Bahçeli'den Arınç'a "ahmak", Demirtaş'a "mafya" ama Çakıcı'ya tam destek!

Bahçeli'den Arınç'a "ahmak", Demirtaş'a "mafya" ama Çakıcı'ya tam destek!

Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit eden organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’ya “dava arkadaşım” diyerek destek çıkarken Selahattin Demirtaş’ı “mafya” olmakla itham etti.

Devlet Bahçeli, Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit eden organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’ya “dava arkadaşım” diyerek destek çıkarken Selahattin Demirtaş’ı “mafya” olmakla suçladı. Bahçeli, Kılıçdaroğlu hakkında fezleke düzenlenmesini önemli bir gelişme olarak gördüğünü belirterek, “Acil beklentimiz fezlekenin Genel Kurul’a kısa süre içinde intikal etmesi ve karara bağlanmasıdır” dedi. Bahçeli, Demirtaş ve Osman Kavala ile ilgili olarak "Tahliye edilmesi lazım” diyen Bülent Arınç hakkında ise “Güzellemeler yapması kelimenin tam anlamıyla çarpıklık, hatta ahmaklıktır, ihanete yataklıktır” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

"Kılıçdaroğlu’nun her sözü gerçek dışıdır, bayağıdır, uydurmadır, kriz ve kaosa yatırımdır. Geçen haftaki grup konuşmasındaki suçlamaları, hafta boyunca kendisinin ve CHP’li sözcülerin istismar ve yalanlara devam etmesi bir siyaset trajedisidir. Tekraren ifade ediyorum; Alaattin Çakıcı benim dava arkadaşımdır. Bu bir. Alaattin Çakıcı şehidimizin oğludur. Bu iki. Alaattin Çakıcı vatan ve millet sevdalısıdır. Bu üç. Alaattin Çakıcı üzerine atılı suçların bedelini yaklaşık 20 yıl cezaevinde kalarak ödemiş bir ülküdaşımızdır. Bu da dört. Kılıçdaroğlu anlar mı bilemem, yine de söylemek durumundayım. Ülkücüden mafya, mafyadan da ülkücü olmaz, olamaz. Alaattin Çakıcı’nın bu devlete, bu millete nasıl hizmet ettiğini bilenler bilir, bilmeyenler de kendileri bilir. Kılıçdaroğlu’nun Alaattin Çakıcı’ya mafya lideri, yer altı dünyasının karanlık yüzü demesi bizim nezdimizde yok hükmündedir. Çakıcı, bebeklere kurşun sıkmadı, karakolları ateşe vermedi, askerimize, polisimize silah çekmedi, yollara mayın döşemedi, millete ve vatana ihanet etmedi. Kılıçdaroğlu eğer mafya görmek, mafyayla tanışmak istiyorsa birlikte yol yürüdüğü, birlikte anayasa hazırladığı teröristlere baksın, onların yüz hatlarını dikkatle incelesin. Alaattin Çakıcı ve onu gibi arkadaşlarımız bir dönem Türk devletine karşı saldırı ve suikast düzenleyen terör örgütleriyle korkusuzca mücadele etmiştir. Peki, asıl mafya, asıl yer altı dünyasının elamanı Demirtaş değil midir?

Kılıçdaroğlu hakkında Başkanlık Divanı üyesi üç değerli arkadaşımızın hazırlayıp Cumhuriyet Savcılığına bildirdiği şikayet dilekçesinin bir fezleke olarak TBMM’ye gelmesi önemli bir gelişmedir. Acil beklentimiz, Kılıçdaroğlu hakkında düzenlenen fezlekenin Genel Kurul’a kısa süre içinde intikal etmesi ve karara bağlanmasıdır. Bu terörist Demirtaş sevdasının taraftar ve yaygınlık kazanması hayra alamet bir durum da değildir.

Halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi olan siyaset eskisi bir şahsın, televizyona çıkıp Sorosçu Osman Kavala ile terörist Demirtaş’a güzellemeler yapması kelimenin tam anlamıyla çarpıklık, hatta ahmaklıktır. Bu şahsın iki suçlunun serbest bırakılmasını istemesi suçluyu övmektir, suça iştiraktir, ihanete yataklıktır. Terörist Demirtaş’ı ve Kürt kökenli kardeşlerimizi tanımak için Devran isimli hikâye kitabının okunmasını öneren bu gafil terör propagandasını alenen, milletimizin gözünün içine baka baka yapmıştır. Sayın Arınç, biz Kürt kökenli kardeşlerimizi bir teröristin anlatıldığı kitaptan değil, hayatın bizatihi içinden, milletimizin şerefli mensubu olmalarından, anıda, acıda ve gelecekte birlikte olmamızdan tanıyor ve onlara baktığımız zaman tıpatıp kendimizi görüyoruz. Devran isimli kitap bir terör anlatısıdır. Devran isimli şahıs bir teröristtir. Yazan da teröristtir. Demirtaş’a masum gözüyle bakıyorsan, teröristlerin saldırısıyla şehit olan Yasin Börü’ye, Eren Bülbül’e, 11 aylık Bedirhan bebeğe ne diyeceksin? Sayın Arınç nereye varmak, ne yapmak istiyorsun? Aslına mı çekiyorsun, nesline mi özeniyorsun? Nedir seni teröristlere sempatiyle baktıran? Sen Devran’ı bırak da Mehmetlere bak, belki olmayan vicdanın kanar. Bülent Arınç Türkiye’ye kim tuzak kurmuşsa, Cumhur İttifakı’na kimler hasımsa, iç barış ve huzur ortamını kimler bozmak istiyorsa onlara muhabbetle yaklaşmaktadır. Gezi olaylarının sponsoru olan Sorosçu Osman Kavala’nın, özgürlükçü düşünerek serbest kalmasını gündeme getirmek hangi akıl ve mantığın ürünüdür? Aynı görüşü CHP de seslendirmektedir.

COVİD-19 salgını nedeniyle yüz yüze eğitimin mecburi hallerden dolayı ertelendiği bugünkü zaman diliminde, uzaktan da olsa öğretmenlerimizin yine fedakârca mücadelelerine devam ettiklerini takdirle izliyoruz. COVİD-19 salgınının ikinci dalgasının vahim ve yaygın bir şekilde ortaya çıktığı bugünlerde uzaktan eğitim öğretim yoluyla yeni bir dünyanın kapıları hızla açılmaktadır. Öğretmeni sınıfından koparan, öğrenciyi okulundan mahrum eden bu salgının risk ve tehditlerini bütün yönleriyle kavrayıp stratejik bir avantaja çevirmek için kolları sıvamak zorundayız. Sorunları çözülmemiş öğretmen sorunlu öğrenci ve sorunlu eğitim sistemi demektir. Dileğimiz atanamayan tek bir öğretmenimizin kalmamasıdır.

Bilim Kurulu’nun tavsiyeleriyle Sağlık Bakanlığımızın açıklamaları dışında hiçbir söz ve değerlendirmeye kulak asılmamalıdır. Her kafadan çatlak seslerin çıkması gergin ve tedirgin bekleyişleri şüphesiz tırmandıracaktır. Özellikle vaka ve vefat sayılarında kuşku uyandıracak, korku yaratacak ipe sapa gelmez görüş paylaşanların bize göre samimiyetleri tartışmalı, niyetleri ise kötüdür İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bulaşıcı hastalık kaynaklı vefatlarla ilgili Sağlık Bakanlığı’nı tekzip eden laçka ve layüsel açıklamalarının itibar edilecek hiçbir yanı yoktur. Böylesi bir dönemde bile siyasi çıkar peşinde koşmak, devlet ile vatandaş arasında güvensizlik oluşturmaya çalışmak gafilce bir yaklaşımdır.

Sağlık Bakanımız canını dişine takıp geceli gündüzlü mücadele ederken belediye işlerinden başka her şeye dil uzatan, her konuda görüş bildiren bu kendini bilmezin maksadı nedir? Yoksa CHP zihniyeti virüsün bulaşma hızından memnun mudur? Hatta güçlü sağlık altyapısının kısa sürede çökmesini mi beklemektedir? Virüsün bir siyaset ve ekonomik krize yol açması, demokrasi dışı arayış ve özlemleri tetiklemesi mi arzulanmaktadır? Nedir bu sefil CHP anlayışının istediği?

Bilhassa Cumhur İttifakı’yla ilgili akla hayale sığmayan çirkin dedikoduları esefle, hayretle ve ibretle takip ediyoruz. Mandacılar vites yükseltmişler, vesayetçiler gaza basmışlar, işbirlikçiler birdenbire davulun kasnağına vurmaya başlamışlardır. Cumhur İttifakı’nın kolonlarının çatırdadığını söyleyenlerden tutun da ‘Bu dönüşte MHP’ye yer yok’ diyen tescilli korkaklara varıncaya kadar pek çok şey yazılmış, söylenmiş ve yorum olarak paylaşılmıştır. Türkiye düşmanlarının sığınağı olan bir gazetede köşe yazarlığı yapan korkak ve kiralık bir kalem sahibi, ‘Recep Tayyip Erdoğan Bahçeli’yi harcar, Bahçeli de Recep Tayyip Erdoğan’ı; zamanı var’ diyebilecek kadar fitnenin zehriyle zehirlenmiş, kör kütük halde kendinden geçmiştir. Çünkü bunların canı böyle istiyor. Çünkü bunların kirli amacı bunu işaret ediyor. Şunu özellikle ifade etmek isterim ki MHP ile AK Parti Türk tarihinin iki ucunu bir sevdayla kavrayıp geleceğin parlak ve onurlu kucağına doğru taşıyan iki kahraman millet eseridir.

İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi özlemi çekenlere soruyorum, onu bunu bırakın da mahremiyet içinde Türksüz anayasa taslağını nasıl hazırladınız, buna cevap verin? Atatürk’ü anayasadan çıkarırken hiç mi yüreğiniz sızlamadı? Vatandaşlık tanımını güncelleyip Türklüğü yok sayarken hiç mi utanmadınız? Türkiye’yi bölünmeye götürecek bir anayasal zemini oluştururken hiç mi pişmanlık duymadınız? Ülkücüleri düşman gören İP’in Başkanı, bu zillete nasıl ortak oldun? Atatürk’ün partisi CHP’nin yöneticileri bu rezalete nasıl olur verdiniz? Türkçe’nin onuruyla oynamaktan hiç mi rahatsız olmadınız? Anadilde eğitim ihanetine hangi hakla yeşil ışık yaktınız? PKK’yla anayasa taslak metnini hazırlarken hiç mi şehitlerimizi aklınıza getirmediniz? Türk milliyetçilerine savaş açan İYİ Parti hangi yaraya merhem olacak? Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı cephe alan, ABD’nin Yeni Başkanı’ndan himmet dilenen, demokrasi çağrısı yapmasını talep eden yeni nesil mandacıların partisi olan CHP mi ülkeyi dirliğe ulaştıracak? Geçiniz bunları, bırakınız bu masalları.

CHP’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Başdanışmanı olan eski büyükelçinin, Amerikan Marshall Fonu isimli bir düşünce kuruluşuna verdiği beyanatlar zalimlerin sesidir, teslimiyetçiliğin seslenişidir, Türkiye’ye vurulmak istenen paslı zincirin ta kendisidir. Kılıçdaroğlu’nun bu Başdanışmanı, Biden’den ülkemize yönelik hak ve özgürlükler konusunda vurgu yapmasını istiyor. Türkiye’nin terörle mücadele yasasının uluslararası standartlara uygun hale getirilmesini hedefliyor. Uluslararası topluma temel hak ve özgürlüklerde güvence verilirse ekonominin toparlanacağını iddia ediyor. Kapalı Maraş’ın açılmasını desteklemediklerini ileri sürüyor. Yetmiyor, sözde Kürt sorunu çözülmezse, tıpkı geçmişte Abdullah Gül’ün söylediği gibi, Türkiye’ye dışarıdan dayatılacağını ifade ediyor. CHP bunları söylerken Ali Babacan her kararın Ankara’dan alınamayacağını, yeni bir vatandaşlık tanımına ihtiyaç olduğunu zırvalıyor. İşbirlikçi ve iradesiz Serok Ahmet ise Siirt’ten bize Kürtçe cevap veriyor. Ah serok ah, özgüveni falan bırak, herkes adam oldu da bir sen olamadın, bu gidişle olman da imkansızdır. Alayına yazıklar olsun, yabancılara biat eden, gel gel yapan, el sallayan, mesaj yollayan, alın bizi kullanın diyen köksüzlere bin defa yuh olsun. Biraz daha beklesinler, biraz daha sabretsinler, iktidar için ABD’ye boynunu uzatan CHP’nin ve yancılarının sandıkta boynunu vuracak elbette büyük Türk milletidir. " ifadelerinde bulundu.