CHP'li Faik Öztrak, parayla çadır satan Kızılay üzerinden Erdoğan'a sordu: "Şimdi kim terbiyesiz? Kim ahlaksız? Kim namussuz? Kim adi?"
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Kızılay'ın depremde çadır satmasına ilişkin çok sert açıklamalarda bulundu.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, MYK toplantısı sürerken CHP Genel Merkezi’nde bugün gündeme ilişkin basın toplantısı düzenledi. Öztrak şunları söyledi:
"EN BÜYÜK BEKA VE MİLLİ GÜVENLİK SORUNU TEDBİR ALMAYAN BECERİKSİZ HÜKÜMETTİR"
"Acılarımızı hala sindiremedik. Üzüntü ve keder yumruk gibi, Boğazlarımıza düğümlendi, kaldı. Yüreklerimiz büyük bir yangın yeri, külleneceğe de hiç benzemiyor. Bu felaket şunu açıkça göstermiştir. Ülkemizin en başta gelen milli güvenlik sorunu, depremdir. Memleket için en büyük beka sorunu da bu milli güvenlik sorununa tedbir almayan bu beceriksiz hükümettir. Milletimiz bu hükümete, ömründen 20 yıl vermiştir. 2,5 trilyon dolar vergi ödemiştir. Bunlar da yetmemiş, bu yönetim milletimizin atadan, dededen kalan malını mülkünü 63 milyar dolara satmıştır. Üstüne içeriden dışarıdan, 125 milyar dolar borç almıştır. 20 yılda 2 trilyon 726 milyar dolar harcamıştır. Bu kendinden önceki 56 hükümetin 79 yılda harcadığı paranın 4 katıdır. Ama Erdoğan Hükümeti, kullandığı bu olağanüstü zaman ve kaynağa rağmen deprem için hiçbir hazırlık yapmamıştır."
"NEREDE BU DEVLET?’ FERYATLARI ARŞA YÜKSELDİ"
"Bu hükümet, yanlış tercihleriyle yandaş kayırmacılığıyla, rant hırsıyla, başındaki kibirlisiyle, yaşadığımız afeti, asrın cinayetine çevirmiştir. Deprem felaketinin vuracağı yeri, bilim adamları yıllar önceden söylemiş, devletin namuslu bürokratları raporlar yazmış, depremin büyüklüğü bile tahmin edilmiş… Buna göre simülasyonlar, tatbikatlar yapılmış; semt semt, mahalle mahalle deprem anında nerede, ne yaşanacağı tespit edilmiş… Peki, bu kifayetsiz hükümet ne yapmış? Yandaşlarının yaptıklarına göz yummuş; siyaset, müteahhit, rant ölüm üçgenini mükemmel şekilde işletmiş, malzemeden çalmayı alışkanlık haline getirenleri, yolsuzluktan, usulsüzlükten beslenenleri abat etmiş, tedbir almamış, binaları kontrol etmemiş… Onun yerine bol bol reklam filmi çekmiş, atadığı İçişleri Bakanı kamu kaynaklarıyla kendi siyasi şovunu yapmış… Bu bakan, ‘Bir daha hiç kimseye, ‘nerede bu devlet?’ sözünü söyletmeyeceğiz’ diye, sözler de vermiş… Peki, sonuç? Adana’da, Osmaniye’de, Hatay’da, Kilis’te, Gaziantep’te, Kahramanmaraş’ta, Malatya’da, Adıyaman’da, Şanlıurfa’da, Diyarbakır’da, ‘Nerede bu devlet?’ feryatları arşa yükseldi. İnsanlarımız 48 saat boyunca enkaz altında bir başına kaldı. Mehmetçiğimiz hızla sahaya intikal ettirilmedi. Arama kurtarma çalışmalarına zamanında katılamadı. Silahlı Kuvvetlerimiz sahra hastanelerini, sahra mutfaklarını, sahra çadırlarını, sahra tuvalet ve banyolarını en kritik zamanda kuramadı. Oysa daha önceki felaketlerde, depremden 6 saat sonra, Mehmetçiğimiz bunları yapmıştı. Ama bu sefer olmadı. Peki, neden? Bunun sebeb-i hikmeti, işte bu kararda, 6053 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı. Karar tek satır: ‘Ekli ‘Türkiye Afet Müdahale Planı’nın’ Yürürlüğe konmasına karar verilmiştir.’ Tarih: 14 Eylül 2022, imza: Recep Tayyip Erdoğan. Depremden yaklaşık 5 ay önce, Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş. 6 Şubat 2023 sabahı, NATO’nun ikinci büyük ordusu, Türk Silahlı Kuvvetleri, deprem bölgesine tüm imkân ve kabiliyetleriyle sürülmediyse, sebebi işte bu karardır."
"BUNUN ADI ÖLÜ SOYUCULUĞUDUR"
"Uzmanların yaptığı çalışmalara göre, deprem bölgesinde atılması gereken moloz miktarı en az 100 milyon ton civarında. 1 kamyonla ortalama 30 ton moloz taşısanız ve aynı kamyona günde 5 tur attırsanız, bir günde 150 ton yük atabiliyor. Deprem bölgesine 5 bin kamyon tahsis edilse, bölgedeki molozların atılması 133 gün sürer. Yani 4,5 ay…
Tabi bu molozlar atılırken çevreye de zarar verilmemeli. Bu hafriyat işi, çok kârlı bir iş. Enkazın içinde çok değerli atıklar da var. Buradan çıkacak demir, bakır ve diğer değerli madenlerle; PWC, plastik gibi geri dönüşümü yapılacak ürünlerin ekonomik değerinin en az 12 milyar lirayı bulduğu yazılıp çiziliyor. Bu parayla depremzedelerimiz için en iyisinden 12 bin konut yapılır ama daha cenazelerimizin kırkı çıkmadan, birileri alelacele bu molozları yağmalamaya çalışıyor. İşte bunun adı deprem fırsatçılığıdır. Bunun adı ölü soyuculuğudur. OHAL şartlarında kamunun tüm araçları, makine ve ekipmanı moloz taşımak için kullanılıyor ve yangından mal kaçırır gibi bu molozlar, birilerinin elinde kalıyor. Buradan soruyoruz, bu molozların kullanılması ve işlenmesi için, ihale yapıldı mı, yapılmadı mı? Yapıldıysa bu ihaleler kimlere verildi? Kaçtan verildi? Bunları derhal açıklayın."
"İNŞAAT İŞLERİ YANDAŞ ŞİRKETLERE ÇOKTAN PAY EDİLMİŞ"
"Yine bugün öğreniyoruz ki, İnşaat işleri, yandaş şirketlere çoktan pay edilmiş bile, kimin nerede, kaç konut yapacağı belirlenmiş. İhaleler nerede? İhale şartnameleri nerede? Benim oğlum bina okur; Döner döner yine okur. Hala deprem enkazından rant çıkarmanın derdindeler. Hala artçı depremler sürerken, bölge beşik gibi sallanırken bu ne acele? Bu ne telaş? İşte bugün daha yeni, Malatya’da bir artçı deprem oldu. Ölen, yaralanan vatandaşlarımız var. Vatandaşlarımızın acısını, bir kez daha paylaşıyoruz. Kayıplarımıza Allahtan rahmet, yaralılarımıza şifa diliyoruz. Milletin altında kaldığı enkazdan, hızla kan parası çıkarmaya kalkmak, ahlaksızlıktır. Kuldan utanmanız kalmamış, bari Allah’tan korkun."
"ERDOĞAN ŞAHSIM REJİMİNİN ÇÜRÜTMEDİĞİ TEK BİR DEĞER VE KURUM KALMAMIŞ"
"Deprem ve fırsatçılık kelimeleri yan yana geldiğinde, belki de en son akla gelecek isim Kızılay’dır ama bu depremde gördük ki, deprem yaralarını saran Kızılay’dan, deprem çadırlarını satan Kızılay’a, depremde para sayan Kızılay’a geçmişiz. Erdoğan şahsım rejiminin ülkemizde çürütmediği, tek bir değer ve kurum kalmamış. Depremin daha ilk günlerinde, milletten bağış toplayan bir sivil toplum kuruluşu, yine milletin bağışlarıyla çadır yapan Kızılay’dan, parayla çadır ve gıda satın almış, parayla alınan bu çadırlar da, AFAD eliyle depremzedelere dağıtılmış. Kızılay sadece bu kuruluşa mı çadır satmış? Hayır. Deprem bölgesine yardım için koşan, Türkiye Eczacılar Birliği’ne de tanesi 140 bin liradan, 5 tane çadır satmışlar. Eczacılar Birliği de bu çadırları, Sahra eczanelerine çevirmiş. Depremzedelere ilaç yardımında bulunmuş. ‘Hayır işini’ dahi, ‘ticari iş’ yapmak, kadim hayır müessesemiz, Kızılay’ı ticarethaneye çevirmek, AK Parti aklının, saray zihniyetinin, ülkeyi ne hale getirdiğinin, en acı göstergesidir. Böyle acılı bir dönemde, dayanışma ve yardımlaşmanın, ticarileştirilmesi asla kabul edilemez."
"'DEVLETİ ŞİRKET GİBİ YÖNETECEĞİZ' DİYEN ERDOĞAN, İŞE KIZILAY’I ŞİRKETLEŞTİREREK BAŞLAMIŞ"
"Kızılay öyle sıradan bir kurum değildir. Geçmişi 1868’e kadar gider. 1935’de, Atatürk’ün himayesinde, Türkiye Kızılay Cemiyeti’ne dönüşmüştür. Milletimizin benimsediği, desteğini esirgemediği Kızılay, işte bu Kızılay’dır ama Kızılay’ın 155 yıllık geçmişi, tüm birikimleri holdingleşmiş, ticarileşmiş. ‘Devleti şirket gibi yöneteceğiz’ diyen, Erdoğan zihniyeti meğerse işe, Kızılay’ı şirketleştirerek başlamış. Bu şema zaten her şeyi özetliyor. Bir tarafta Kızılay Derneği var. Diğer tarafta Kızılay Yatırım Holding Anonim Şirketi var ve bu holdingin altında, tam 11 tane ticari iştirak var. Kızılay Sistem Yapı Şirketi, Kızılay Çadır ve Tekstil Şirketi, Kızılay İçecek Şirketi, Kızılay Portföy Şirketi, Kızılay Sağlık Şirketi, Kızılay Bakım Şirketi, Kızılay Kültür ve Sanat Şirketi, Kızılay Lojistik Şirketi, Kızılay Teknoloji Şirketi, Kızılay Biyomedikal Şirketi, Kızılay Etki Yatırım Şirketi. Say say bitmiyor. Kızılay koskoca bir holding olmuş…Tabii bu şirketlerin yönetim kurullarına da, sarayın şürekâsı, yakınları, yandaşları dolmuş, ticarileşen Kızılay da, acılı zamanda millete yardım yerine, yardım malzemesi satmaya soyunmuş. İnsafınız kurusun, yazıktır günahtır. En temel kamu hizmeti olan, yardımlaşma ve dayanışmayı, ticarethaneye çevirmek nasıl bir akıldır? Nasıl bir fırsatçılıktır?"
"ASRIN İHMALİNİ, ASRIN CİNAYETİNİ, ASRIN İHANETİNİ UNUTMAYACAĞIZ"
"Şimdi bu ‘hayır ticarethanesini’ işleten, saray ve sosyetesine, yakından bir bakalım. Saray ve şürekâsının, Kızılay’ a doluşturduğu, diğer akrabayı taallukatlara girmeden, sadece tek bir isim söyleyeceğim. Aykut Emrah Polat, halen Kızılay Gayrimenkul ve Girişim Sermayesi Portföy Yönetim Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Üyesi…Bu isim doğrudan Saray’la bağlantılı bir isim. Erdoğan’ın mahdumu Bilal Erdoğan’ın, Kartal İmam Hatip Lisesinden yakın arkadaşı. Bu konuda kamuya açık çok sayıda haber var. Yine Aykut Emrah Polat denen bu şahsın, Erdoğan ailesiyle ticari ilişkileri de var. Bu konuda da kamuya açık, çokça haber yapılmış, zaten Ticaret Sicil Gazetesi de ortada. Şimdi bu ismin yönetiminde bulunduğu, Kızılay Gayrimenkul ve Girişim Sermayesi Portföy Yönetim Anonim Şirketi, depremin üçüncü gününde, millet ‘Kızılay nerede?’ diye feryat ederken, neyle uğraşmış? 9 Şubat’ta yaptıkları iç tüzük tadiliyle, Kızılay’ın parasını, kıymetli madenlere, katılım bankalarına, borsaya yatırmanın önünü açmakla uğraşmışlar. Millet çadır derdindeyken, bunlar nema derdine düşmüş. Şimdi ‘Kızılay nerede?’ diye sorulduğunda, Erdoğan’ın neden sinirlenip, hakaretler, tehditler ve küfürler savurduğu, daha iyi anlaşılıyor. Biz buradan şimdi soruyoruz: Kim terbiyesiz? Kim ahlaksız? Kim namussuz? Kim adi? Hep söylüyoruz. Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz. Milletimiz elbette bu acılı günlerini atlatacak ama Erdoğan ve şürekâsının sebebi olduğu, ‘asrın ihmalini’, ‘asrın cinayetini’, ‘asrın ihanetini’ asla unutmayacak. Bunu biz de unutmayacağız."