Pandemide 12 Eylül’ü Anlamak

Pandemide 12 Eylül’ü Anlamak

Nil Yurda, yazar Ali Gültekin’in Abluka, kitabını ve koronavirüs günlerini değerlendirdi.

İşte o yazı:


Koronavirüs Ablukası içinde olan dünyada pandemi süresini mümkün olduğunca en iyi şekilde değerlendirmeye çalışan kişilerdenim. Bu sürede sağlıklı beslenme, edebiyat, felsefe, siyaset ne kadar kitap ve belge varsa okuma fırsatı bunun yanı sıra siyasi programları izlemek, Netflixde dizi-film izlemek, sosyal medyada eğitici, öğretici bazen mizahi paylaşımları takip etmek, beğenmek ya da paylaşmak gibi rutin aktiviteler içindeyim.


Pandeminin bana kazandırdıklarından biri de  online eğitimler oldu. Dünyanın en iyi üniversitelerinin eğitimlerine katılıyorum ki bu eğitimleri burslu olarak kazandım. Bunlardan Edinburg Üniveristesi Digital Marketing eğitimimi tamamladım. Nisan ayında da Harvard Üniversitesi’nde Justice Philosophy eğitimim başlayacak. Bu tarz eğitimlerim devam edecek. Bunların benim işime yarayıp yaramayacağını bilemiyorum ancak entelektüel açıdan çok işe yaradı diyebilirim. Pratik olarak yararını faaliyetlerde bulunacağım zamanlar gösterecek.


Şu anda okuduğum kitapları sıralamam gerekirse, Karl Marx “Ücretli Emek ve Sermaye”, V.İ. Lenin “Halkın Dostları Kimlerdir” isimli sosyal demokratlar için yazdığı bir kitap, Friedrich Engels’ın Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu bunlar okuduğum siyaset felsefesi kitapları… Bunun yanında bir de 12 Eylül günlerini tüm gerçekliğiyle, yaşanmışlığıyla anlatan yani gerçek hayattan alınmış bir Anı Roman olan Gazeteci-Yazar Ali Gültekin’in Abluka isimli kitabı.


12 Eylül Darbe Günleri


Şimdiye kadar çok fazla 12 Eylül belgeseli, filmi çekildi ve kitapları basıldı. Hatta 2010 yılında 12 Eylül’ü anlatan bir kitap projesinde benimde yazım yer almıştı.


Ali Gültekin’in Abluka kitabını okuduğumda diğerlerinden biraz daha farklı olduğunu düşündüm. Çünkü sadece bir şehirden bahsetmiyor. 12 Eylül’ü Anadolu’nun penceresinden aktarmış. Yani Malatya, Sivas, Erzincan, Kars, Afyon, Kırşehir, İzmir, Artvin, Mardin, Rize, İstanbul, Ankara, Çukurova, Ordu, Trakya’daki halkların üzerinde bıraktığı izleri derinlemesine anlatmış kısacası kitap geniş bir perspektife, yelpazeye sahip. Yazar aynı zamanda 1960 yılında eşini, çocuklarını Türkiye’de bırakıp Almanya’ya göç etmek zorunda kalan gurbetçilerin 12 Eylül döneminde Türkiye’deki ailelerine ulaşma çabalarını ve Almanya’da darbeden nasıl etkilendiklerini de dile getirmiş.


12 Eylül darbesi günlüklerine Malatya’nın Hekimhan ilçesi ve köylerinden yola çıkarak şahit olacaksınız. Darbenin küçük bir köyde dahi insanları nasıl olumsuz etkilediğini, insanların nasıl birbirinden korkarak ve birbirlerine nasıl yabancılaştırılıp, kimliksizleştirildiğini kitabı okuduğunuzda anlayacak ve o dönemi tekrar yaşayacaksınız. Bu kitabı özellikle benim gibi 12 Eylül’ü hatırlamayan, o dönemde henüz bebek olan ya da o dönemde doğmamış kişilerin okumasını öneririm.
Abluka; Yaşanmışlıklarla, tanıklarla üç bölüm halinde hazırlanmış.


12 Eylül darbe günleri: Bireyler ve toplumda yarattığı etkiyi, Karadeniz’de Çilli kız, Trakya’da Göçmen, Çukurova’da Bedir, Kırşehir’de Cami imamı, Malatya’da Aşçı Memiş, Afyon’da Doktor Kemal…
Zorunlu göçler: Gülistan’ın Meriç nehrinden geçişini, Cikita’nın Ortadoğu yolculuğunu, Kıvırcık ve diğer zorunlu Avrupa göçlerine tanıklık edenlerin anlatımları…


Mülteci yaşamlar: Değişenleri, dönüşenleri, vazgeçenleri, ideallerini savunanları Sosyal Kazım, İsyan, Suna, Evrim ve Cevher’in yaşamları yer alıyor.


Bana göre romanlar betimlemeler ve  karakter, sokak, mahalle, yer tasvirleri demektir şayet bu şekilde yazılmazsa okuyucunun hayal gücü ya da beyninde canlandırması zor olur. Bu yüzden çok uzun olmamak şartıyla tasvir-betimlemeler önemli. Orhan Pamuk’un yaptığı gibi üç-dört sayfalık tasvirlerden bahsetmiyorum tabii.. Fazla tasvirin, dolaylama uzun cümlelerin, okumayı fazla sevmeyen Türkiye okurlarını sıkacağından eminim. Geçen haftalarda Twitter’da şöyle bir şey paylaşmıştım “Hayatımda hiç Rusya’ya gitmedim. Gitsem hiç yabancılık çekmem. Çünkü okuduğum kitaplardan biliyorum. Örneğin karlı kayın ormanları…” O yüzden Gorki’nin, Turgenyev’in, her ne kadar çok karamsar bir yazar olarak düşünsem de Dostoyevski’nin betimlemelerini ve tasvirlerini seviyorum.
Eğer sizde “Hangi kitabı alsam da okusam?” diyorsanız Ali Gültekin’in bir anı roman olan Abluka kitabını okumanızı tavsiye ederim.


Alkışlarımla,


Nil Yurda