İstanbul Arkeoloji Müzeleri yenilendi

İstanbul Arkeoloji Müzeleri yenilendi

Lahitler, tabletler, mumyalar, heykeller, takılar ve yazıtlar... Tarihi modern bir dille anlatmayı hedefleyen İstanbul Arkeoloji Müzeleri, eski ismiyle Müze-i Hümayun yenilenen bölümleriyle ziyaretçilerini bekliyor. İşte yapılan yenilikler...

Tarihin şekillenmesinde önemli rol oynayan dört uygarlık; Pers, Helen, Roma ve Bizans, Anadolu topraklarında insanlığın en büyük kültür hazineleri içinde yer alan binlerce eser bırakmış. Bu uygarlıkların mirası binlerce kültür hazinesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde sergileniyor. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Gülhane Parkı’ndan Topkapı Sarayı’na çıkan Gülhane Osman Hamdi Bey Yokuşu Sokağı’nda. Müze 1865’te, ünlü ressam Osman Hamdi Bey’in emekleriyle, Müze-i Hümayun adıyla kurulmuş. Osmanlı topraklarındaki tarihi eserlerin İstanbul’a taşınmasıyla müzenin temelleri oluşmaya başlamış.

Arkeoloji Müzeleri koleksiyonunda imparatorluk devri ve Cumhuriyet dönemiyle tüm ülkeden gelen 1 milyonu aşkın eser mevcut. ‘İskender Lahdi’ ve ‘Ağlayan Kadınlar Lahdi’ gibi çok önemli eserlere ev sahipliği yapan müzede bugün kapsamlı bir güçlendirme, restorasyon ve teşhir-tanzim (sergileme) çalışması yapılıyor. Antik Çağ Heykeltıraşlığı, Sidon Kral Nekropolü, Osman Hamdi Bey salonu ve İskender Lahdi Salonu Arkeoloji Müzeleri’nin yenileme çalışmalarının tamamlanan bölümleri.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Rahmi Asal müzedeki yenilikleri “Güçlendirme gündeme gelince, restorasyon da doğal olarak beraberinde geldi. Bu eserlerin hemen hemen tamamını taşıyıp çalışmaya başlamamız gerekiyordu. Bu çalışmalar başlayınca teşhirimizi de yenileyelim istedik. Sergileme teknikleri açısından zaten ihtiyacımız vardı. Salonlarımızın yerleri değişmedi ama daha çağdaş tekniklerle, malzemelerle ve bilgi, belge desteğiyle onları yeniledik. Temsil edilen dönemi tarihi, politik olayları, sanatı ve kültürüyle anlatan, ziyaretçileri sıkmayacak boyutta görseller ve panolarla salonlarımızı destekledik” sözleriyle anlatıyor.

Müzedeki her salona bir tema verilmiş. Arkaik döneme inanç teması, Anadolu Perslerinin bulunduğu salona av, yaşam ve Paradeisos (cennet bahçesi), klasik dönem salonuna da aristokrat erkeklerin yaşamını gösteren bir tema seçilmiş. Müzedeki en büyük yenilik ziyaretçilerin arkeolojik eserleri anlayabilmesi için tasarlanan duvar resimleri ve bilgi panoları.

Diğer yeniliklere bakacak olursak... Eserlerin kaidesi ve montaj şekilleri değiştirilmiş. Salonlara yeni vitrinler eklenmiş ve bu vitrinlerde kap kacak, heykelcik ve benzeri küçük buluntulara yer açılmış. Binanın cephe temizliği yapılmış ve depreme dayanıklı olması için çelik halatlarla güçlendirilmiş.

Mumyanın gizemi...

Müzenin sütunlu kapısından içeri girdiğiniz anda sağ tarafta antikçağ heykeltıraşlığının gelişiminin anlatıldığı grafik panolar görüyorsunuz. Satış mağazası ve ziyaretçi karşılama birimini geçtikten sonra Sidon Kral Nekropolü’nün girişine varıyorsunuz. Salonun eski teşhiri korunup duvarlardaki grafiklerle desteklenmiş. Sayda Kralı Tabnit Lahdi salonun en ürkütücü parçalarından... Lahdin kapağı sıkı bir şekilde sarılmış ve mumya biçimi verilmiş. Lahdin üzerindeki Mısır hiyeroglif yazıtında geleneksel lanetleri dile getiren şu sözler var; “Ben Asarte rahibi ve Sidonlular kralı Tabnit. Bu lahdin içinde gömülüyüm. Ey benim mezarımı bulan kimse, her kim olursan ol benim lahdimi açma ve huzurumu bozma. Çünkü yanımda ne gümüş, ne altın ne de define vardır. Bu lahitte yalnızca yatmaktayım. Bana mezar olan bu lahdi açma. Eğer tembihimin aksine mezar odamı açar ve benim huzurumu kaçıracak olursan yaşayan insanlar arasında ve güneş altında nesilden ve nesepten mahrum kal ve ölüler arasında yatacak yer bulma.”

Lahdin bulunduğu alanın hemen arkasındaki duvarda elinde magnezyum lambasıyla Sayda Kralı’nın lahdini açan Osman Hamdi Bey betimlenmiş. Bir sonraki duvarı süsleyen grafiklerde, Ağlayan Kadınlar Lahdi’nin kazı çalışması sırasında kayalıkların içerisinden nasıl çıkarıldığına şahit oluyorsunuz. Hemen ardından pencerelerinden izleyerek devam eden çalışmaları takip edebileceğiniz Satrap Lahdi’ni görüyorsunuz. Yenil

enen bölümlerden bir diğeriyse Osman Hamdi Bey Salonu. Bu bölümde Osman Hamdi Bey’in ressamlığı, arkeologluğu ve özel hayatıyla ilgili detaylar sergileniyor. Yenilenen son kısımda İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin en önemli eseri olarak kabul edilen İskender Lahdi var. Çok iyi durumda olan eserde, Persler ve Yunanlar arasındaki bir savaş sahnesi betimleniyor. Lahdin üzerinde ilk dikkatinizi çeken, at üzerinde bir Pers askerine saldıran Büyük İskender oluyor. İstanbul Arkeoloji Müzeleri, dünden bugüne tarihin koridorlarında yolculuk yapmak ve uygarlıkların izini sürmek isteyen yerli-yabancı ziyaretçilerini bekliyor.

- Müzede 756.880 arkeolojik eser, 228.831 gayri İslami sikke, 352.427 İslami sikke, 15.811 pişmiş toprak eser, 10.597 taş eser, 73.275 tablet eser mevcut.

- En önemli eserleri; Aziz Francis Şapeli Mozaik Panosu, Marsyas Heykeli, Siloe Yazıtı, İskender Başı, Sappho Başı, Tykhe Heykeli, Sidamara Lahdi, İskender Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi, Lykia Lahdi, Sarıgüzel Lahdi ve Kadeş Barış Antlaşması Tableti.

- Müze giriş ücreti 50 lira. MüzeKart geçerli. 18 yaşının altındaki öğrencilere ve 65 yaş üstüneyse giriş ücretsiz.