyledim. “Pazarlık süreci” iddialarının doğru olmadığını vurguladım.
-Demokratik inşa sürecinin “Türkiye Yüzyılı” için gerekli olduğunu, terör tehdidi bütünüyle ortadan kalktığında bu inşa sürecinin başlayacağını, bunu silah bırakmanın şartı olarak görmenin veya göstermenin yanlışlığına özellikle vurgu yaptım.
-Celal Adan’ın deyimiyle, kan ve kin dönemini sonlandırırken yeni bir kin üretmekten kaçınmamız gerektiğini, düne ait kinlerimizi dünde bırakmamız gerektiğini, bunun için birbirimizi affetmek gerektiğini, büyük bir helalleşme ve kucaklaşma için gerekli olan affetme büyüklüğünü göstermemiz gerektiğini anlattım.
"SİLAHLARINI BIRAKMAK İSTEYEN DAĞDAKİ İNSANLARI YENİDEN TOPLUMA KAZANDIRMAK VE ONLARI BAĞRIMIZA BASMAK GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİM"
-Bu çerçevede kanlı bir sorun çözülecekse silahlarını bırakmak isteyen dağdaki insanları yeniden topluma kazandırmak ve onları bağrımıza basmak gerektiğini söyledim. Tıpkı Diyarbakır annelerinin şu veya bu nedenle dağa çıkmış veya çıkartılmış evlatlarını bağrımıza bastığımız gibi.
-Terörle mücadelenin önemli bir ayağının da kazanmak olduğuna göndermede bulunarak “devlet ve toplumla bütünleşme süreci”ni başarıyla tamamlamak, yani terörü topyekûn gündemimizden çıkartmak için kazanımcı bir siyasanın öne çıkartılması gerektiğini söyledim. Affetmenin bu bağlamda önemine vurguda bulundum.
-Silahı bırakıp teslim olacaklara “Bir de sizi 40 yıl içerde yatıracağız öyle gelecekseniz gelin!” denilirse bunun süreci sabote etmekten öte bir anlam taşımadığını, ama bunun silahların bırakılmasıyla herkesin şartsız-şurtsuz affedileceği bir af süreci veya pazarlık süreci anlamına gelmediğini, hükümetin gündeminde böyle bir pazarlıkçı af gündeminin olmadığını, dahası af meselesini bu çerçevede gündeme taşımanın da, yani al-ver süreci oluşturacak biçimde gündeme taşımanın da sürecin ruhuyla bağdaşmadığını önemle hatırlattım.
-Silahların nasıl bırakılacağı ve silahlı unsurların topluma yeniden nasıl kazandırılacağı konusunun teknik bir mesele olduğunu, bunun devletimizin ilgili birimlerince halledilebilecek bir mesele olduğunu, bu konuda süreci başarıyla bu noktaya taşıyan devlet aklının bu meseleyi de başarıyla tamamlayacağına inandığımı, bu konuda devletimize güvenmemiz gerektiğini önemle hatırlattım.
Sorunu kökünden çözmek istiyorsak eski kinleri de toprağa gömmemiz gerektiğini ve gerekirse birbirimizi affetmeyi bu sürecin tamamlayıcı bir adımı olarak görmemiz gerektiğini vurguladım.
Teorik olarak zihnen durmamız gereken bu yerin, kan ve kin dönemini sonlandırmak için gerekli olduğunu söyledim.
SONUÇ
Bu mantık çerçevesinde söylediğim sözlerin “Mehmet Metiner teröristleri bağrımıza basmaya hazırız” biçimine dönüştürülüp takdim edilmesini, kan ve kinden beslenen, PKK silah bırakırsa varlık nedenlerini yitirecek olanların algı operasyonu olarak kınamayı bile gerekli görmem. Çünkü onların vazifesi o.
PKK’nın kendini feshedip silahlarını bırakacak olması, o malum odakları ne kadar da rahatsız etmiş olmalı ki, devlet ve toplumla bütünleşme için öngördüğüm kazanımcı bir siyaseti ve iç cephemizi tahkim için gerekli olan affedici anlayışı hangi mecraya taşıyabiliyorlar.
Halbuki ben o konuşmamda siyasetin bir bütün olarak normalleştirilmesini, birbirimizi imha edilmesi gereken düşman olarak görmememiz gerektiğini de iç cepheyi tahkim anlayışımız çerçevesinde ne kadar önemli ve gerekli gördüğümü söylediğim halde, “bağrımıza basarız” sözümün çekildiği yerin nasıl bir çarpıtmadan ibaret olduğunu milletimizin takdirine bırakıyorum.
Bu kanlı sorunu ebediyen çözecek her adımı kendi adıma çok anlamlı ve değerli buluyorum, vesselam.