Süleyman Karan

Süleyman Karan

Her şeyi bir kenara bırakın, laiklik için tek vücut olalım

Siyasal islamcılar ve ırkçılar, bu salgın günlerinde yeni kumpaslar peşinde... Bu kez de, pek çok kez milleti bölmek için kullanılan bir maşa haline gelen Diyanet İşleri Başkanlığı’na verilen emir üzerine, kutuplaşma körüklenmeye çalışılıyor. Bu hinlik de her zamanki gibi bir taşla birkaç kuş vurma hesabının bir örneği... Önce bir azınlık seç, onu hedef göster, bu hedefi gösterirken, halkın bir bölümünün dini duygularını istismar et! Mecburen insan haklarını, demokrasiyi, ifade özgürlüğünü savunmak durumunda olan muhalefet tepki verince de, onları din düşmanlığı ile suçla. Bunların artık kabak tadı veren taktiklerinden biri bu zaten.

“Peki dertleri ne bunların, durduk yere?..” demeyin. Öncelikle şunu söyleyelim, durduk yere değil bunların provokasyonları... Hep akıllarının bir yerlerinde, TBMM’yi, cuhhuriyeti, laikliği yok etmek var. İhvan’ın uzantısı bu örgüt, tarihsel nefretini kusmak ve nihai hedefine ulaşmak için heyecanla yanıp tutuşuyor, ama karşısındaki muhalefetin gücü, hesapladığından daha yüksek olduğu için işi o kadar olmuyor. Bunun farkındalar ve bu sebep ile ‘nabız ölç, provoke et, tekrar dene’ taktiğinden şaşmıyorlar. Bu riski alırken de ‘nihai hedefi tutaramazsak, bari gündemi değiştirelim’ mantığıyla hareket ediyorlar.

Beceriksizliğe maske

Gündemimiz malum salgın, yine gündemizde, bırakın virüsü toz yumağını geçirecek kadar kalitesiz bir maske var, halkı bu maskeye mahkum etmiş bir hükümet var ve buna rağmen bu maskeyi bile dağıtmayı beceremiyor! Gündemimizde ne var, hiç utanmadan sıkılmadan 200 milyar TL’lik destek paketi ile övünmeye kalkan bir tek adam rejimi var. Nüfusu Türkiye’nin üçte biri olmayan Avustralya’nın destek paketi bile 80 milyar dolarken, 200 milyar TL ile övünen bir acizlik içinde. Test sayısını yarı yarıya azaltıp, vaka sayısını düşürmeye çalışan bir akılsızlık bu iktidara hakim. Bu akılsızlığın Türkçe meali ise halk düşmanlığı! Nereden bakarsanız bakın, felaket sürecini yönetemeyen, her hamlesinde daha da beter hale sokan bir iktidar. Kitle desteği düştüğü için paniğe kapılmış ve iyiden iyiye gözü dönmüş bir iktidar. Bu sebep ile CHP’li belediyelere saldırıyor. Bakıyor ki ters tepiyor, din bezirganlığı ile durumu kurtarmayı deniyor. Ve bunu çok tehlikeli bir biçimde yapıyor. Umurunda mı, değil!

Cinayete azmettiriyor Diyanet İşleri Başkanlığı, kuruluşundan bu yana, iktidarların borozanı olmuş bir kurum. Emir komuta zincirinde hareket eden, fetvalarını iktidarın taleplerine göre veren bir hükümet yan kuruluşu. Bu durum, özellikle AKP iktidara geldikten sonra iyiden iyiye zıvanadan çıktı. Dini tahrif etmeyi, inançlıları sömürmeyi, provokatif çıkışlar yapmayı marifet sayan bir kurum haline geldi. Tüm dünyada bu salgın sırasında en yobaz ve ahlaksız din simsarlarının yaptığını taklit etmesi bu sebeple şaşırtıcı değil. İnsanları kışkırtmanın yolu, nefreti körüklemek. LGBTİ ise hedef seçilmesi en uygun kesim. Zira cehaletten kaynaklanan önyargıların nefrete, saldırıya, hatta cinayete yönlendirilmesi çok kolay. İşte Diyanet İşleri Başkanlığı aldığı emirle tam da bunu yaptı. Bundan böyle, cinayete kurban giden her LGBTİ yurttaşın ölümünden, bu kurum ve bunun arkasında duranlar sorumludur. Suçları çok sabittir, cinayete azmettirmek! Hedefleri bellidir, anayasayı tağyir, tebdil ve ilga etmek.

Nabız yoklaması çekiyorlar

Böyle bir rezalet açıklama, öncelikle anayasayı hiçe saymak, cumhuriyetin kurucu ilkelerine saldırı anlamına geliyor. Bunu da bilinçli olarak yaptıklarını, bir yandan beceriksizliklerini maskelerken, öte yandan milleti bölmek ve nabız yoklaması yapmak istediklerini AKP Genel Başkanı’nın nefret yüklü açıklamalarından anlıyoruz. Salgınla mücadele açıklamasına bu fitneye destek vermek için ekleme yapıyor. Amaç CHP’ye hakaret ederken, aslında laikliği hedef almak. Barolara hakaret ederken de hedef aynı. Oysa kendisi de biliyor ki, partisine oy verenlerin üçte ikisi şeriata çok mesefali. Ama işte cumhuriyet ve laiklik karşıtlığı, bu nefret durduramıyor bunları.

Bu çıkışlar, “Aman sen de, gündem değiştirmek istiyorlar” diye geçiştirilemez. Bu yeniden cumhuriyete ve laikliğe sahip çıkmak için bir fırsat olarak görülmeli. Ve asla defansif olunmamalı. Bunların gerçek niyetlerin sorgulayacak bir mahkemeye dönüştürülmeli bu tartışma. İhvan’ın gerçek yüzü ortaya serilmeli ki, dost düşman bilsin. Bugün, LGBTİ yurttaşlara sahip çıkmak, bugün barolara sahip çıkmak, cumhuriyete ve laikliğe sahip çıkmak, mezhepçi şoven faşizan rejime karşı net tavır almak demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar