Yargıtay üyesinden şok iddia: Tüm FETÖ'cülere af çıkarmak zorunda kalınacak!

Yargıtay üyesinden şok iddia: Tüm FETÖ'cülere af çıkarmak zorunda kalınacak!

Yargıtay üyelerinden Abdullah Yaman, Facebook hesabından paylaştığı “Karar-gahtan yoksun davalar” başlıklı yazısında, yargılamalardaki hatalar nedeniyle birkaç yıl sonra tüm FETÖ'cüler için af çıkarmanın kaçınılmaz bir sosyolojik gerçeklik olacağını yazdı. 

Yaman, bunu engellemek için bir “karargah” kurulması gerektiğini ve tüm yargılamaların bu karargahtan yönetilmesini önerdi. Yaman’a göre bu hukuki olmayacak ancak en azından zevahir kurtarılmış olacak.

Yargıtay üyesi Yaman’ın yazısı şöyle:

KARAR-GÂHTAN YOKSUN DAVALAR

Hepimizin merakla beklediği ve adına “çatı davası” denilen; gerçek darbecilerin yargılanma süreci başladı…

Adamlar, bilmem kaç kez müebbet hapis istemiyle yargılanıyorlar… Ama moral motivasyon yönünde en ufak bir sıkıntıları yok… Hatta bazıları mahkeme heyetiyle alay edercesine mizahi savunmalar bile yapıyor…

Beri cephede ise, tam bir belirsizlik havası hakim…

Ortada bu davaların planlama, seyir ve stratejisinin belirlendiğine dair en ufak bir işaret alamıyoruz, maalesef…
Mahkemeler, neyi ne yapacağını bilemez vaziyette üst üste çelişkili kararlar veriyorlar…
Bir bakmışsın birileri beraat kararı veriyor ve ardısıra tenzili rütbe ile başka yere tayin edilmekte…

Öbür yandan, bir ağır ceza mahkemesi başkanı FETÖ duruşmasına bakarken, salonu basan polislerce öz hakiki FETÖ’cü olmaktan dolayı kelepçelenip götürülmekte… Birileri anlık tatmine o kadar odaklanmış ki; fevriliğin memleketteki umum adalet manzarası üzerinde nasıl bir gölge oluşturacağına dair öngörüden yoksunlar..

Böyle bir ortamda hakim-savcı olsanız, neyi nasıl yapacaksınız…
Mesleki istikbali ile vicdanı arasında sıkışan bir hakim, otoritenin nabzını tutmaktan öte ne üretebilir ki…
Herkesten birer serdengeçti gibi davranmasını beklemeye hakkımız var mı?
FETÖ davaları derken öylesine teknik bir ceza yargılamasından bahsetmiyoruz…

Bir an gözünü dahi kırpmadan milletine/devletine kastetmiş ve elebaşı halen CIA korumasında tutulan, henüz tam anlamıyla bertaraf edilmemiş tehlikeli bir örgütten söz ediyoruz…

Bankasya mudiligi, dersane, gazete aboneliği, himmet gibi kıstaslarla yola çıkacak olursanız şu andaki cezaevi kapasitesinin en az 10 misli kadar insanı mahkum etmeniz gerekiyor.(Kaldı ki, üst düzey FETÖ mensuplarının hiçbirinin ilerde kendilerini sıkıntıya sokacak bu tür ilişkilere girmediklerini biliyoruz)

Hal böyle olunca da, birkaç seneye kalmadan tümüne birden af çıkarmak kaçınılmaz sosyolojik bir gerçeklik olarak karşımızda yer alacak… Şimdilerde kurunun yanında yaş da yanarken, sonrasında yaşın sayesinde kuruların da paçayı sıyıracağı süreçlere şahitlik edeceğiz…

Dolayısıyla hem bu davalara bakan hakim savcıları rahatlatmak, hem de olur olmaz herkesin sepetlendiği kaotik gelişmeler yol açmamak adına, tüm FETÖ yargılamalarına referans teşkil edecek bir hukuk karargahının tez elden hayata geçirilmesi gerekiyor…

Sahasında uzmanlık kazanmış hukukçu akademisyen, sosyolog, psikolog, avukat, hakim-savcılardan oluşturulmuş bir Ar-Ge birimi elini taşın altına koyarak bu davaların muhtemel sonuçlarına göre projeksiyonlar yapıp çözümler sunmalı…

Burada FETÖ ile delil toplayan birimlerin görüşleri de nazara alınarak, örgütün cemaat olarak algılandığı dönem ile yasadışı faaliyet icra ettiği dönem arasında net bir tarih belirlenerek imam düzeyinde olmayan alt düzey saftirikler için ayrı bir yol ve yöntem belirlenmesi elzem gözüküyor…

Böylelikle ciddi eleştiri alan yol kazaları asgariye indirgeneceği gibi, davaya bakan hakim-savcıların tenis topu misali, oradan oraya savrulmalarının da bir nebze olsun önüne geçilmiş olacak…

Değilse, birileri beraat verdiği için sürüldüğünde, diğeri doğru dürüst delil tartışması bile yapmadan mahkumiyet kararını yapıştırmak zorunda kalacaktır…

Peki bu söylediğin şeyler ne derece hukuka uygundur, diye sormayın, sakın…

“Mükemmel, iyinin düşmanıdır” derler… Romantik hukuk kitaplarında yazılan mükemmel bir hayaldense, ülkemizdeki yargı pratiğiyle bağdaşır somut gerçeğe göre hareket edilmesini ehven bulurum…

Karargâhı olmayan davalardan mahkumiyet çıkarabilirsiniz, amenna… Lakin hiçbirini kazanamazsın…
Hukuku kurtaramıyoruz… Bari, zevahiri kurtaralım…

TANIKLIK ETMEK- 40 SENEDİR FETÖ'YE YARDIM VE YATAKLIK YAPAN TÜM DEVLET YETKİLİLERİNİN DERDEST EDİLMESİ GEREKMEKTE

Yargıtay üyelerinden Abdullah Yaman bir başka yazısında FETÖ'den gözaltına alınan ancak adli kontrol şartıyla serbest bırakılan eşi FETÖ'den tutuklanan Başbakanlık Başmüşaviri ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem için de şunları yazdı:

Yanılmıyorsam FETÖ’nün en önemli icraatlarından olan 17-25 Aralık süreci öncesiydi…

Adalet Bakanlığı müsteşarı, telefonla arayarak Dikmen Hakimevindeki yemeğe davet ediyordu…
Normalde bu tür davetlere pek alışık değilim… Çağırdıklarına göre, önemli bir mevzu olmalı diye kabul ettim…

Hakimevine gittiğimde benden başka iki Yargıtay üyesinin daha olduğunu gördüm…
Bir önceki müsteşarımız rahmetlik Ahmet Kahraman da hasta haliyle masadaki yerini almıştı…

Müsteşar bey, bizleri fazla merakta bırakmadı…
Yargıtay’daki cemaat oluşumunun devlet için oldukça tehlikeli bir hal aldığını, önü alınamazsa daha büyük sıkıntılara yol açacağını belirterek sadede geldi: “Şu ana dek cemaatle birlikte hareket eden milliyetçi-muhafazakar arkadaşları gruptan ayırmaya çalışsak başarılı olabilir miyiz, şansımız nedir” diye sordu…

Bendeniz: “Valla öteden beridir aynı şeyi dillendiriyorum, ama arkadaşlar beni nifak çıkarmakla itham ediyorlar… Ama siz bakanlığı, dolayısıyla bir başka güç odağını temsilen buradasınız… Dolayısıyla bu ayrılık fikrini benim gibi hiçbir gelecek vadetmeyen birinden duymaktansa sizden duymaları daha da etkili olabilir” diyerek dolaylı destek verdim…

Bu arada, yemeğin sonuna doğru İbrahim Okur'un da toplantıya iştirak ettiğini ve malum Hüseyin albay kumpasından sonra cemaatin hainliğine vakıf olduğunu, bu nedenle bir kısım HSYK üyeleriyle birlikte bu ayrılık hareketini desteklediğini söylesem ne düşünürsünüz, bilemiyorum... ( FETÖ'nün vitrin kaktüsü Nesibe Özer'in ifadesinde neden ısrarla İbrahim Okur'dan başka isim vermediğini bir kez de bu açıdan değerlendirmenizde fayda var)

Neticede gelecek toplantıya güvenilir 20 arkadaşı daha eklemek kararıyla vedalaştık… Bu minvalde birbirinin ardı sıra üç toplantı daha gerçekleşti ve sonuçta sayımız 70’e kadar ulaştı…

Sonrasında Yargıda Birlik adını alan örgütlenmenin, Yargıtay ayağını bu temel oluşturmuştu… Kurduğumuz bu grupla birlikte Yargıtay’daki Sosyal Demokrat arkadaşlarımıza da giderek cemaate karşı ilk ciddi mücadelenin temellerini atmıştık…

Ne var ki karşımızdakilerin örgüt disiplini, bizim gibi “ortaya karışıklarla” kıyas kabul etmiyordu… Adamlar her defasında makam mevki aşkıyla tutuşan birilerini baştan çıkararak, seçimlerde bize nal toplatıyorlardı… Ta ki, adına "144’ler" denilen YBD’nin destek kıtaları gelinceye dek…

Tüm bunları anlatmamın bir sebebi olmalı… O günlerde Yargıtay’daki muhalif örgütlenmeye ön ayak olan, yetmedi 2014 HSYK seçimlerine hazırlanan FETÖ’nün muhtemel seçim stratejilerini bir bir deşifre eden deklarasyonu yayınlayıp; dolaylı da olsa Yargıda Birlik koalisyonunun seçimleri almasına katkıda bulunan o müsteşar, bir gece yarısı eşiyle birlikte FETÖ zanlısı olarak gözetim altına alındı…

İfadesinde ne der, neler söyler bilemiyorum… Kuvvetle muhtemeldir ki, FETÖ itirafçılarının bir takım beyanları üzerine derdest edildi…

Yaklaşık 30 yıldır içinde olduğum bu teşkilatı az çok tanırım… Kudretli iken etrafınız arı kovanı misali işler… Ne var ki, istekler sınırsız dağıtılacak makamlar sınırlıdır… Dolayısıyla herkesi tatmin etmenize imkan yoktur… Bir kez düşmeyegörün yanınızda pek az insan kalır… Hatta "aman şahit yazarlar da, zararı dokunur" diye bildiklerini bile anlatmazlar...

Birol Erdem, netameli bir dönemde HSYK üyeliği ve Adalet Bakanlığı müsteşarlığında bulunmak gibi bir talihsizlik yaşadı… Bu bakımdan muhakkak bazı hatalar yapmıştır… Ama üst düzey bir bürokrat olarak bunların hangisini kendi cüzi iradesi ve hangisini bağlı olduğu siyasi otoritenin bilgi ve talimatı doğrultusunda icra etmiştir, Allah bilir…

"Devletin/hükümetin, cemaatle ilgili konjonktürel duruşuna paralel hareket etmiştir" desek, yanlış bir tahminde bulunmuş olmayız… Konumu itibarıyla tesadüfen gözaltına alındığını zannetmiyorum… Buna imkan ve izin veren merciler, umarım tüm bildiklerini tutanaklara geçmesinde de bir sakınca bulmazlar…

Esasında adil olacaksak; son 40 senedir kesintisiz bir şekilde FETÖ’ye yardım ve yataklık yapan tüm devlet yetkililerinin topyekûn derdest edilmesi gerekmekte…

Değilse “Kanunlar, büyük sineklerin delip geçtiği, küçük sineklerin takılıp kaldığı örümcek ağıdır” diyen Balzac’ı bir kez daha haklı çıkarmış oluruz…