İlhan Cem Erseven yazdı: Atatürk ve Diyanet

İlhan Cem Erseven yazdı: Atatürk ve Diyanet

İlhan Cem Erseven Atatürk ve diyanet hakkında yazdı

Müslüman ülkelerde ve Osmanlı’da sosyal yaşamla İslam kurallarının çeliştiği bir alan da din adamlığı, yani ulema kurumudur. Çünkü İslam dini, ruhbanlığı (din adamlığını) kabul etmez. Osmanlı Devleti’nde ve diğer müslüman ülkelerde Tanrının yeryüzündeki egemenlik hakkının kullanımına ortak, kul ile Tanrı arasında aracılık işini yapan bir ruhban sınıf vardır ki bunun da başında Şeyhülislamlık kurumu gelmektedir. Bu kurum, tüm İslam ülkelerinde olduğu gibi Osmanlı devletinde de en yetkin, ayrıcalıklı ve otoriter bir kurum olmuştur. Bu kurumun verdiği fetvalar sonucunda nice Kızılbaş taifesi diye adlandırılan Alevilerin kellesi gitmiştir.

Günümüzde ise, Şeyhülislamlık makamının yaptığı şer’i ve fetva gibi hizmetleri, Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) yapmaktadır. Buna karşın laiklik açısından DİB’in konumu tartışılır durumdadır. Çünkü başta Alevi kesimi olmak üzere birçok laik ve demokrat kesim, "Türkiye laik bir ülkedir. Laik bir ülkede Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum olmaz." diyerek karşı çıkmaktadır. Fakat karşı taraf da bu söze karşı, "İhtiyaç olmasaydı, Atatürk neden Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurdu?" gibisinden karşı bir soruyla yanıt vermektedir. Bu sorunun yanıtı üzerinde iyi durmak gerekir. Öncelikle 1924'ün koşullarını, halkın din konusundaki tutuculuğunu, laik reformlara karşı istekli olmayışını ve DİB’in kurulması ya da kurulmamasıyla ilgili Meclis görüşmeleri sırasındaki tutucu dindar milletvekillerinin katı tutumlarını da iyi analiz etmek gerekir. DİB, 3 Mart 1924 tarihinde 429 sayılı “Şer’iye ve Evkaf ve Erkanı Harbiye-i Umumiye Vekaletlerinin İlgasına Dair Kanun”la,[1] kurulur.

1982 Anayasası’nın 136. maddesinde ise DİB’in “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.” hükmü getirilerek Kurumun 1923’ten bu yana sürdürülmekte olan düzenin yapısını korumaya yönelik bir önlem ve supap olması pekiştirilir.

Bilindiği gibi AKP hükümeti, ulusal bayramların kutlanmasının içini boşaltarak dar salonlarda kutlanmasını uygun görmüş ve böylece öğrencilerin Atatürk sevgisini ve Cumhuriyete olan bağlılıklarını zayıflatmayı amaçlamıştı. Bunu da başardılar. Türkiye’de laik çağdaş demokratik bir nesil yetiştirme yerine “dindar ve kindar bir nesil” yetiştirme projesi yaşama geçirildi. Bu proje içinde Atatürk hiç yer almamaktadır, tersine MEB’in de desteğiyle bir takım tarikat ve cemaatler aracılığıyla sözde “değerler eğitimi” çerçevesinde Atatürk’e ve Cumhuriyet değerlerine hakaret edilmekte, aşağılanmaktadır.

Ne yazık ki bugün DİB, özellikle son iki başkan (M. Görmez ve A. Erbaş) döneminde Anayasa’da belirtilen amaçlar doğrultusunda görevleri yerine getirmeyi bırakmış, Cumhuriyet dönemindeki kuruluş amacının tamamen dışına çıkmış, tamamen siyasete soyunmuş ve AKP’nin memuru gibi bir görev üstlenmiştir. 2015'ten beri ulusal bayramlar ve 10 Kasım öncesindeki cuma hutbelerinde Atatürk'ten söz etmeyen DİB, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk’ü, ölümünün 81. yılında yine görmezlikten gelmiş, bunu da adeta gözleri var ama görmez misali bilinçli olarak yok saymış ve adını anmaktan korkmuştur. DİB, bu tavrı için 5 Mart 1924’te yayınlanan ve Atatürk imzalı kararnameyi gerekçe gösterir.[2] Vatandaşların sosyal medya üzerinden yaptığı tepkilerine, CHP ve İYİ Partili milletvekillerinin çağrılarına karşın inadını sürdürmüş ve 8 Kasım 2019 tarihli cuma hutbesinde yine Atatürk'e yer vermemiştir.[3] Fakat ne hikmetse kamuoyundan gelen büyük baskılara dayanamayan DİB, bu tavrından vazgeçmiş ve 29 Ekim için yayınlanan kutlama mesajında bir kez de olsa Atatürk’ün adına yer vermiştir.[4] Diyanet'in yayımladığı bu mesaj, öte yandan bazı İslamcıları da kızdırır. Örneğin Haksözcüler, "Diyanet teşkilatı, Atatürkçü/Kemalistlerin yönlendirmelerine boyun eğdi" diyerek tepki göstermekten geri kalmamışlardır.[5]

Atatürk’ün oluruyla kurulan ve o günden bugüne dek Anayasa’yla güvence altına alınan DİB, 10 Kasım ve ulusal bayramların kutlanma haftasının öncesine denk gelen cuma hutbelerinde Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’ün adını anmamazlık edemez ve buna da hakkı yoktur. Kaldı ki o kararnamede Atatürk, kendi adını da zikrederek “isim zikredilmesin” dememiştir. Bu tümceyle kendi adını kastetmiş olsa dahi, O’nun yaptığı devrim ve reformlar sayesinde bugün kurumsal görevini sürdüren DİB, en azından bir vefa ve saygı gereği adını 10 Kasım ve ulusal bayram günlerinde anmak zorundadır. Bunu dahi yapamıyorsa o zaman bir art niyet var demektir. Eğer bugün ülkemizde Suudi Arabistan kralı Abdullah bin Aziz’in ölümü nedeniyle bir günlük yas ilan ediliyor ve bayraklar yarıya indiriliyorsa,[6] Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi için Kayseri, Mersin ve Sivas’ta salâ okunup öğle namazının ardından gıyabi cenaze namazı kılınıyorsa,[7] Atatürk çoktan saygıyı ve onuru hak etmiştir. Suudi kral ve Mursi, kendi halkı için bir değerli “şahsiyet” olarak saygı ve itibar görebilir ama bizim en büyük değerimiz ise uygar ve çağdaş Türkiye’nin kurucusu Atatürk’tür. Öyleyse ulusal günlerde O’nun adını anmaktan kaçınmamalıyız, onurla anmalıyız.

 

[1] Kanun metni için bkz: Düstur, III (1931) 5, 665

[2] İşte o kararname: “Ba’dema hutbelerde ism zikredilmeksizin ‘millet ve Cumhuriyet’in selamet ve saadetine’ dua edilmesi takarrür etmiş ve bu kararun bi’-cümle vilayete tebliği dahiliye vekaletine havale edilmiştir.” (Bundan böyle hutbelerde isim anılmaksızın “millet ve Cumhuriyet’in selamet ve saadetine” dua edilmesi kararlaştırılmış ve bu kararın tüm vilayetlere bildirilmesi için İçişleri Bakanlığı’na havale edilmiştir)

[3] www.sozcu.com.tr, 7 Kasım 2019

[4] DİB’in o mesajı: Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyoruz. Milli mücadelenin bütün kahramanlarını, geçmişten günümüze vatan ve mukaddesat yolunda canını feda eden şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.

[5] Odatv.com, 28 Ekim 2019

[7] https://www.haberler.com/kayseri-de-muhammed-mursi-icin-sela-verildi.18 Haziran 2019


İlhan Cem Erseven