DEM Parti'den seçmenine 'İmamoğlu' mesajı! "Kürt seçmen oy verir mi?" sorusuna çarpıcı yanıt

DEM Parti'den seçmenine 'İmamoğlu' mesajı! "Kürt seçmen oy verir mi?" sorusuna çarpıcı yanıt

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları'nın 'İmamoğlu'na Kürt seçmen oy verir mi' sorusuna verdiği yanıt gündem oldu.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, yaklaşan yerel seçimleri, Kürt seçmenin İstanbul tavrının ne olacağını ve seçim sonrası yeni bir çözüm süreci olup olmayacağına ilişkin tartışmaları değerlendirdi.

"AKP, KÜRT HALKINA 1 NİSAN SONRASI İÇİN HAYAL SATIYOR"

Gazete Duvar'dan Ceren Bayar'a konuşan Hatimoğulları, Kürt siyasetinin simge isimlerinden Leyla Zana'nın Diyarbakır Newroz'undaki konuşması hakkında şunları söyledi:

“Leyla Zana bütün Kürt halkının olmasını istediği bir şeyi dile getirdi. Bunun olma koşulları var mı? Savaş ittifakının kurulduğu bir yerde bunu sağlamak bugünden yarına mümkün müdür? Bunu bilemeyiz. Bildiğiniz bir şey var; AKP, Kürt halkına 1 Nisan sonrası için bir hayal satıyor. Bunu bir seçim propagandası olarak uyguluyor. '1 Nisan'dan sonra çözüm süreci başlayabilir', '1 Nisan'dan sonra bir şeyler olabilir' mesajını üstü örtük bir biçimde veriyor. Bölgede böyle bir algı yaratıyor. Bölgede çözüm umudu yaratarak bölgedeki rakibi olan DEM Parti'nin tabanına hitap etmeye çalışıyor. Oysa Kürt sorunu 40 yıldır devam ediyor. Kürt halkı çok acı çekti, Türkiye halkları çok bedel ödedi. AKP de Kürt sorununu seçimden seçime hatırlıyor ve bu dönem de bunu kendi lehine bir propagandaya dönüştürmeye çalışıyor.”

"BÜTÜN SUÇUN MHP'YE ATILMASI DOĞRU DEĞİL"

“Çözüm konusunda AKP ile siyasi bir görüşme olmadı” diyen Hatimoğulları, olası bir çözüm süreciyle ilgili şu düşüncelerini aktardı:

“Kürt sorunu sadece seçimden seçime hatırlanacak bir şey değildir. DEM Parti olarak biz ve öncülümüz olan partilerimiz, Kürt sorununun çözümünün diyalogla mümkün olduğunu ve bir barış sürecinin inşasının gerekliliğini hep ifade ettik. Şimdi de ifade ediyoruz. Seçimden sonra da ifade edeceğiz. AKP seçimden seçime Kürt halkına hayal satıyor. Biz onurlu bir barışın inşa edilmesi gerektiğini düşünüyor ve yıllardır bunun için çalışıyoruz. Bunun için de çağrımız çatışmaların bir tarafı olan devlete ve icra makamı olan hükümete olur. Elbette MHP'nin Cumhur İttifakı'nın içinde olmasının yarattığı kimi etkiler var. Fakat bu konuda bütün suçun MHP'ye atılması da doğru değil. Bu otoriter faşist rejim, AKP öncülüğünde inşa edilmiştir. MHP'nin bu konudaki yaklaşımı zaten apaçık ortada. AKP kendini MHP'nin bu özellikleriyle temize çıkarmaya kalkmamalı. Sürecin bu hale gelmesinde eş değer şekilde sorumludur. Biz bu konuda çağrılarımızı açıktan yaptık, hem iktidara hem de muhalefete. Vakit daha da geç olmadan Kürt sorununun çözümü konusunda herkes elini taşın altına koymalıdır.”

"İSTANBUL HALKLARININ EN DOĞRU KARARI VERECEĞİNE İNANIYORUM"

DEM Parti Eş Genel Başkanı, İstanbul’daki seçimle ilgili, “İstanbul'da inanılmaz bir hayat pahalılığı ve yoksullaşma söz konusu. Öte yandan Kanal İstanbul tepkisi çok büyük. Kanal İstanbul Erdoğan'ın öyle kolay vazgeçeceği bir proje değil. Çünkü bu proje bir rant kapısı. Aynı zamanda Montrö Sözleşmesi'ni de ilgilendiren bir proje. Yani siyasal ve stratejik anlamı var. Tüm bunların yanında deprem İstanbul için çok büyük bir tehlike. Bu tehlike bu kadar yakınken rantçı bir ismi aday yapıyorsunuz. Anladığı tek iş şantiye ve rantiye olan bir aday. Tablo böyleyken ben İstanbul halklarının en doğru kararı vereceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.

"AKP'NİN SEÇMEN KAYDIRMALARI BİZİM İÇİN CİDDİ BİR TEHLİKE"

Hatimoğulları, 31 Mart hedeflerini şu sözlerle açıkladı.

“Kayyım atanan belediyelerimizi kolaylıkla alabileceğimizi görüyoruz. Tabii AKP'nin seçmen kaydırmaları bizim için ciddi bir tehlike. Bunu bertaraf etmenin iki yolu var. Birincisi bize bugüne kadar hiç oy vermemiş olan kesimleri DEM Parti'ye oy vermeleri konusunda ikna etmek. İkincisi ise azımsanmayacak düzeyde olan işçi göçüne, öğrencilere odaklanmak. Burayı biraz açmak istiyorum. Kürt illerini yatırımsız, fabrikasız, istihdamsız bıraktılar, tarım ve hayvancılığı merkezi politikayla bitirdiler. Bu, doğrudan bölgeye yansıdı ve bölgede çok derin bir yoksulluk oluştu.”