Çeviköz: Menbiç Mutabakatı hakkında kuşkularım var

Çeviköz: Menbiç Mutabakatı hakkında kuşkularım var

Dışişleri’nde uzun yıllar önemli görevlerde bulunan eski Büyükelçi ve CHP İstanbul 2. Bölge milletvekili adayı Ünal Çeviköz ile hem dış politika, hem de iç 3 3 politika hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik

Röportaj: Süleyman Kılıç / YURT

YURT’a yaptığı açıklamada Menbiç konusunda ABD ile Türkiye’nin mutabakata vardığına ilişkin Çeviköz “Bu mutabakatın tam olarak içeriğinin iki taraf arasında net bir şekilde anlaşıldığı hakkında bazı kuşkular var” dedi

*Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Kıbrıs’ta garantörlük anlaşmasından vazgeçme gibi bir durumun söz konusu olduğunu söylemiş. Ne diyeceksiniz?

Buna ihtimal vermiyorum. Doğru olabileceğini asla düşünmüyorum. Çünkü Türkiye’nin Kıbrıs’taki soydaşlarımızla ilgili tutumu bellidir. Türkiye Kıbrıslı Türklerin 1963’ten itibaren başlarına gelen bütün felaketlerin hepsinin aşılması için en önemli garantörlüktür. Zaten Türkiye’nin garantörlüğü 1960 Londra-Zürih anlaşmalarından kaynaklanmaktadır ve bu anlaşmalarla ilgili tavrımız da hiç değişmemiştir. Türkiye ile bu konuda pazarlık edecek kimse yoktur. Hiçbir hükümet de Türkiye’nin garantörlük statüsünden vazgeçmeyi düşünebilecek bir durumda olamaz. Bunların tamamen dedikodudan ibaret olduğunu düşünüyorum. Kıbrıs’ın en önemli güvencesi Türkiye’nin garantörlüğüdür.  

*Menbiç konusunda ABD ile Türkiye’nin mutabakata vardığı, ama ABD’nin deneyimli bürokratlarının bu konudan rahatsız oldukları söyleniyor. Nasıl bir mutabakattan söz edilebilir?

Bu mutabakatın içeriğini tam olarak bilmiyoruz. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamalarda bir takvimden söz ediliyor. 15 gün sonra şu olacak, 2 ay sonra bu olacak ve 6 ay sonra bütün bu mesele hallolacak deniyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamalarda ise bizim anlattığımız kadar net bir takvim ortaya konmuyor. Dolayısıyla bu mutabakatın tam olarak içeriğinin iki taraf arasında net bir şekilde anlaşıldığı hakkında bazı kuşkular var, bazı soru işaretleri var. Başka bir konu daha var. O da Menbiç’teki yönetimin oranın yerel halkı tarafından üstlenilmesi konusu. Bunun için elbette bir güvenlik sağlanması gerekiyor. Bugüne kadar güvenliği sağlayan unsurların PYD-YPG olduğu ileri sürülüyordu. Eğer onlar çekilirse güvenlik nasıl sağlanacak? Türkiye ile ABD Menbiç’te yaşayan halkın güvenliğini ortak bir şekilde ortak devriye görevleriyle üstlenecekler ve yerine getirecekler diye anlıyorum. Ama Menbiç’le ilgili olarak Türkiye ile ABD arasında varılan mutabakatın daha tam anlamıyla pürüzsüz bir şekilde durduracak noktaya geldiğinden açıkçası emin değilim.

*PYD’liler bu konuda çok rahatsız deniliyor. Nasıl yapacak ABD?

Elbette PYD-YPG’nin de ABD ile şimdiye kadar sürdürdüğü ortaklık çerçeveleri içerisinde bakıldığında onların oradan çekilmek istememeleri gibi bir durum varsa bunu da ABD’nin onları ikna ederek sağlaması gerekir. Ancak PYD-YPG’nin oradan çekilmesi demek Menbiç’in yönetiminde Suriyeli Kürtlerin olmayacağı anlamına gelmez. Burada kastedilen PYD-YPG örgütü ile Suriye’nin içindeki herhangi bir örgüt ilişkisine girmemiş olan Kürtler arasında bir ayrım yapılması meselesidir. Menbiç’in ileride sivil yönetiminde Menbiç’in halkı tarafından bu yönetimin üstlenilmesi dile getirildiğinde Menbiç’te daha önce Kürtlerin de yaşadığı düşünüldüğünde böyle bir görevin aynı şekilde Suriyeli Kürtler ve Suriyeli Araplar tarafından paylaşılarak üstlenileceği mümkün

*Menbiç’te ABD’nin rolü nedir?

ABD’nin konumu şudur; ABD, Trump başkan seçilmeden önce hep şunu söyledi: ABD’nin Ortadoğu politikasında 3 tane önemli unsur var dedi. Bunlardan birincisi Suriye ve Suriye’de sürdürülen IŞİD ile mücadele. İkincisi Irak’ın toprak bütünlüğünün sağlanması ve Irak’ın doğal zenginliklerinin, petrolünün, doğalgazının, üretiminin ve ihracatının bir şekilde ABD tarafından da kontrol altında olabilmesi. Üçüncüsü ise İran konusunda; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya ile birlikte 5 artı 1 ile İran arasında imzalanmış olan nükleer anlaşmaları. ABD, Irak’ın petrol ve doğalgaz üretim ve ihracatı ile ilgili olarak herhalde şirketler vasıtasıyla belli bir ilgisini canlı olarak tutmaya devam edecek, ama Suriye’de IŞİD ile mücadele tam olarak daha bitmedi. ABD’nin orada konuşlandığı askerlerin darbeler vurmaya çalışarak vur kaç taktiği ile mücadele sürüyor. ABD onları kıstırarak, tamamen yok etmek için o mücadeleyi, o temizliği sürdürüyor.

*PKK ve PYD’nin bölgede ortak hareket etme özelliği ile birlikte oradaki bir iç savaşta, İran’ın da askeri güç kullanmayacağı ifade edilebilir mi?

İran meselesini PKK sorunundan ayırmak gerekir. Bölgede İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de Kürt halkı yaşamaktadır. Türkiye’de yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımız var. Aynı şekilde İran, Irak ve Suriye’de de Kürtler yaşamakta. Kürt sorunu bu 4 ülkede de bir iç sorun olarak belirmektedir. Her birinin kendine göre bir Kürt sorunu var. Ancak bu ülkelerin hiçbiri kendi içlerindeki Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözemedikleri için, adeta bir dış politika sorunu haline dönüştürmüşlerdir. Bu Türkiye için de geçerlidir. Türkiye’nin kendi içindeki Kürt yurttaşları ile toplumsal huzur ve barışı sağlamak amacıyla varacağı bir toplumsal uzlaşı ve barış ortamıyla Kürt sorununu çözmesi, diğer komşu ülkelerdeki Kürt sorununun çözülmesi için de anahtar rol oynayacaktır. CHP’nin seçim bildirgesinde Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı diye bir önerisi var. 

*İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yeni bir darbeden söz etmesi ve bunu da seçime az bir süre kala söylemesini nasıl yorumluyorsunuz?

Benim gördüğüm kadarıyla seçim atmosferi fevkalâde canlı ve Türkiye’nin son yıllarda görmediği kadar hareketli bir şekilde ilerlemekte. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye büyük bir teveccüh var. Böyle bir ortamda gördüğüm kadarıyla AKP’de bir panik var ve bu bir şekilde halkı bazı konularda endişeye terk etmek, kafa karışıklığı yaratmak amacıyla ve tamamen iç politikada bir manipülasyona yönelik olarak da ortaya bir takım iddiaların atılmasına yol açıyor. Süleyman Soylu’nun bu söylemini de aslında fevkalade yersiz ve seçim ortamında insanları ciddi bir şekilde endişeye sevk etmek maksadıyla adeta bütün bunlardan korunmak için mutlaka AKP’ye oy vermeniz gerekir diye bir hava yaratmak amacıyla bir manipülasyon olarak görüyorum.

EN BÜYÜK SORUN EKONOMİ

*Seçim nedeniyle sahadasınız. En çok karşılaştığınız sorular neler?

Vatandaşın en çok merak ettiği ve en çok rahatsızlık duyduğunu ifade ettiği konu ekonomik sorunlar. Sürekli ekonomiyle ilgili sorularla karşılaşıyoruz. Doların yükselmesi ve TL’nin değer kaybetmesinin daha ne kadar süreceği, seçimlerden sonra değer kazanmaya başlayıp başlamayacağı, enflasyonun kontrol altına alınıp alınmayacağı, işsizliğin önüne geçilip geçilmeyeceği sorularıyla karşılaşıyoruz. Gençlerden gelen sorular üniversiteye yeni girmiş öğrenciler olsun, üniversiteyi yeni bitirmiş olanlar olsun iş garantisinin olmadığını söylüyorlar. Bütün soruların özünde ekonomi ile ilgili olduğunu görüyorum. Biz de onları CHP’nin bildirgesinde öngörülen ve seçimden sonra Türkiye’nin değişmesini beklediğimiz konularla ilgili bilgilendiriyoruz. Türkiye’nin her şeyden önce yeniden demokratik, huzurlu ve barış içinde bir ortama kavuşmasıyla hukukun üstünlüğüne yargının bağımsızlığına dönülmesi ile birlikte kazanılacak olan güvenin Türkiye’nin ekonomisine de çok olumlu yansımalar yapacağını anlatıyoruz.

*Tarım politikası ile ilgili neler yapacaksınız?

Tarım ve hayvancılık sorusu daha çok İç Anadolu ve Doğu Anadolu’daki yurttaşlarımızdan geliyor. Türkiye’nin nüfusunun yüzde 85’i kentli. Tarımsal arazilerin bulunduğu yerlerde yaşayan insanımız pek kalmadı. Köyler boşaldı. Kent merkezlerine, büyük şehirlere göç ettiler. Dolayısıyla tarımda çalıştıracak elemanınız olmadığı takdirde tarım elbette geri kalır. Bizim bütün planımız tarımın sanayileştirilmesi, endüstriyel tarımın getirilmesi. Böylece hem üretimin artırılması hem de daha az sayıda iş gücüyle tarımsal üretimi birden bire olması gereken seviyeye doğru yükseltme projemiz var.

İNCE 2. TURA KALIR

Seçimleri nasıl görüyorsunuz? 6 adaydan 2. tura hangileri kalacaktır?

Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2. tura kalacak olursa Muharrem İnce’nin adaylardan biri olacağından eminim. Millet İttifakı’na gelince; çok hoş bir ortam var. Saraçhane Parkı’nda yeryüzü sofrasında bütün Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin temsilcileri ile bir araya geldik. Sadece Millet İttifakı değil, HDP’nin milletvekili adaylarının da bulunduğu güzel bir iftar sofrasıydı. Tam imece usulüyle herkes bütçesinin elverdiği ölçüde iftariyelerini getirmişti. Hep birlikte paylaştık. Büyük bir mutluluk içinde insanların paylaşarak, bölüşerek ve birbirlerine destek olarak bir demokratik huzur ortamı içinde bulunduklarını ve bunun seçimlerden sonra tüm Türkiye’ye hâkim olmasını arzuladıklarını gördüm.

*Yurt okurlarına ve yurttaşlara mesajınız?

24 Haziran’dan sonra Türkiye içinde bulunduğu karanlık ortamdan kurtularak, toplumsal barışa, huzura ve özlediği demokrasiye kavuşacak. Uzun zamandır yayın hayatını sürdüren Yurt Gazetesi aracılığıyla okurlara ve yurttaşlarımıza; her şeyden önce seçim günü mutlaka sandığa gitmeleri gerektiğini söylemek isterim. Türkiye’nin geleceği ile ilgili düşüncesini mutlaka sandığa oyunu atarak yerine getirmek ve bu sorumluluğu üstlenmek gerekiyor.