Rıza Aydın yazdı: Yunus’un açtığı çığır

Rıza Aydın yazdı: Yunus’un açtığı çığır

Alevi yolunu, inancını, düşüncesini öğrenmek için, kimseye ihtiyacımız yok...

Ben diyorum hadımın sen diyorsun oğlan uşak neyin var” diye bizim köyde bir söz vardır; tam böyle bir durum.

Bu yazı diyor ki, Alevi yolunu, inancını, düşüncesini öğrenmek için, kimseye ihtiyacımız yok, Alevi edebiyatını kurup yaşayanların ırmağına girin yeter.

Alevi edebiyatını bir ırmağa benzetip, bir ırmak gibi düşünürseniz, bu ırmağın doğup büyüdüğü çağlardan bu günlere gelirken buna karışıp, bu ırmağı bugünlere getiren dereleri, özleri, çayları, kaynakları görürsünüz.

Alevi edebiyatını bir ırmak gibi düşünürseniz bunun kaynaklarından birinin Enek Hakk diyen Hallac’ı Mansur olduğunu görürsünüz.

Gerçi Yunus Emre ben bu dünyaya çok geldim gittim Hallaç’ı Mansur’dan önce Enel Hak diyen benidim diyor ama olsun biz yinede Hallaç’ı Mansur’a bir paye vermeliyiz; bu yol onsuz olmaz.

Bence Aleviliğin gönlere çekilen bayrağı ya da işaret fişeği “Enel Hakk” sözüdür. Biz bu sözü söyleyen aşıkların oluşturduğu ırmağa bakıp, ona dökülen kaynakları inceleyerek Aleviliği öğrenelim diyorum; bu sözümde bir mahzur var mı?

Enel Hak diye başlayan bu düşünce ırmağının kaynağı hiç kuşkusuz Hallaçtan önce geldiğimde bunu söyledim diyen Yunustur. Bu yolu Yunus’tan aldığı ilhamla sürdüren aşıkları şöyle sıralaya biliriz: Yunus’tan bu cehti alan ABDAL Musa, ABDAL Musa’dan el alıp, Kahire’de Aleviliği yaymak için oraya - yani Memlüklüler Devletine gidip, Mukaddem Dağına Dergahını kuran Kaygusuz Abdaldır.

Hatırlayın Pir Sultan bir deyişinde, bunu anıp, ona selam göndermek için şöyle der:

Hazreti Şahın avazı, Turna derler bir kuştadır, asası Nil Deryasında,hırkası bir derviştedir”; bizler bu hırkanın bir eteğinden tutmaya çalışan onun gönüldeşleri olduk, hala da bunun için çabalıyoruz.

Yunusla başlayıp, ABDAL Musa’dan Kaygusuz Abdal’a geçen bu Sevda seli, ondan Nesimiye, Nesimiden Yeminiye, Yeminiden Viraniye, Viranıden Fuzuli’ye, Fuzuli’den Hatayiye, Hatayiden Pir Sultana, Kul Himmete ondan ona onlardanda çağımızın aşıklarında akıp gelmiş.

Şimdi biz çağımızda bu edebiyatın ruhuna uygun eserler verebilmemiz için bu ırmağa girip yunup, arınıp pak olmamız gerekir diyorum. Yunus bizim dilimize bir ayar vermeli, biz tıpkı aşıkların saz çalarken sazlarının sesini birbirine akort ettiği gibi biz gönlümüzü Yunus’un gönlüne akort edip, onun açtığı çığırdan gidebilmek için, onun açtığı çığırdan giden aşıkların eserlerini etüt etmeliyiz diyorum.

Aşık Veysel, sazını akort etmek için sazın kulağını kıvırırken biri kaba bir sesle demişki, aşık baba bu sazının kulağını kıvırıp, öyle dıngır mıngır ses çıkarmadan çalsan olmaz mı demiş. Aşıkta demişki, bunun kulağını kıvırıp, sesini sesine akort etmezsen senin gibi düzensiz kaba kuba sesler çıkarır demiş. Bizler Yunus’un açtığı bu çığırdan gidebilmek için, onun açtığı çığırdan giden aşıkları okuyup, o kaynağın ruhuyla yıkanıp arı duru pak olmaya çalışmalıyız diyorum

Aşk ile.

Her şeyin başı aşk, aşk olmadan hiçbir şey olmaz, bunun için Aşk ile diyelim.

Aşk ile