​'İlk Hedefler Beyannamesi' ve 27 Mayıs…

“Emekli Sandığı’ndan istediğin parayı alıp telledim” parolasıyla 27 Mayıs 1960’da darbe yapan ve 37 subaydan oluşan Milli Birlik Komitesi, TBMM‘yi feshetti, siyasi faaliyetleri askıya aldı, Cumhurbaşkanını, Başbakanı, Genelkurmay Başkanı’nı tutukladı. “Ülkede kardeş kavgasını engellemek için yönetime el koydukları”nı açıklayan darbeciler, “Türkiye’nin dış politika açısından NATO’ya ve CENTO’ya bağlı olduğu”nu özenle açıklamayı ihmal etmiyorlardı…
27 Mayıs darbesi, 1957’de milletvekili çoğunluğuna rağmen oransal çoğunluğu kaybeden DP’ye karşı yükselen demokratik muhalefetin de fiili olarak önünü kesti. Çünkü, darbe yapılmamış olsa, bütün veriler, 1961 olağan genel seçimlerde CHP’nin tek başına iktidarını ve “İlk Hedefler Beyannamesi”nin uygulanacağını ve demokratikleşmeyi işaret ediyordu. CHP bu dönemde çok ciddi bir toplumsal değişim projesini ısrarla halka tanıtıyor, CHP mitingleri büyük kitlelerle buluşan ve demokratik talepleri öne çıkaran mitinglere dönüşüyordu. CHP’nin talepleri çok açıktı: “Hür basın, muhtar üniversite, teminatlı hâkim, serbest toplantı, tarafsız radyo, hür ve nispi seçim…”
Bu sloganların kaynağı CHP’nin 1959 yılında Genel Kurul’da yayınladığı “İlk Hedefler Beyannamesi”ydi:  Anti demokratik yasalar kaldırılacak,  Anayasa halk egemenliği, sosyal adalet, hukuk devleti ve toplumsal güvenlik esaslarına bağlı kalınarak değiştirilecekti. Beyannamenin söylemeleri çok netti: 
“1. Demokratik gelişmemizi durduran, gerileten bütün antidemokratik yasalar, yöntemler, zihniyet ve uygulamalar kaldırılacaktır.
2. Anayasamız, çağdaş demokrasi ve toplum anlayışına uygun, halk egemenliği, hukuk devleti, sosyal adalet ve güvenlik ilkelerine dayanan bir devlet düzenine göre değiştirilecektir. Bu Anayasa’da;
a) Irk, cins, din, mezhep, politik düşünce, toplumsal kök, doğuş ve varlık farkı olmaksızın bütün Türklerin ortak malı olan ana hak ve özgürlükler yer alacaktır. Düşünce ve söz özgürlüğü, basın özgürlüğü, bilim ve sanat özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, kişi ve konut dokunulmazlığı, toplanma ve dernek kurma özgürlüğü, mal ve mülk güvenliği, çalışma ve ekonomik girişim özgürlüğü, grev hakkı, sendika ve meslek örgütleri kurma hakkı, yasalar önünde eşit işlem görme ve kamu hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkı, devlet yayın araçlarının tarafsızlığı gibi içinde bulunduğumuz uygar dünyanın kabul ettiği bütün insan hak ve özgürlükleri ve hukuk devleti prensipleri Türk vatandaşlarına sağlanacak ve bu haklar açık biçimde tanımlanarak güvence altına alınacaktır. (…)”
CHP’nin “İlk Hedefler Beyannamesi”ndeki temel yaklaşımların 1961 Anayasası’nın belkemiğini oluşturması kuşkusuz çok olumluydu am bu durum bile “demokratikleşmenin önünü kestiği” gerçeğini değiştirmez. Kaldı ki, 27 Mayıs darbesi, yalnızca demokrasinin önünü kesmekle kalmadı, fiili olarak CHP’yi önce darbe ortağı, sonrasında kayda değer adımları atamayan etkisiz, yetkisiz ve beceriksiz koalisyon hükümetlerinin büyük ortağı yaparak fiili olarak “eritti”. Bugünlere kadar uzanacak şekilde solun önünü kesti!
Nitekim, 1955 sonrası demokratikleşmeyi savunarak ciddi bir muhalefet yapan ve 1957 seçimlerinde yüzde 41 oy alan CHP, darbeden 16 ay sonra yapılan seçimlerde yalnızca yüzde 34 oy alabildi. Çünkü, ordunun müdahalesi ve adaletsiz bir yargılama süreci, cezaevinde yaşanan ölümler ve idamlar, mağdur ve mazlum yarattı. Yassıada yargılamalarında izlenen adaletsiz yargılama biçimi DP’nin anti demokratik uygulamalarını önemli ölçüde unutturduğu gibi, DP’yi de yeninde diriltti. 1961 seçimlerinde DP’nin devamı olan Adalet Partisi (AP)  ve  Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi  (CKP)  ile  Yeni Türkiye Partisi (YTP) oyların yüzde 62’sini aldılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar