
'Kadınla gerçeği yeniden inşa ediyor'
İsmail Engin, Çağdaş Türk Sanatçısı olarak tanımlanan Pınar Yolaçan ile sanatına dair konuştu.
Pınar Yolaçan, 1981 yılında Ankara’da doğdu. Londra’da, Central Saint Martins College of Art and Design’da “Fashion Design with Marketing” ve Chelsea School of Art and Design’da “Foundation Studies” ve “Fine Art Media” eğitimi aldı. 2004’te New York’daki Cooper Union School of Art’tan “Bachelor of Fine Arts” diplomasıyla mezun oldu. Kendi anlatımıyla, “Dünya insanı olmaya çalışan bir sanatçı” ve fotoğrafçı.
Stockholm, Lagos, İstanbul, Helsinki, New York’ta 2005-2017 tarihleri arasında “Nudes / Corpo Mechanico”, “Maria”, “Perishables” adlı kişisel sergileriyle uluslararası alanda tanınan ve rağbet gören bir sanatçı niteliğine kavuştu. Çalışmaları; International Center of Photography / New York, J. Paul Getty Museum / Los Angeles, MoMA PS1 / New York, Kiasma / Helsinki, Contemporary Arts Museum Houston / Houston, Saatchi Gallery / Londra gibi birçok uluslararası müzede sergilendi.
Sanatçıyı Türkiye’deki sanatseverler Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’ndeki “Faniler / Perishables” (2007) ile “Meryem / Maria” (2008) adlı sergileri ve beraberinde yayınlanan sergi kataloglarıyla tanıyor.
Gerçeğin Yeniden İnşası
Pınar Yolaçan, “niçin fotoğraf?” sorumuza, “fotoğraf performans ve enstalasyon gibi plastik sanat pratiklerini belgeleme aracı olarak ilgimi çekti. Kullandığım malzemeler ve fotoğraflarımın ‘içindekiler’ düşünüldüğünde, çalışmalarımı muhafaza edebileceğim bir tür buz dolabıydı, fotoğraf filmi” diyor.
Yönelttiğimiz, “fotoğraf için nasıl bir hazırlık dönemi yaşıyorsunuz?” sorusunu, şu şekilde cevaplıyor: “Bütün serilerimde önce araştırdığım ve ilgilendiğim bir kavram var; bunun üzerine yoğun ve uzun bir üretim sürecim var. Önce projemde yer almasını, fotoğrafını çekmek istediğim kişilere ulaşmak için, yardımcı olabilecek insanlara ulaşmam gerekiyor. Bu bazen yerine göre bir taksi şoförü, bir öğrenci, bir akademisyen/antropolog veya araştırmacı olabiliyor. Onlarla ortak bir dil bulmaya çalışıyorum. Bir ekip kurmam gerekiyor. Tüm bunlar ‘saha’ya ön hazırlık. Sonra, fotoğraflarımda yer alacak insanlarla karşılıklı bir güven sağlamamız gerekiyor, bu en uzun ve zahmetli süreç. Belgesel tarzda çalışmadığım için, herşey bir kurgu üzerine dayalı, daha doğrusu fotoğraflar bu kurgunun belgeleri”.
Sanatçı, “kurgunun belgeleri” olarak nitelediği ve gerçeği yeniden inşa ettiği eserlerinin tasarımında, “önce modellere sonra giyecekleri kıyafetler, kostümler ve de arka set, arka fon, ışık gibi fotoğrafın estetiklerine, ayrı bir malzeme ve görsel araştırma süreciyle” karar verdiğini de kaydediyor.
Faniler’den Siyahi Meryem’e
17 yaşından beri değişik ülkelerde yaşayan Pınar Yolaçan, şunları da söylüyor, çalışmaları hakkında: “Projelerim farklı kültür arayışımdan ziyade, o kültüre olan yabancılığım veya farkımla; kamera üzerinden, fotoğraflayan olarak farklı olma çabamla ilgili. Portrelerini çektiğim kadınlar benim için beden, yaş, renk ne kadar farklıysa, ben de onlara göre o kadar farklıyım ve bunun özellikle portre çalışmalarımdaki ifadelere yansıdığını düşünüyorum.”
Balkanlar hariç ABD’de, Avrupa ülkelerinde, Bolivya, Brezilya, Hindistan, Malezya, Meksika ve Nijerya çalışmalar yapmış, eserler üreten sanatçı, “Meryem / Maria” adlı sıradışı portreleri içeren çalışmasını şöyle özetliyor: “Meryem serisi, bir önceki Faniler serimin devamı. Brezilya’nın kuzey doğusundaki Itaparica adasında yaklaşık bir seneye yakın bir sürede çekildi. Projede kumaşlarla birlikte çeşitli deri ve et parçalarından yaptığım Barok görünümlü kıyafetleri giyen ve 17. yüzyıl Hollanda portre geleneğinde olduğu gibi siyah, karanlık bir fon önünde duran siyahi kadınlar var. Bu kadınlar, Brezilya’nın Portekiz sömürgesi olduğu dönemde Afrika’nın Batısından ,özellikle Yoruba siyahilerinin, köle olarak Brezilya’ya getirilmesini ve onlara empoze edilen Beyaz ve Katolik kültürün sömürgeci bağlamda ana kahramanları olarak birer “siyahi Meryem’i” temsil ediyor.”
Yeni Alanlar: Ana Tanrıça...
Pınar Yolaçan, çalışmalarında “zamanın akışını” kaydettiğini belirttiği arkeolojiyle insan bedenine aynı nedenden ilgi gösteriyor; “kadın vücudu, temsili ve sanat tarihindeki betimlemeleri ile” ilgilendiğini vurguluyor. Bu bağlamda, “vücudun ergenlikte, doğum deneyiminde ve zamanla yaşlılıkta yaşadığı değişimin izleri”nden hareketle, “kadın vücudunu zamanın ve uygarlığın ölçüsü olarak kullanıp kullanamayacağımız sorusuna” yoğunlaşıyor ve “zamanda direniş”in olası parametrelerini mercek altına alıyor. Devamında, “örneğin, ‘Ana Tanrıça’, ‘İda’ ve ‘Taş Gibi’ serilerimde Neolitik dönem Ana Tanrıça figürleri, erken dönem Roma, Mısır gibi faklı arkeolojik dönemleri araştırdım ve bu dönemlerdeki kadın bedeni, güzellik ve doğurganlık gibi kavramların betimlenmesi ve günümüz popüler kültür ve çağdaş sanatı içerisindeki yerini araştırmak ilgimi çekiyor.” diyor.
Yolaçan, Halen, New York Brooklyn’de yaşıyor ve ‘Brezilya Amazonu’ndaki Kayapo yerlilerinin vücut boyaları ile ilgili bir araştırma yapıyor.