Deprem İstanbul'da olsaydı ne olurdu?

Deprem İstanbul'da olsaydı ne olurdu?

İzmir’de meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depremin İstanbul’da yaşanması halinde İzmir'den daha fazla can ve mal kaybının ortaya çıkacağını söyleyen Prof. Dr. Naci Görür, "İstanbul için geç kaldık, çok yavaş hareket ettik" dedi.

17 Ağustos 1999'da meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki Gölcük merkezli  depreminin ardından uzmanların yaptığı; 30 yıl içerisinde İstanbul'da en az 7.2 büyüklüğünde bir deprem olacağı yönündeki uyarıları hala sürüyor. 21 yıldır yapılan uyarı, İzmir'i yıkan depremin ardından tekrar hatırlandı. Konunun uzmanları İstanbul'u bekleyen deprem tehlikesini SÖZCÜ'ye değerlendirdi.

İZMİR İLE KIYASLANAMAYACAK BİR KAYIP OLURDU

Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, İzmir'de meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki deprem İstanbul'da olsaydı yapı-nüfus yoğunluğu ve zemin durumu göz önüne alındığında özellikle Avrupa yakasında Tarihi Yarımada ile Silivri arasında kıyıdan itibaren kuzeye doğru 10 kilometrelik şerit içerisinde İzmir ile kıyaslanmayacak bir can ve mal kaybının yaşanacağını söyledi.

Avrupa yakasındaki zeminin, deprem şiddetini arttıracak nitelikte olduğunu belirten Görür, “Zemin sıvılaşmaya ve heyelana müsait. Çok daha fazla titreyecek, sarsılacaktır. İvme de fazla olurdu bu alanda. Dolayısıyla binalara binen yatay yük fazla olurdu. 6.9 büyüklüğündeki bir deprem İstanbul'da ciddi hasara neden olurdu” dedi.

İSTANBUL İÇİN GEÇ KALDIK, YAVAŞ HAREKET ETTİK

Görür, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra başlayan çalışmalar aynı heyecanla devam etseydi, İstanbul'un bugüne kadar beklenen büyük depreme hazırlanmış olacağını dile getiren Görür şu tespitleri yaptı:

– Elbette İstanbul için geç kaldık, çok yavaş hareket ettik. Seferberlik havası olmadı. Depremi 3-5 sene sonra unuttuk. Yaptıklarımızı terk ettik, bozuldu. Yapacaklarımızı doğru ve hızlı yapmadık. Yapmamız gerekenler yaptıklarımızdan çok daha fazla. Hem halk unuttu, hem yönetimler unuttu. Yollarda acil durum şeritleri ayırdık, otopark oldu. Kentsel dönüşüm yapalım dedik. Eh tehlikeli yer olan Avrupa yakasında olmasını beklerdik. Bağdat Caddesi gibi evlerin para ettiği yerlerde oldu kentsel dönüşüm.

– Biz depremden aldığımız dersle daha hızlı davranıp hasarı azaltacak çalışmalar yapmayı bıraktık. Yaptıklarımız yavaş yavaş bozduk. Eski kaotik düzene döndük. Sorun sadece yönetimlerde değil. Bir kenti depreme hazırlamada en önemli güç yönetimlerdir. Ama bizim halkta da aynı umursamazlık var. Bizim öyle bir talebimiz yok.

15 GÜN KORKUYORUZ, SONRA DEVAM…

– Bir sürü seçim geçti. Hiç depremle ilgili halkımızın örgütlendiğini, seçim meydanlarında pankart açıp seslerini duyurmaya çalıştığını gördünüz mü? Deprem programı olmayan partilere oy vermeyiz diye bir çıkış duydunuz mu? 15 gün-1 ay korkuyoruz sonra hiçbir şey değişmediği halde eski hayatımıza devam ediyoruz. Halk bu tutumda olursa yönetim de risk yönetimini yapmıyor. Çünkü bu iş para ister, yapılmış yerleri yıkmak ister, bütçe ister, emek ister. Bunu da siyasetçiler istemiyor. 5 yıllığına iktidar oldum nasıl olsa diyorlar. Cilalı boyalı işler peşinde oluyorlar. Afet yönetimine ağırlık veriyorlar. Afet yönetimi de deprem oluncaya kadar kulaklarımızı tıkayalım, deprem olunca da bütün bakanlarımızla toplanalım yaraları saralım, puan alalım gibi bir bakış açısı. O işi de iyi yapıyoruz.