
Komünist Başkan cami onarıyor
Tunceli Ovacık'ın komünist Belediye Başkanı Maçoğlu, Roboski'de köy camisinin onarımını üstlendi. Maçoğlu, "İktidarlaştığımız her yerde insanların yaşam alanlarını desteklememiz gerekiyor. Yardım isteyen mektup geldikten sonra hemen Muhtara telefon açtım, size yardım etmek istiyorum dedim" diye konuşuyor.
Siyasi arenada “Komünist Başkan” olarak anıldı… Bu kez ise “Romantik Komünist Başkan” karşımızda… Bilinen ve bilinmeyenleriyle, yaptıkları ve projeleriyle, aşkla Fatih Maçoğlu sorularımızı yanıtladı...
“KOMÜNİZM KÖTÜ BİRŞEY DEĞİLMİŞ”
Türkiye’nin tek Komünist Partili Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, ülkemizde komünizme karşı oluşan kötü algıyı yıkmanın mümkün olabileceği konusunda örnek bir model oldu.
Maçoğlu, Alevi ve Komünist bir başkan olarak Roboski’deki caminin onarımını üstlenmesiyle olumlu tepkiler aldı. Özellikle Sünni ve Müslüman bir devletin talep edildiği halde bölgede üstlenmediği cami onarımını gerçekleştiren Dersimli Başkan Maçoğlu, Komünistlere karşı oluşan tabuları yıkmak için önemli bir adım attı.
Başkan Maçoğlu, gerçekleştirdiği faaliyetler ile sağ ve muhafazakâr kesim de dâhil olmak üzere tüm ülkeden “Komünizm böyle bir şey ise güzelmiş” yorumları alıyor.
REFERANDUMDAN GÜÇLÜ BİR 'HAYIR' ÇIKACAK
Referandum, bireysel silahlanma ve tutuklu siyasiler hakkında fikirlerini aktaran Ovacık Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu, yoğun gündemi bir kenara bırakarak “yıllardır özlemi çekilen aşk”ı da sizler için anlattı.
“KOMÜNİZM BİZİM BİLDİĞİMİZ GİBİ DEĞİLMİŞ”
Türkiye’deki seçim kazanan tek Komünist Partili başkansınız. Bunun avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Türkiye Komünist Partisinden aday oldum ama ben Komünist biri değilim. Kaypakaya geleneğinden geldim. Demokratik Haklar Federasyonunun 32 yıllık faaliyetçisiyim. 1984’ten beri Kaypakayacıyım. 2004’ten beri Dersim merkezde Hozat’ta ve Mazgirt’te Halk Dayanışmaları kuruldu. Dersim Halk Dayanışmasının bir ayağı Hozat’tı, diğer ayağı Mazgirt’ti. 2014’te de Ovacık ayağı kuruldu. Bunun içerisinde ÖDP, TKP, HDP, CHP’den muzdarip olup bizim programlarımızı onaylayanların ortaklaştığı ve DHF’nin öncülük ettiği bir halk dayanışması vardı. Biz o halk dayanışmasının adayıydık. Hozat, Mazgirt ve Ovacık’ta karar verildiğinde Hozat ve Ovacık’ta TKP’den, Mazgirt’te de ÖDP’den arkadaşlarımız seçime girdi. Mazgirt’te ÖDP’den adayımız kazandı. Ovacık’ta da Türkiye Komünist Partisi kazandı. Avantajlarına baktığımızda; Türkiye Komünist Partisi, ülkede birçok insan tarafından kötü olarak biliniyordu. Ovacık Belediyesinin kazanımıyla beraber Türkiye Komünist Partisi kelimesinin kötü karşılığı biraz aşıldı. Artık gittiğim her yerde birçok dindar insan bana “Ben şimdiye kadar Komünizmi kötü biliyordum ama iyiymiş eğer sizinki Komünizm ise iyidir” diyor. Geçtiğimiz günlerde kendisini sağ partinin delegesi olarak gören biri beni tebrik edip, ‘komünizm bizim bildiğimiz gibi değilmiş’ dedi. Bu anlamda Türkiye’de en azından küçük bir grup içerisinde Komünizm normalleşti. Komünist kelimesi Türkiye’deki eski, kötü anlamından çıktı. Tüm Türkiye’ye yayılmadı ama iyi bir bölümünde o algı kırıldı. Bu bizim avantajımız oldu.
Dezavantajlarına baktığımızda; çok açık bir şekilde bize siz kötüsünüz diyen olmadı. Ama zaman zaman iktidar cephesi, devlet cephesi bize çok yanaşmıyor ya da çalışmalarımıza çok sıcak bakmıyor, yüzlerdeki sertliği, soğukluğu hissediyorsunuz. Ama onların içerisinde bizimle sıcak ilişki kuran da var. Şimdiye kadar çıkıp da bize siz Komünist Partilisiniz size yardım etmeyeceğiz, destek olmayacağız diyen olmadı.
Şuan herhangi bir belediyeden ve ya kurumdan destek alıyor musunuz?
Dostlarımızın, yoldaşlarımızın bize yardımı oldu. Mesela biri geldi çocuk parkımızı yaptı, bir iş adamı geldi itfaiyemizi yeniledi. Almanya Demokratik Haklar Federasyonu, İsviçre Demokratik Haklar Federasyonu çıkıp geldi bizim üretim çalışmalarımızda bize tohum desteği, mazot desteği verdi. Bizim köylüyle buluşmamızı sağladı. Çünkü bizim bütçemiz sıkıntılıydı. Bunun dışında Beşiktaş Belediyesi bize kamyon verdi. Başka hiçbir belediyeden destek almadım. Daha yeni yeni bir projemiz hakkında Kadıköy Belediyesiyle diyalog kurmaya başladık. Kartal Belediyesi park alanına dair projemizi görmek istediklerini ve destek vermek istediklerini söyledi.
Birdahaki seçimde Komünist Partisi Belediye sayısı artar mı?
7-8 yerde çalışmamız var. Muhtemelen buralarda kazanacağız.
Roboski Köyü’ndeki cami tadilatınız büyük bir gündem yarattı. Bunun hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Geçmişten beri baktığımızda sanki Komünistler, Sosyalistler veya ilericiler toplumun inanç meselesini reddeden, inanç meselesini temel hak gibi görmeyen birileri olarak algılanmışlar. Ancak bizim temel hak ve özgürlükler meselesinde çok eskiden beri söylemlerimiz var. Yuva kurmak gibi eğitim, sağlık, inanç da temel haktır ama onu erk yapmaz, o devlet destekli olmaz. İnsanların inançlarına karışamayız. Biz inanmayın desek bile buna engel olamayız. En fazla fiziken yapılabilecek şeylere engel olabiliriz. Halkın büyük bir kesiminin Müslüman olduğu bir bölgede sen Müslümanlık yapma diyemeyiz. Böyle bir hakkımız yok ve haddimiz de değildir.Eğer halkımız inanıyorsa ve bundan dolayı da mutlularsa başımızın üstünde yeri var. İktidarlaştığımız her alanda insanların yaşam alanlarını desteklememiz gerekiyor. Bu anlamda ben de bu mektup geldikten sonra hemen Muhtara telefon açtım. Size yardım etmek istiyorum dedim. O ara Avusturya’ya gidecektim. Giderken cami projesini de cebime koymuştum. Bizim gittiğimiz her yerde size ne yapabiliriz diye soruyorlar. Avusturya’da görüştüğüm işadamları da ne yapabiliriz sorusunu sorunca cebimdeki cami projesini çıkararak önlerine koydum. Onlarda cami yapımına siyasetiniz nasıl bakıyor, karşı çıkar mı diye sordu. Ben de bir sakıncası olmadığını dile getirdim ve siz olsanız da olmasanız da ben o cami yapımına elimden geldiğince yardım edeceğim dedim. Sonra onlar bir bütçe çıkarmamızı ve kendilerinin masrafları karşılayacaklarını söylediler.
“ROBOSKİ BU ÜLKENİN KARA LEKESİDİR”
Peki bu yardım talebinin Roboski’den gelmesinin bir ayrıcalığı var mı?
Roboski Türkiye’de sosyalistlerin, devrimcilerin belleğinde bir tarih olarak yazılacak. Hepimizin belleğinde büyük bir baskı olacak çünkü hiçbirimizin ona dair hiçbir çalışması olmadı. Roboski tarihi bu ülkenin gerçekten de kara lekesi. Oranın muhtarıbize birmektup yazmıştı. Mektupta şöyle diyor; “yüzyıllık camimiz yıkıldı, devlete gittik, partiye gittik kimse yardım etmedi. Sizin Komünist olduğunuzu bildiğimiz halde yinede sizden de yardım isteyelim dedik.” İnsanlarda Komünist olduğumuzdan dolayı dini şeyleri yapmayacağız düşüncesi hâkim. Şimdiye kadar Komünistler kilise yapımına, Cemevi yapımına yardım etti diye sanki camiye karşı duruyor gibi bir algı oluştu. Eğer Komünistler cami yapmayacaksa, Cemevi de yapmasın, kilise de yapmasın. Türkiye’nin neresinde olursa olsun biz gücümüzün yettiği kadar o yardımımızı yaparız. Bir ülkenin Sünni ve Müslüman bir vatandaşı kendi devletine benim camim yıkıldı diyor ama bir yardım alamadığını söylüyor. Bu önemli bir durumdur. Yoksa bizler her yerde cami ya da cem evi yapamayız. Ama sivil bir vatandaşın bizden bir talebi olduğunda yardım ederiz. Bu yardımı bir dernek, vakıf veya siyaset isteseydi yapmayacaktık. Birileri bizi yönlendirmeyecek, halkın talebi olacak.
Tepkiler var mı cami yapımına?
Tepkiler vardı tabi. Kendine Komünistim, sosyalistim diyen yüzde 5-10 gibi bir kısmın solcuyuz kelimesine uygun düşen eleştirileri oldu. Karşı mahalleden tepki olmadı. Hatta ülkücü, dindarların olumlu tepkileri oldu.
“SİLAHLANMA TOPLUM ÜZERİNDE BASKI ARACIDIR”
Şuan gündemde olan halkın silahlandırılmasına ilişkin neler söyleyeceksiniz?
Biz demokrasi mücadelesini çok önemli, kıymetli görüyoruz. Hangi ülkede olursa olsun yaşam alanlarına dikkat ediyoruz. Bu anlamda silahlar katledilen araç olarak görülüyor. Bu silah çalışmalarının yapılması insanlarda kaygı uyandırıyor. Koruyuculuk sistemi geliştiğinde köylülerin birbirleriyle arazi meselelerinde silahla bir baskı aracı olarak kullandılar. Bugünkü silahlanmada baskı aracıdır. Siz bir derneğe veya kuruma silah vermeye başladığınızda kendi kurumlarına zarar verenlere karşı o silahı kullanın demektir. Bu tür şeyleri doğru bulmayı geçtim, bunlar insanların ürkerek, korkarak izlediği bir durum. Bu yüzden bunun direk karşısındayız. Şimdiye kadar buna neden ihtiyaç duyulmadı da bugün ihtiyaç duyuldu. Çok politik siyasi bir karar. Ben bu ülkedeki insanların buna karşı çıkacağını düşünüyorum.
Siz tek Komünist Belediyesiniz. Sizin içinde içeri alınma tehdidi var mı?
Onu bilemem. Zaten direk yüzüne karşı bunu söylemezler. Söyledikleri andan itibaren de başlıyorlar tasfiye etmeye. Muhtemelen bizim için de düşünmüşlerdir.
Referandum hakkında öngörüleriniz nedir?
Bizim ideolojik olarak bakışımız en küçük alandan, en merkezi yere doğru meclislerle yönetilmemizdir. Devlet bir belediyeyi yönetmek için bile meclis kuruyor. 80 sene sonra çıkıp meclise bir kişi yönetsin deniliyor. Mesele çoğunluğun yönetime katılımımı yoksa bireyin yönetme şekli midir? Biz meclislerle yönetilmenin daha doğru, daha akılcı olduğunu düşünüyoruz. Nedeni ise; halk meclise farklı dinde, ırkta olanları oraya temsilci olarak gönderiyor. Orada farklı renkler bir arada bulunuyor. Bunun dışında tek kişi tarafından yönetilmenin en büyük sıkıntısı herkesin, her yerde kendisini temsil edememesi meselesidir. Örneğin bana seni başkan yatıracağız, tek başına yöneteceksin deseniz, ben sinirli olduğumda sizin durumunuz hiç iyi olmaz. Ben sinirlendiğimde ortalığı dağıtıyorum. Bu anlamda meseleyi tekleştirmekten çok meclislerle yönetmenin daha doğru olacağını düşünüyorum.
BU HALK AKILLIDIR
Türkiye için umutlu musunuz?
Bu halk akıllıdır. 2002’de hiç beklenmedik bir şekilde mevcut iktidar nasıl geldiyse bu süreçte böyle işleyecek. Hayır meselesi üzerinde oynanmazsa, güçlü bir Hayır kararının çıkacağını düşünüyorum.
“BİZİ GEÇLERLE ORTAK DÜŞÜNCELERİMİZ YAKLAŞTIRIYOR”
Gençlerden büyük bir hayran kitleniz var bunu nasıl başardınız?
Aslında bizim başardığımız bir şey değil. 3 yıl içerisinde öğrendiğim iki şey var. Birincisi; dünyada tüm halkların toprakla çok derinlikli bir ilişkisi var. İkincisi; temel hizmetler meselesinde halk, devletten kendi haklarının ücretsiz bir şekilde karşılanmasını ister.Kapitalizmin göbeğindeki ülke bile eğitimin temel hak olduğunu söylüyor. Biz, sosyal demokratlar, devrimciler, yurtseverler yönetime geldiğimizde ulaşımın, eğitimin, sağlığın nasıl yürütebileceği hakkında program yapmamız gerekiyor. Esasen vatandaşların görmek istediğini, aklından geçeni uygulamaya başladığımız anda bir sempati gelişiyor.Gençlerle ortak düşüncelerimiz var bu da bizi birbirimize yaklaştırıyor.
“YILLARCA AŞK’IN ÖZLEMİNİ ÇEKTİK”
Hep siyaset konuştuk. Biraz bunun dışına çıkalım ve aşktan bahsedelim. Bir devrimci olarak size göre Aşk nedir nasıl tanımlarsınız?
Ben biraz kapalı bir toplumdan geldim. Bizim dönemimizde açık açık aşık olamıyorduk. Bizim devrimci olduğumuz dönemlerde en güzel kadına yoldaş ya da bacı dedik. Aşık olamadık ve bunun özlemini çektik. Hatta sevgili olmanın suç olduğunu düşündük. Siyasetten bir kadınla bir ilişki geliştirmek istediğinde,bizim yoldaşımıza nasıl kötü gözle bakarsınız diye o siyasetçiler tarafından dövülüyorduk. Halbuki aşık oluyorsun, seviyorsun bundan daha güzel bir şey var mı? Biz sevme meselesini metalaştırdık, sevince birinin vücuduna sahip oluyormuşuz gibi gördük. Aslında sevmek böyle bir şey değil. Sevmek beyinde başlar ve orada başladığı andan itibaren bastıramazsın. Bastırdığın anda bizim gibi olursun. Bizim gibi olmaktan kasıt, yaşadığımız kültürden dolayı, başkalarının yanında eşini sevdiğini söyleyemeyen, elini tutamayan biri haline geliyorsun. Sevgimizi dillendiremedik. Artık bunu kendi kızlarımda dillendiriyorum. 2 kızım var onlar benim yaşama sebebim. Geçmişte eşimize, annemize, kız kardeşimize söyleyemediğimiz o güzel lafları artık kızlarımızı bahane ederek onlara söylüyoruz.
Röportaj: Çetin Yılmaz / Dilan Erdemir