
Hasan Fehmi Güneş'in açıklamaları!..
Efendim; elinizdeki yazıyı yazmadan önce gecenin ilerleyen bir vakti üşenmeyip eski İçişleri Bakanı Sayın Hasan Fehmi Güneş’in TBMM Darbe ve Muhtıraları araştırma Komisyonu karşısındaki 12 Eylül sürecine dair cevaplarını okudum. 05.10. 2012 tarihli ve 24 sayfalık tam metni isteyen herkes internet ortamında bulabilir. Gerçi benim bilmediğim pek yeni bir şey yoktu. Bir kısmını daha önce de kamuoyu ile paylaşmıştı. Ancak o süreci hatırlamak ve resmi kayıt olarak yetkili bir ağızdan okumak önemliydi. (Bazı uyanık AKP’liler ise meseleyi CHP-Darbe ilişkisine çekmek istemişler ama o tuzak sorulara düşmemiş.) Kimi yorumlarına katılmadım. Lakin genel çerçevede sürece dair gözlemleri doğruydu. Metni okuduktan sonra Hasan Fehmi Bey’in ülkenin gelmiş geçmiş en parlak ve yurtsever İçişleri bakanlarından olduğuna bir kez daha kanaat getirdim. Zaten “Aynur Aydan olayı” sonrası başına gelenlerde tümüyle bununla ilintiliydi. Neyse, benim dikkatimi iki husus çekti. Birincisi o dönemki Ecevit hükümetinin MİT’ten istihbarat almadaki ve kontrgerilla karşısındaki çaresizliğinin vurgulanmasıydı. Daha da önemlisi MİT’e “Alternatif” ve “Sivil hükümete bağlı” yeni bir istihbarat kurmak istemeleri, bunun yerine polis istihbaratını güçlendirme arayışına girdikleri ve onunda akim kalmasının vurgulanmasıydı. MİT’e kendilerine yakın bir ismi yerleştirmeyi bile beceremediklerini, sonunda “MİT’i feshetme” önerisini ve Ecevit’in “Bunu hiç konuşmamış olalım” deyişini hatırlatıyor. Şayet başarabilselerdi “Dengeler” hayli değişebilirdi! İkincisi ise yarın yıldönümünü hatırlayacağımız “Kahramanmaraş Katliamı”na dair söyledikleriydi. (Gerçi olaylar esnasında İrfan Özaydınlı İçişleri Bakanı idi.) Bugün bile Kahramanmaraş’ı hala “Alevi-Sünni çatışması” olarak görmek ve göstermek isteyenler olduğu düşünülürse beyanları önemliydi. (Kimi uyanık AKP’liler gene olayı sola yıkmaya çalışır sorular sormuşlar ama Hasan Fehmi Güneş buna da prim vermemiş.) Türkiye tarihinin bu “Kara leke”sinin nasıl “Örgütlendiği” artık herkesin malumu! Daha da önemlisi Güneş’in "Maraş katliamı gibi o dönemde yaşanan olayların, askeri yönetime geçişi sağlamak için bilerek hazırlandığını" öne sürmesi ve arkasında CIA-ABD olduğunu işaret etmesiydi. Nitekim meşhur CIA ajanı Robert Alexander Peck olayını da değinen Güneş, Anadolu’da mezhepsel dağılım konusunda sorular soran bu ajanı nasıl takip ettirdiğini, onu “Persona non Grata” (İstenmeyen kişi) ilan ettirmek istediğini, Amerikalı yetkililerin buna çok kızdığını anlatıyor. O süreci hatırlayalım; daha çok büyük şehirlerde “Sağ-sol çatışması” şeklinde görünen “Kontrollü iç savaş” artık yetmemeye başlamış ve ülkede darbe isteyen güçler çatışmaları daha “Üst bir aşama”ya sıçratma kararı almışlardı. Bunun içinde sözüm ona “Mezhep eksenli çatışma” senaryosu gündeme getirilmişti. Sırasıyla Malatya, Sivas, Kahramanmaraş Çorum olayları bu planın bir ürünüydü. O zamanki devletin derin unsurlarıyla para-militer sivil güçlerin ortaklığı sonucu oluşmuştu. Onlarca vatandaşımızı hunharca katleden “Hazırlanmış” katliamı doğru anlamak bugünde ayrı bir önem taşıyor. Her şey bir yana Kahramanmaraş denince ben hep o esnada birdenbire şehre doluşan “Gezici Milli Piyango satıcıları”nı merak ederim. (İyi “Kılıf” doğrusu!) Bunlar kimlerdi? Anlaşılan en “Uğursuz ikramiye”yi Kahramanmaraş’a çıkartmayı başarmışlardı!..