Babacan: Ekonomiyi vatandaşa sorun

Babacan: Ekonomiyi vatandaşa sorun

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, FOX TV canlı yayınında İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı, gündeme dair görüşlerini paylaştı.

Ali Babacan'ın konuşmasından bazı satırbaşları şöyle:

“Ekonomiyi vatandaşa sorun”

“Aslında ekonomiyi anlamak için en önemli yol vatandaşa sormaktır. Yani çalışanımıza, işçimize, emeklimize, taksi kullanan arkadaşlarımıza, fabrikalarda çalışanlara, tarlalarda çalışan çiftçilerimize sorun, ekonomiyi en güzel aslında size onlar özetler.

konomideki sıkıntılar sanki Kovid-19’la, yani bu koronavirüs salgınıyla ilişkilendiriliyor bugünlerde ben onu görüyorum. Halbuki bu salgın öncesinde de ekonomimizde ciddi sıkıntılar vardı.  Salgın öncesinde de genç işsizlik yüzde 27’yi görmüştü, tarihinde ilk defa o kadar yüksek bir rakamı görmüştü. Merkez Bankasının rezervleri erimişti. Bu salgın öncesinde yıllardır biriktirilen yedek akçe bir günde harcanıp bitirilmişti. 

Koronovirüs sonrası ihracat yapacağımız pazarlar kapandı, ihracatımız aksadı. İşsiz kalan çok insan oldu, özellikle küçük işletmeler çok etkilendi. Kayıtsız çalışan TÜİK verilerine göre 9 milyon 300 bin insanımız vardı,  onların önemli kısmı işsiz kaldı. Bunlar gündelikçiler, yevmiyeciler, bahşişle geçinen insanlar.

Özellikle turizm sektörü çok etkilendi, turizm birdenbire kesildi. Ve kültür-sanat faaliyetleri, sanatçılarımız çok etkilendi. Yani özellikle kapalı mekan sektörleri bundan sonraki dönemde de biraz zor olacak, işler zor olacak. AVM’ler kapandı. Dolayısıyla böyle bir salgının ekonomi üzerindeki etkileri kaçınılmaz. Hatta Dünya Bankası dün yayınladı bir rapor. Bu raporda diyor ki; 19. yüzyıldan bu yana, bırakın 20. yüzyılı, aradaki bir yüzyılı, 19. yüzyıldan bu yana en büyük ekonomik krizi görecek dünya diyor. 2008-2009’da dünya ekonomisi yüzde 1 küçüldü, Dünya Bankasının dünkü raporunda yüzde 5 küçülme bekliyorlar bu yıl için.

İkincisi; hükümet bunu nasıl yönetecek, bu çok önemli. Yani kriz olur, her ülkenin başına gelir, ama o kriz döneminde bunu nasıl yönetiyorsunuz, doğru tedbirler alıyor musunuz, doğru adımlar atıyor musunuz? 

Yani güvenilen bir yönetim olmak ve dünyada itibarı olan bir yönetim olmak. 

Ne kadar paranız olursa olsun güven ve itibarın yerine hiçbir şey geçmez. Milyarlarca dolar para mı, yoksa güven ve itibar mı? Bana göre güven ve itibar.

Güven ve itibar sonsuz sermayedir, sınırsız sermayedir bir ülke için. Şu anda Türkiye’nin en önemli ihtiyacı o, en önemli eksiği o. Ciddi itibar kaybına uğramış durumdayız dünyada ve içeride de ciddi bir güven bunalımı yaşıyoruz. Güven ve itibar olmayınca ekonominin toparlaması mümkün değil. Yani güvenilen bir yönetim gerekiyor.

Peki, güveni nasıl sağlayacaksınız?

1. Söz vereceksiniz tutacaksınız, 

2. Düzgün programlar açıklayacaksınız,

3. Doğru ekonomik programlar açıklayacaksınız ve onu gerçekten uygulayacaksınız.

4. Kurumlarınız sağlam olacak, itibarlı olacak.

Sadece bir kişinin sözü değildir, devlet yönetiyorsanız bu devletin kurumları vardır, bu kurumların tek-tek itibarlı ve güçlü kurumlar olması gerekir. Aynı zamanda kurallı, hukuk bazlı bir yönetim olması lazım. Yani “ben sabah uyandım aklıma bu geldi” diye olamaz. 

Şimdi bu koca ülke, 80 milyonluk ülke böyle yönetilemez, yani buna yönetim sistemi de denilemez. Kuralların olması lazım ve hukukun olması lazım. Ve kararların da mutlaka bilim bazlı, akıl bazlı kararlar olması lazım. Yani önce bilim çalışacak, akıl çalışacak, teknik olarak iyi çalışma yapılacak, onun üzerine siz bir siyasi karar oluşturacaksınız.

Bilim Kurulu sadece öneriyor, karar başka yerde veriliyor.”

“Açıklanan veriler güvenilir değil” 

“Türkiye’de  verilere güven noktasında da sıkıntı var.

TÜİK  bağımsız bir kuruluş, bütün bağımsız kuruluşlar üzerinde bir siyasi baskının olduğu da bir gerçek,  bu saklanamaz bir gerçek. Ve Hükümetle, iktidarla uyumlu davranılmadığı zaman da, o kurumların başındaki insanların başına neler geliyor onu görüyoruz, yaşıyoruz. Önce Türkiye’nin bu açıklanan veriler konusunda yeniden bir güven sağlaması lazım, yeniden bir itibar sağlaması lazım. Eskiden böyle bir şey sorgulanmazdı.”

“Türkiye dünyaya kapatılıyor”

“Türkiye’nin kapanma lüksü yok. Eğer bizim kendi petrolümüz, doğalgazımız, altın madenlerimiz olsa,  kendi yer altında birikimimiz olsa kapat yönet, olabilir. Hatta daha da otoriteleşebilir o zaman Türkiye, daha da kapatırsınız, nasıl olsa para devlete akar, istediğinizi zengin edersiniz. Şimdi o da yok. Dolayısıyla Türkiye’nin dışarıya açık olmaktan başka bir şansı yok.

Kendi yağımızla kavrulalım. Tencerede pişirelim kapağında yiyelim, fakirleşelim diyorsak ayrı.

2013’te 950 milyar dolarlık milli gelir, bu yıl 650 milyar dolara düşüyor. Kişi başına düşen 12.500 dolardan iniyor 7.500’e, kapatırsanız sonucu bu; bu kaçınılmaz. Şu anda Türkiye kapanıyor, küçülüyor…”